Sessizce bekledi ve daha sonra konuşmaya başladı. "Bunu gerçekten yaptın mı?" diye sorduğunda şaşkınca ona bakıp yutkunmaya başladım.

"N-neyi?" dedim sesim titrerken.

"Kar-"

"Hadi lan gecikiyoruz!" diyerek içeriye daldı Mert. İkimizi görünce şaşkınca bakmaya başladı. "Şey sanırım..."

"Gidelim kardeşim." diyerek onun omuzuna dokunarak buradan çıktı Hazar. Saçlarımı sinirle karıştırdım ve bende ardından çıkarak diğerlerinden biraz uzakta yürümeye başladım.

"Yüce Rabbim!" diye bağırdı Umut. "Bana cuma namazını nasip ettiğin için sana şükürler olsun!"

Ozan onun saçlarını gülerek karıştırırken diğerleri de "Çok şükür." diye mırıldandılar. "Yav düşünebiliyor musunuz? Ne yiyeceğimizi bile düşünen bir dinimiz var. Her şeyden ölçü ölçü yiyoruz." dedi Emrah.

"He vallaha. Ben hâlimden memnunum Elhamdülillah." dedi Salih.

Gülümsemeden edemedim. Hep böyle vatanlarına dinlerine düşkünlerdi. Aklımdan bunlar geçinde Kadir'in bayrağımızın önünde durmuş iki eliyle bize bayrağı gösterdiğini gördüm.

"Şu asalete bak be!" diye bağırınca gülümsedim.

Camiyi gördüğümüzde hepsi oraya doğru resmen hücum edercesine koşarken bende hızla arkalarından ilerledim. İçeri girdiğimiz de buranın kokusunu içime çektim. Cami kokusu kadar güzel bir şey yoktu. Tabi amcaların ayak kokusu dışında.

Namazı kılıp camiden çıktıktan sonra tekrar okula doğru yürümeye başladık. "Allah kabul etsin!" diye bağırdı Murat.

"Amin." diye mırıldandık ve yolumuza devam ettik.

Okula girdiğimiz de herkes derste olduğu için gürültü yaparak yukarı çıkmaya başladılar. Çoğu sınıfın kapısına sertçe vurarak kaçarken çoğunun ise kapısını açıp kaçtılar. Geçen sene bende böyleydim. Sınıfa girdiğimiz de hoca bize ters ters bakmaya başladı. "Neredesiniz siz?" diye bağırdı ingilizce hocası.

"Hocam cumadan geliyoruz!" dedi Melih. "Ne yapalım, gitmeyelim mi yani? Allah farz kılmış yani! Alla alla!"

"Tabi hocam siz gâvursunuz bilmezsiniz." dedim ve sırama oturdum.

"Çok ayıp hocam islama karşı mısınız yoksa?" dedi Umut.

"Çocuklar bilmiyordum. Unutmuşum. Niye üstüme geldiniz bu kadar?" dedi hoca savunmaya geçerek. "Allah kabul etsin."

"Pardon hocam kasten yaptığınızı düşündük." dedi Ozan. "Özür dileriz."

"Tanrım, kötü kullarını sen affetsen, ben affetmem!" diye bağırdı Melih.

Hoca bize bir süre baktıktan sonra dersine geri döndü. Cebimde ki sakızı çıkartıp Şirinemin sırasına attım. İlk başta yerinden sıçrasada sonra sakızı eline alıp bana bakarak dişlerini göstererek güldü. "Şirin?" diyerek hoca ona seslenince hızla önüne döndü. "Tahta da ki cümleyi çevir!"

Şirin tedirgince ayağa kalkıp tahtaya bir süre baktı. Olaya el atmamın gerektiğini fark ettiğim de bana izin vermeyip Umut ayağa kalktı. "Hocam çok sıcak camı açalım." dedi Umut.

"Hava soğuk açmayalım." dedi Berfin.

"Kız üşümezsin açalım." dedi Umut ısrarla.

"Umut ben biraz rahatsızım." dedi Berfin ona gözlerini ayırarak bakarken.

"Ha!" diye bağırdı Umut. "Bir şey lazım mı? Bende var."

Berfin utançla kafasını sıraya gömerken Ozan ona kalemini fırlatıyordu. "Oğlum onun sende ne işi var?" dedi hoca ellerini beline koyarak.

"Hocam ne olur ne olmaz?" dedi iki elini havaya kaldıran Umut.

"Lan sende varsa teneffüste gidip deneyelim mi?" dedi Salih.

"Yav siz manyak mısınız?" dedi Umut. "Üşüyor ya, hırkam var, sweetim var yani onu diyorum."

Berfin hızla sıradan kafasını kaldırıp Umut'a umutsuzca bakmaya başladı.

"Bu arada Befo utanılacak bir şey yok! Ayıp bir şey değil. Hem Allah vergisi." dedi Kadir. "Bir şeyi de bu kadar abartmayın?"

"Vallah mı ya?" dedi Feyza gözlerini kısarak.

"Vallah kız!" dedi Murat onun saçlarını karıştırarak.

Zilin çaldığını duyan hoca sınıftan çıkarken herkes bir yerlere dağılmaya başladı. Sırama fırlatılan çilekli şeker ile Şirin'e baktım. "Çilek mi? En sevdiğim." diye fısıldadım ve şekeri geri Şirin'e yolladım. "Sevmem çilek."

Ayağa kalktım ve ellerimi cebime koyarak sınıftan çıktım. Lavaboya girerek kabinlerden birine girdim. O anda Hazar'ın sesini duyduğumda ona odaklandım. Telefonla konuşuyordu sanırım. "Ne var lan? Anlamıyor musunuz? Benim size borcum falan yok! Adres ver lan!" dediğinde kaşlarımı çattım. Yine mi o itler aramıştı? Hazar gideceği yeri mırıldanırken aklımın bir köşesine not ettim. Ses gelmeyince kabinden çıkıp ellerimi yıkadım.

¤¤¤

Çıkış zili çaldığında Hazar hızla çıkarken yavaş hareketlerle ayağa kalktım ve aşağıya indim. Hazar çoktan gözden kaybolmuşken bende lavaboda söylediği yere gitmeye başladım. Hafiften yağmur yağıyordu. Sonunda oraya vardığım da yine beş altı adamın karşısında duran Hazar'ı gördüm. Onlara doğru yaklaşıp Hazar'ın tam yanında durdum. O dönüp bana bakarken ben adamlara bakıyordum. "Yine mi geldin lan?! Niye geldin oğlum?!" diye sordu Hazar. Sweetimin kollarını yukarı doğru çektim ve ona bakmayarak konuşmaya başladım.

"Anlarsın ya, çat pat!"

¤¤¤
Hoşça kalın.

LİSE SAKİNLERİ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin