67: Panzehir

215 9 0
                                    

Ay Gidiyor, Ahmet Kaya
80,Son Feci Bisiklet

𓍯

Ölümün soğukluğunu bir çölün ortasında bile hissedebilirsiniz. 

Ben ölümün soğukluğunu, bir kaldırımın ucunda hissetmiştim. Önümden hızla geçen bir arabanın rüzgarı bana çarpsa da kendisi çocukluğuma çarpmıştı. Çocukluğum orada sessizce yatıyordu, etrafına toplanan kalabalığı önemsemeden. 

Ancak kafamın içindeki o çocuk, hiç atmadığı o büyük çığlıkları atıyordu. 

Üşüdüğümü ve titrediğimi hissettim ama kollarımı etrafıma sarmadım, o bu kadar üşürken benim kendimi ısıtmaya çalışmam haksızlık değil miydi? 

Karşımdaki kadının bana ruhsuz gözlerle baktığını fark ettim ama sonrasında bunun aynadaki yansımam olduğunu anladım. Kapının önünde birisinin olduğuna emindim, ses çıkarmasa da parkenin gıcırtısını duyabiliyordum. Islak saçlarım yüzüme yapışmıştı, göz altlarımdaki mor halkalar günlerdir uyumadığımın en büyük kanıtıydı. 

Giden Doğa'ydı ama benimde kaldığım söylenemezdi. 

Gözlerimi kapatmak, tüm bu yaşananların bir rüya olmasını istedim ama değildi. Öyle olsa bile artık, gözlerimi kapatmak çok yakıyordu canımı. Ne zaman kapatsam gözlerimi, onun o beton zeminde uzanışı ve son nefesini verdiği an geliyordu aklıma. Ellerim onun üzerindeyken, bedeninin nasıl soğuduğunu hatırlıyordum. 

Odanın kapısı yavaşça tıklandığında hiç hareket etmedim, kapı yavaşça açıldı ve Deniz içeri girdi. Kapıyı arkasından kapattı ama bana yaklaşmadı, sadece orada durup bana baktı. Bana ne zaman baksa, Emir'in onunla kardeş olması ve Emir'in canımı acıtan sözleri geliyordu aklıma. 

Ben orada, onun bedeninin soğumasını izlerken Emir ve kızlar kaza sesini duyarak çıkmışlardı okuldan. Emir'in ilk tepkisini görememiştim, gözlerimi Doğa'dan ayıramamıştım. Tek hatırladığım, Lorin'in beni yerden kaldırıp Işılay'ın arabasına bindirmesiydi. Sonra hastanedeydik, neredeyse herkes gelmişti. 

Doğa oracıkta, o beton zeminin üzerinde vermişti son nefesini. 

Onu götürdükleri yer ameliyathane değil, morg olmuştu. 

Emir bağırıyordu, haykırıyordu ve en çokta isyan ediyordu. Öyle içimi parçalıyordu ki sesi, ellerimi kulaklarıma bastırdığımı hatırlıyordum. "Canım o benim, canım" diye bağırmıştı hastane koridorlarında "bir insanın canı ölür mü ulan?" Deniz onu o kadar zor tutuyordu ki, bilincimin sarsılmasına rağmen bunu hatırlıyordum. 

Ali gelip, karşımda yere çökene ve ellerini ellerimin üzerine bastırana kadar boş zemine bakıp sallanıyordum. Doğa benim kuzenim değildi, sadece kuzenim değildi. Doğa, benim ilk oyun arkadaşımdı, ilk sırdaşım. Birbirimizin canını yakmamıza rağmen, o yaraları hep birlikte sarardık. İlk onunla binmiştim bir salıncağa, lunaparka ilk onunla gitmiştim. Doğum günlerimde ilk pastamı hep, onunla üflemiştim. 

"Emir geldi" dedi Deniz kısık ve pürüzlü bir sesle "artık gitmemiz gerekiyor" onu başımla onayladım ve omuzlarımda duran siyah eşarbı başıma geçirdim. Sandalyeden kalmak için hamlede bulunduğumda dönen başım yüzünden makyaj masasına tutunmaya çalıştım, masanın üzerindeki mum düştüğünde Deniz'in kolu belime dolanmıştı bile. 

Kolunu sıkıca tuttum, eğer karşımdaki o değil de bir başkası olsa kolunu morartabileceğime emindim. Kalbim sızlıyordu, kalbim doğa ile bindiğim gondolda sallanıyordu adeta. "Gondoldan hiç hoşlanmazdım" burnumdan sık sık nefes veriyordum "il kez Doğa ile binmiştim, o çok sevdiği için sevmediğimi söyleyememiştim." Kolu belimi daha sıkı sardığında alnımı göğsüne yasladım "iki sene öncesine kadar da o mutlu olsun diye hep seviyormuş gibi yapardım ama sonra ona sevmediğimi söyledim ve bir daha hiç binmedik gondola."

SarmaşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin