"Kusura bakma bilerek oldu!" dedi ve içeriye girdi. Kafamı eğdim ve elimde ki çikolataya baktım. Sırıtarak çantama attım ve yoluma devam ettim.

Yaklaşık yirmi dakika sonra tam konuma geldiğimde Hazar'a camdan bakması için mesaj attım. Cama çıktığında kafamı kaldırıp ona baktım. "Asansörde üçe bas." dediğinde binaya girdim ve asansöre bindim. Kata geldiğimde indim ve beni kapıda karşılayan Hazar'a gülümsedim. "Gel!" dediğinde ayakkabılarımı çıkartıp içeriye girdim.

"Yoruldun mu?" diye sordu.

"Çok değil." diye cevap verdiğimde kafasını salladı. Daha sonra ortaya bir sehpa koyunca etrafına oturdum ve ders kitaplarını çıkarttım. O da bize çay koyduktan sonra karşıma oturdu.

"Hangi derse çalışacağız?" diye sordu.

"Matematik." dediğimde bana telaşla baktı ve kafasını sehpaya dayadı.

"Olamaz!" diye bağırdı.

"Abartma! O kadar kötü değil!" dedim ona gülerek bakarken. O anda kafasını kaldırıp bana baygınca bakarken omuzlarımı düşürdüm. "Tamam bende sevmiyorum ama yapacak bir şey yok!"

Kafasını salladığında defterimi açtım ve Hazar'a anlatmaya başladım. Hazar ise beni dikkatlice dinliyordu. Neden düşman olduğunuzu öğrenmek için katlandığım şeylere bak?

Hazar, çıkardığım notları yazarken bende çay içmeye devam ediyordum. Çayı sehpaya bırakacakken üstüme dökmemle çığlığı basmam bir oldu. Hemen eşofmanımı tenime değmesin diye kaldırdım. "Kızım dikkatli ol biraz." dedi Hazar ve beni kolumdan tutarak ayağa kaldırdı. Daha sonra bir odanın içine itti beni. "Oradan istediğini al giy!"

Etrafıma baktığım da buranın bir kız odası olduğunu fark ettim. Gri eşofmanımı çıkardım ve dolaptan yine bir eşofman alarak üzerime geçirdim. Daha sonra odaya bakmaya başladım. Masanın üzerine bakarken bir kağıt gördüm ve elime aldım. Kağıdı açıp içinde yazan yazılara bakmaya başladım.

Abi belki beni affetmeyeceksin ama bunu yapmak zorundaydım...

Hazar'ın kapıyı tıklatmasıyla telaşla kağıdı katlayıp cebime koydum. Daha sonrada kendi eşofmanımı alarak odadan çıktım. "Bacağının bir şeyi var mı?" diye sordu.

Kafamı 'hayır' anlamında salladım ve beraber içeriye geçtik. "Orası kimin odası?" diye sorduğumda kafasını eğdi ve sesli bir nefes aldı.

"Kız kardeşimin." diye cevap verdi.

"Kız kardeşin mi var?" dedim gülümseyerek. "İsmi ne?"

"Helin." diye cevap verdi. Durgunlaşmıştı sanki.

"Ne oldu?"

Kafasını kaldırıp bana baktı. Gözleri dolarken gülümsedi. "Melek oldu." dedi. "O gittikten sonra hiç girmedim odasına."

Ağzım şaşkınlıkla açılırken onun gözünden bir damla yaş aktı. Yanına oturdum ve koluna dokundum. O zaman ben az önce Sefa'nın eski sevgilisinin odasına girmiştim. Sesli bir nefes aldı ve bana bakmaya başladı. "Onun ölümüne sebep oldu..." dedi ama devam edemedi. Dirseklerini dizlerine dayayarak, kafasını kollarının arasına aldı.

Şaşkınlık kat sayım artarken kolumu boynuna doladım ve kafamı kafasına yasladım. "Neden yaptı?" diye sordum. Sesini çıkarmadığında önüne çöktüm ve elimle çenesini tutarak bana bakmasını sağladım. Parmağımla göz yaşını sildim. "Ağlama, lütfen."

Elleriyle göz yaşlarını sildi. "Üzgünüm... Kendimi tutamadım." dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım ve kitaplarımı toplayarak çantama koydum.

"Ben artık gideyim." dediğimde ayağa kalktı ve kafasını salladı.

"Bir dahakine matematik değilde başka bir ders çalışalım." dediğinde gülümsedim ve kafamı salladım.

"İstersen seni bırakayım." dediğinde kafamı hayır anlamında salladım ve ayakkabılarımı giyindim. Daha sonra aşağıya indim. O an da telefonuma bildirim geldi.

Ruh Hastası:

Belalı Şirin'em sormayı unuttum.

Nereye gidiyordun?

Şirin: 

Hazar ile ders çalıştık.

Mesajı gönderdiğim an gördü. Bir süre cevap vermesi için bekledim ama 'çevrimdışı' olunca bende binadan çıkarak yürümeye başladım. Hafiften yağmur yağıyordu.

Şu an cidden aklıma takılmıştı. Helin'in ölmesine kim sebep olmuştu? Hazar, Helin'in ona mektup koyduğunu bilmiyordu sanırım. O mektupta ne yazdığını merak ediyordum. Belki onu oradan almam yanlıştı ama merak bu. Her şey yaptırır insana.

Bizim sokağa girdiğimde Sefa'yı kapşonunu takmış bir şekilde kapının önünde beklediğini gördüm. Ona doğru gülümseyerek yaklaştım. "Neden burada bekliyorsun?" diye sordum.

Sessiz kalıp bana sadece baktı. "Çikolatanı yedin mi?" diye sordu. Sanki soğuk davranıyordu. Kafamı 'hayır' anlamında salladım. Dudaklarını yalayıp, birbirine bastırdı ve sesli bir nefes aldı. "Hazar'dan hoşlanıyorsun. Öyle değil mi?"

¤¤¤

Ah Sefa yaktın bizi!
Umarım beğenmişsinizdir. Oylamayı unutmayın. Kitapla kalın♡

LİSE SAKİNLERİ SERİSİحيث تعيش القصص. اكتشف الآن