13

6.1K 528 11
                                    

Kapının üzerindeki tabelada 'Öğrenci Peri İşleri' yazıyordu. Sanırım doğru yerdeydim. Kapıyı tıkladım ve içerden gelen 'gir' sesiyle kapıyı açacaktım ki kapı kolu olmadığını gördüm. Ancak kapı küçük bir aralık kalacak şekilde açık bırakılmıştı zaten. Kapıyı iterek açtım.

Karşımda bir masa ve masada oturan oldukça yaşlı bir kadın vardı.

Kahverengi saçları omuzlarına dökülüyordu ve yüzü buruş buruştu. Saçlarının boya olduğu su götürmez bir gerçekti ve yüzünde hiç makyaj yoktu. Önünde bir sürü evrak vardı. Kadın sürekli önündeki evraklara imza atıyormuş gibi görünüyordu.

"Şey... ben ders programımı almak için gelmiştim" dedim çekingen bir sesle. Aslında kadından korkmuştum.

"Bir peri daha." dedi tiksinmiş gibi.

Bir peri daha mı? Burası 'Öğrenci Peri İşleri' olduğuna göre başka kimi bekliyordu ki bu kadın?

Bir dakika!

Benden önce periler geldiğine göre, demek ki başka öğrenci periler de vardı.

Peki bu ceset kimdi?

Peri değil miydi de perilerden nefret ediyormuş gibi 'peri' kelimesini tiksinerek söylemişti.

Evraklarının arasından bir kağıt çıkardı ve yüzüme bakmadan bana uzatarak "Al bunu ve bir daha da sakın gelme" deyip  işlerinin başına döndü.

Kağıdı aldım ve "Teşekkür ederim" diyerek kaçarcasına odadan çıktım.

Kapıdan çıkar çıkmaz derin bir nefes aldım. Buradaki herkesin neyi vardı böyle? Elimde tuttuğum kağıda baktım ve gördüklerim karşısında dehşete kapıldım.

Kağıtta hiç yazı yoktu.

Tekrar kapıyı tıklayıp kadına yanlış kağıdı verdiğini söylemek istedim ama bir daha gelmememi söylerken oldukça ciddi görünüyordu. Tekrar yanına gidersem beni öldürme ihtimali yüksekti.

Yine kağıda baktım ve hiçbir şey yazmadığına bir kez daha emin oldum.

Kısa bir an düşündükten sonra odama gitmeye, uyumaya ve hiç bir derse girmemeye karar verdim.

Yapayalnızdım. Aman ne hoş.

Koridora beni odama götürmesini söyledim ve yürüdüm. Karşımda odamın kapısını görünce içeri girdim.

Hızlı adımlarla yatağıma yöneldim ve kendimi sırt üstü yatağa attım. Birden bir homurdanma ve boğuk, öfkeli bir ses duydum. Sanırım benim altımdan geliyordu. Yataktan kalktım ve bir şey yatağımın üzerinden parıltılar saçarak havaya doğru uçtu.

Yanlışlıkla Melike'nin üzerine yattığımı anlamam bir saniyemi aldı.

"Senin orada ne işin vardı Melike?" 

"Odaya bu kadar hızlı girmeyip kendini yatağa atmasan seni masum masum beklediğimi görürdün" dedi. Kızdığı her halinden belliydi.

"Özür dilerim" dedim ve ardından ekledim "Hep böyle küçük dolaşmak zorunda mısın?"

"Ah bu rahatlığı sana anlatamam. Yıllarca bir insanmış gibi büyük gezmenin ne kadar zor ve uçamamanın nasıl berbat bir şey olduğunu bilemezsin"

Ya evet. Kim bilir nasıl da koyuyor insana uçamamak.

"Her hafta voleybola gidip boyunu uzatmaya çalışıyordun bir de!" diye itiraz ettim. Bana aptalmışım gibi baktı.

"Voleybol mu? Buraya geliyordum şaşkoloz" 

Şaşkoloz? 

Biraz şaşırmış ve aslında doğru olabileceğini pekâlâ görmüştüm. Sonra Melike'nin dün anlattığı, boyuyla orantılı olarak sihir güçlerinin azalması olayını anımsadım.

SİHİR-KARANLIK ŞATO-Where stories live. Discover now