23

4.7K 457 16
                                    

Evrenle birlikte Luna parka gittiğimizde kızlar alevli kapının orada bekliyordu.

"Sana jeton bile aldık" dedi Reyhan beni görür görmez. Oldukça neşeli görünüyordu.

Gülümsedim ama gülümseyişimin ne derece yapmacık olduğunun farkındaydım.

Sera beni heyecanla kolumdan tutup "Merkül'ün nasıl bir şey olduğunu keşfetmelisin. Harika bir şey" diyerek sürüklemeye başladı.

Hep beraber Merkül dedikleri devasa oyuncağa doğru yürüdük.

Oyuncak yüz metre boyunda olmalıydı ve tıpkı yere serilmiş robotik bir kola benziyordu.

Parmağı andıran yapılarda koltuklar vardı ve oraya oturup emniyet kemerini taktıktan sonra oyuncak çalışıyordu. Her bir parmakta iki koltuk olduğunu gördüm. Ele benzeyen oyuncağın kol kısmı yukarı doğru kalkıyor ve parmaklar birden iç içe geçercesine kendi etrafında dönüp birbirinin üzerinden atlıyorlardı. Sonra ele benzeyen yapı ortadan ikiye ayrılıp iki parça oluyordu ve parçalar kendi arasında dans eder gibi zıplayıp dönüyordu. Bu tıpkı dirseğe kadar olan kolu ikiye bölüp her iki parçayı kendi kendine zıplatmak gibiydi. Tabi o elin parmaklarında da insanlar oturuyordu.

O koltuklarda oturanların midelerini düşünemiyordum. Eğlenceliden ziyade ürkütücü görünüyordu.

Çığlıklar dört bir yanda yankılanıyordu. Bunlar adrenalinden kaynaklı korku çığlığı mı yoksa heyecan çığlığı mı ayırt etmek zordu.

Final sahnesi olduğunu düşündüğüm anda el birleşti ve birden parmaklar elden kopup bağımsız bir şekilde yaklaşık elli metre yukarı fırladı.

Etrafı bir sis kapladı ve oyuncak sisin arasında tamamen görünmez oldu. Beş parmağın da ayrı ayrı yere düşüp, parmağın üzerine monte edilmiş koltuklardaki insanların öleceğini düşündüm.

Ama sis geldiği gibi kayboldu. Gözlerimi kırpıştırıp oyuncağa baktığımda oyuncağın durup çoktan yere serilmiş olduğunu, içindeki insanların ise güvenlik kemerlerini çıkartıp gülerek heyecanla birbirlerine bir şeyler anlattıklarını gördüm. Kimsenin burnu bile kanamamıştı.

"Sıra bizde" diyen Reyhan'ın sesiyle kendime geldim. Kemerini çözen, oturduğu yerden kalkıp gidiyordu. Bir daha binmek isteyenler dışında.

Reyhan, beni kolumdan tutup parmaklardan birine doğru sürükledi. Kendimi hiç de güvende hissettiğim söylenemezdi.

Bir parmağa iki kişi yan yana oturabiliyordu ve Reyhan "Ben seninle oturmak istiyorum" dedi. İçimden 'Ben seninle oturmak istemiyorum' diye geçirirken kendimi koltukta buldum. Oyuncağı çalıştıran görevli emniyet kemerimi takıyordu. Reyhan kendininkini çoktan takmıştı ve jetonları görevliye verdi. Yüz metre yükseğe çıkma fikrini ve final sahnesinde bir elli metre daha yukarı fırlatılacağımı düşünmek midemin bulanmasına sebep oldu.

Teknik olarak yükseklik korkum yoktu. Aslında hiçbir perinin olmaması gerektiğini düşündüm.

Uçma yeteneğimiz olduğuna göre, yükseklik korkusu olan bir peri elbette uçamayacaktı. Sera ve Evren'in de başparmağa benzeyen kısma oturduklarını gördüm.

Herkes yerlerini aldıktan sonra görevli pistten çıkıp kendi kabinine gitti ve çalıştırma tuşuna bastı. İlk başta hafifçe yerimde kımıldarken yavaş yavaş yukarı yükseldiğimi gördüm. Yirmi beş metreden sonra, ilerideki şelaleleri ve vapurları görebiliyordum.

Akşam vakti olmasına rağmen o kadar çok ışık vardı ki, her şey belirgin bir şekilde görülebiliyordu.

Yükseldikçe rüzgarın uğultusunu da duyuyordum. Aşağı bakıp da ne kadar yüksekte olduğumuzu idrak etmek istemediğim için karşıya baktım.

SİHİR-KARANLIK ŞATO-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin