"Sebebi?" İlgiyle kaşlarını kaldırdı. "Sebebini söyleyebilir misin?"

"Aslında bunu anlatmak istediğimi sanmmıyorum." diye mırıldandım ve Seokjin'in yanımdaki sehpaya koyduğu küllüğe sigaramı bastırıp cebimdeki paketten bir yenisini çıkarttım. Onu yakmaya çalışırken aklımda geçirdiğim iki hafta vardı. 

Jimin'in yüzüne bir kapı kapatmamın ardından geçirdiğim iki koca hafta ve bu süreç, bahsetmek isteyeceğim kadar hoş bir süreç değildi.

"Ama anlattığında rahatlıyorsun." diyerek telkinde bulundu. "İçinden attığında daha iyi olacaksın ve bu konuda takıldığın yerler varsa sana yardımcı olmak için çabalayacağım."

"Öyle." dedim. Rahtaladığımı inkar etmek içimden gelmedi çünkü bu bir gerçekti. Artık yalan söylemeye pek hevesim yoktu. Biraz yorucu ve zahmetli geliyordu. "Ama..." Bir bahane düşündüm. Anlatamayacağımı izah etmek için basit bir yalan yerine bahane istedim ve o duvarını kaplayan büyük camına, camın önündeki yeşil bitkilerine ve düzenlemiş kitaplığına baktım. Burası son gelişimden bu yana epey değişmişti. Çoğu şey daha düzenli görünüyordu ve Kim Seokjin'in hasta defterlerini koyduğu dolap artık orada değildi. "Ben.." dedim tüm düşünceler içerisinde. "Ben bazen duygularımla baş edemiyorum ve sanırım ilk defa böyle kırılıyorum."

"Bu kırgınlık annenle mi ilgili?" dedi yapabileceği en basit tahminle bana bakmaya devam ederken ama bu sefer yanılıyordu 

"Jimin'le ilgili." dedim minik bir sesle. "Beni kırdı ve sanırım ben de onu."

"Bundan bahsetmek ister misin?"

İstemiyordum. Tüm sorun buradaydı. Bahsedersem duyacağım şeylerden korkuyordum çünkü az çok tahmin edebiliyordum. Bu yüzden net bir yanıt yerine "Benden önce buraya geldi mi?" diyerek cevaplanması kolay bir soru yönelttim. "Benden bahsetti mi?"

"Diğer hastalarımla ilgili bilgiler paylaşmam pek doğru değil Yoongi, bunu biliyorsun." dedi belli belirsiz bir tebessümle. "Ama sizi artık bir bütün olarak gördüğüm için bunu dert etmiyorum sanırım ve evet, Jimin bu aralar çok sık geliyor. Yine de.." Dudaklarını birbirine bastırışını ve yüzünde belirmeye başlayan o sıkıntılı ifadeyi izledim. "Yine de benimle hiç konuşmuyor. Onun için biraz endişeliyim çünkü tek yaptığı buraya gelip oturmak."

Jimin. 

Son zamanlarda düşünebildiğim tek şey oydu. İki hafta önce ona kapıyı kapattıktan sonra orada birlikte ağlamamızdan nefret etmiştim ve buna daha fazla dayanamayacağımı fark edip kalktığımda yaptığım ilk şey Taehyung'u arayıp ona göz kulak olmasını istemekti çünkü benim yüzümden birinin daha ölmesini, özellikle Jimin'in ölmesini istemiyordum ve bunu kaldıramayacağımı çok iyi biliyordum. Ama sanırım aynı şeyi Jimin de benim için düşünmüştü çünkü ben çırılçıplak küvetimde uzanmış tavanı izleyerek tüm o boklukları düşünürken içeriye paldır küldür giren Wheein'di ve beni tuttuğu gibi kaldırıp her yerimi kontrol ederek önce derin bir nefes almış hemen ardından çığlık ata ata bana sayıp sövmeye başlamıştı. 

Sonra Jimin evime gelmeye başladı. Bir hafta boyunca pes etmeden her gün kapımı çalmaya devam etti ve her seferinde kapıyı açan Jungkook oldu. Onu olabilecek en kibar şekilde kovuyordu ve kovarken ne kadar üzgün olduğunu biliyordum çünkü en sonunda dayanamayarak bana "Belki de onu içeri almalıyız, pişman görünüyor." dedi. Yine de istemiyordum. İstemiyordum çünkü kendimce haklı nedenlerim vardı. 

Ve bu beni bambaşka birine döndürüyordu. 

"Ona olan hislerimi biliyorsun." dedim dayanmayarak. "Onu seviyorum ve bunu kabullenmek yeterince zordu ve o bundan rahatsız olmaya başladı. Ne zaman onu sevdiğimi söylesem bundan nefret ettiğini söylüyordu ve ben sanırım onu anlıyordum çünkü tüm o kabullenme aşamasında ona olan nefretimin büyüdüğünü ve tüm duygularımın asıl nedeninin bu olduğunu düşünüyordum. Ben de o gün sinirlendim. Düşündüğüm tüm gerçekleri yüzüne vurdum ama o inkar etmeye devam etti ve bir kısımdan sonra kırıcı olmaya başladı. Gerçekten kırıldığımı hissettim doktor, ve bu... Bilmiyorum- Bak- Normal insanlar kırılır ve buna alışkın oldukları için çok tepki vermezler tamam mı? Ben alışkın değilim."

cruel : yoonmin ✓Where stories live. Discover now