41: Geçmişin İzleri

387 19 0
                                    

Sana Ev Diye Bakmak, Nihat İlhan
Grenade, Bruno Mars

𓍯

Yalanlardan nefret eden ben, gerçeklerden yorulmuştum. Yalan olan her şeyin gerçeğini öğrenmek düşündüğümden daha ağır geliyordu. Ve o gerçeklerin devamında yaşanan tüm olaylar kalbimi delip geçiyordu.

Deniz ile gözlerimiz hala birbirine dokunurken duruşumu dikleştirdim ve ona doğru yürümeye başladım. Arkamdan gelen adım seslerini de duyuyordum. Cemre, Deniz'den uzaklaşıp onun baktığı yere baktığında mavi gözleri, gözlerime dokundu ve kaşlarını çattı. Siyah, pileli bir elbise giymişti, yine siyah renkte bir deri ceket vardı üzerinde.

Ve başında kırmızı bir bere.

Deniz'in üzerimde görmekten hoşlandığı kırmızı rengi şimdi o taşıyordu. Yumruklarımı sıktım ve okul bahçesinden çıkıp önlerinde durdum, Deniz bir adım geri giderek arabasına yaslandı ve ellerini ceplerine yerleştirdi. "Ne oluyor burada?"

Cemre kollarını önünde bağladı ve mavi gözlerini yüzüme sabitledi "neler olduğunu bildiğine eminim" gözlerimi ondan ayırdım ve Deniz'e baktım. "Sabah bana söylediğin her şey senin içinde geçerli, biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum."

"Peki bu ne? Kızlar da Emir de bu okulda okurken okulun önünde böyle bir şey yapman doğru mu?"

Cemre'nin alay dolu gülüşü Deniz'in aralanan dudaklarını kapatmasına neden oldu. "Sana yardım eden birisine bu kadar sert çıkmamalısın" titreyen ellerimi daha çok sıktım, tırnaklarımın içinde kendi kanımı hissediyordum. "Bana yardım eden birisi daha bu sabah bana bunları söyledi Cemre" gözlerimi ona çevirdim "senin hiç içine giremediğin evin içinde, sadece benim içine girdiğim evde."

Cemre'nin yüzündeki o kendini beğenmiş ifade sarsılarak kırıldığında neredeyse gülümseyecektim. Üzerime gelirse, üzerinde giderdim. "Ayrıca" diyerek Deniz'e döndüm "Selçuk bey sana selam söyledi" bu sefer Deniz'in yüzündeki ifade kırıldı. Durduğu yerde dikleşerek başını sağa doğru eğdi ve zehirli gözlerini bana dikti. Eskiden gözlerinde zehri barındırırdı şimdi ise o gözler tamamen zehirliydi.

Yine de sakin kaldı ve bir şey söylemedi. "Ben gidiyorum" Cemre bir cevap beklemeden yanımızdan ayrıldığında Işılay ile Metehan da onun arkasından gitmişlerdi. "Babam ile mi görüştün?" Deniz'in sesinde öfke değil de kırgınlık vardı. "O benimle görüştü daha çok" kollarımı göğsümde birleştirdim ve çenemi kaldırdım "merak etme bana ne yaparsan yap öyle bir adamı savunmam."

"Teşekkür ederim."

"Ne?"

"Sana yaptıklarıma rağmen böyle düşündüğün için."

Tam dudaklarımı açıp bunun onunla değil benimle ilgili olduğunu söyleyecektim ancak koşarak yanımıza gelen Emir buna engel oldu. "Abi" Deniz'e seslenmesine rağmen kolunu omzuma attı "annemler akşam bizi yemeğe bekliyor."

"Bizi?"

"Siz ve biz. Lavina ve Doğa'yı da."

Şok içinde Emir'e döndüm, benden nasıl haberi olabilirdi? Eğer gitmek istemediğimi söylersem Emir şüphelenirdi. Bu yüzden reddemesi için Deniz'e döndüm ama beni şaşırtarak "tamam" dedi ve bana yaklaştı. Üzerime eğilip dudaklarını alnıma bastırdığında bedenim kaskatı kesildi "seni
okuldan alırım."

"Tamam."

O an yapabileceğim tek şey kabullenmek ve o arabasına binip uzaklaşırken arkasından izlemekti. O gitti, gidişinin ardından belki de dakikalar geçti ama ben arkasından bakmaya devam ettim. Annesi, kötü de olsa bir anneydi. Onun annesiydi ve ben o kadının oğlunu üzüyordum. Ben o annenin oğlunu, onunla vuruyordum. Bunu hissetmiş gibi bizi çağırmıştı
sanki bir daha oğlumu benden vurma demek istermiş gibi.

SarmaşıkWhere stories live. Discover now