Tüm algılarım yavaş yavaş açılıp beni uykudan tamamen sıyırdığında ve zihnimin içinde dönüp duran o karmaşık düşünceler belirli bir düzene girerek beni biraz daha rahatlattığında belime dolanmış kolun ve bana tamamen yaslı bedenin ancak farkına varabildim. Sanki bir rüyadan uyanmış gibi irkilme nedenim de bu oldu. Kaşlarımı kaldırdım ve dikkat kesildiğim takdirde hissedebileceğim o enseme çarpan düzenli nefeslere odaklandım. Sonra onu görme isteğiyle arkamı dönmeye çalıştığımda yatak biraz sarsıldı ve bu Yoongi'nin minik mırıltılar çıkartarak belime sardığı kolunu sıkılaştırmasına yol açtı. Neredeyse nefessiz kalacak kadar ona yapıştığımda yapabildiğim tek şey gülmekti.

Uykudan uyanmadığını anlayabiliyordum ama o sürekli kapanıp açılan ve ancak dikkat kesilirsem duyabileceğim minik şapırtıları çıkartan dudakları bir şey istiyor gibiydi ve huzurla kapalı gözleri bir rüya gördüğünü belli edecek şekilde kıpraşıyor, göz bebekleri üzerini örten derinin altında hızla hareket edip dikkatimi çekiyordu. 

Bir de şu çilleri vardı. Makyajsız olduğunda ve o fondöteni kullanmasına gerek kalmadığı anlarda tamamen ortaya çıkan minik, solgun çiller. Az olmasına rağmen yakından bakıldığında çok güzel göründüklerini yalanlayamıyordum. Daima içimde tuttuğum o hastalıklı hisle her birine tek tek dokunma ihtiyacı duyarken hemen ardından sanki kirpiklerini saymaya başlasam sıkılmayacakmışım gibi geliyordu. 

Ve tüm bunlar ortadaki garipliğin birer sebebiydi işte. 

Kim Seokjin bir keresinde bana narsistlerin kolay kolay bağlanamayacağını söylemişti. Ben ona kendimden başka kimseyi güzel ve yetenekli görmediğimi baygın bir ifadeyle anlatırken o bunun çok normal olduğunu anlatıyordu. 

Ve şimdi Min Yoongi benim için bir çok şeydi. Güzeldi, yakışıklıydı, yetenekliydi ve onun mutluluğu hak ettiğini düşünüyordum. Bu iyileştiğimin bir kanıtı mıydı yoksa narsist yanım onun için bir tolerans mı oluşturuyordu pek emin olamıyordum. Bu tarz şeyleri pek bilmediğim içindi ya da düşünmek istemediğim için ama bir şekilde ona olan hislerim gittikçe büyüyor ve korkutucu bir hal alıyordu. Tüm bunlara alışkın olmayan yanım onun sevgisine aç olduğunu haykırırken bazen elinin altına girip bir köpek gibi okşamalarına ihtiyaç duyuyor gibi hissediyordum. Beni sevmesini istiyordum. Ailemden görmediğim sevgiyi ondan görmek istiyordum. Çocukken bana layık görmedikleri her şeyi ondan almak istiyordum. 

Ne kadar geç olursa olsun çok da geç kalmadığımızı söylemek istiyordum. 

Nefesimi tutup koluna koyduğum parmaklarımı çekerek yüzüne ilerlettim. Uyanmasın diye ne kadar nazik olabiliyorsam o kadar naziktim işte. Çillerine dokunurken ve onları tek tek sayarken neredeyse tenim tenine değmiyordu ve Yoongi uykusuna kaldığı yerden devam ediyordu. 

Sonra, çillerinin tamamına defalarca dokunduktan sonra, elimi beline indirip onun bana sarıldığı gibi ona sarıldım ve yattığım yerde hafifçe aşağı kayarak başımı boynuna gömmeye çalıştım. O da benimle birlikte biraz kıpırdandığında ve bedeninin arkasında kalan saatin öğleni çoktan geçtiğimizi gösterdiğini fark ettiğimde kaç saattir uyuduğumuzu merak ettim ama bunu hesaplamak için çok üşengeç olduğumdan sadece artık onu uyandırmam gerektiğine odaklandım. 

Dudaklarım tamamen benim eserim olarak boynundan göğsüne kadar büyük alanları kaplayan morlukların üzerinde gezinirken parmaklarımı omurgasından aşağı doğru hareket ettirmeye başladım. Bu beni iyi hissettiriyordu. Ona dokunmak sanki enerji içeceği içmişim gibi geliyordu. 

Dilimle nemlendirdiğim pembeliklerimi boynundaki bir noktaya usul usul sürttüğümde ve minik öpücüklerimi bırakmaya devam ederek adem elmasına daha uzun bir öpücük verdiğimde Yoongi bu sefer net bir şekilde kıpırdandı ve bedeni durakladığında, yüzüne bakmasam bile uyandığını anladım. 

cruel : yoonmin ✓Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt