19

5.6K 496 8
                                    

Ertesi gün uyandığımda, yatağımın baş ucundaki komodinin üzerinde bir tepsi kahvaltı vardı. Bunu Ryan'ın bırakmış olabileceğini düşünüp içimde tuhaf bir şey hissettim. Sanırım vicdan azabımdı. Neden vicdan azabı çekiyordum ki? Ona güvenmek zorunda mıydım?

Hayır.

Güvenmediğim için de vicdan azabı çekmem yersizdi. Peki güvensizliğimi kazanmak için ne yapmıştı?

Hiçbir şey.

Neden o zaman içimde ona karşı bir güvensizlik vardı? Prof. Alr'ın söyledikleri yüzünden miydi? Tam olarak ondan sayılmazdı. Öncesinde de Ryan'a karşı bir güvensizlik duymuştum. Belki de onu kurtadam haliyle gördüğüm için başlamıştı bu güvensizlik. Prof. Alr'ın sözleriyle de zirveye ulaşmıştı.

Düşüncelerim beni boğuyordu ve şu an güven sorunlarımın peşine düşmek niyetinde değildim.

Kalktım ve kahvaltıya dokunmadan duşa girdim. Banyo dizaynı mükemmeldi. İhtiyacım olabilecek herşey vardı ve şampuanım badem kokulu seçilmişti. Yani evde kullandığımdan. Duş jelim de deniz kokuluydu ve kişisel hijyen araçlarımın tam istediklerimden olması beni mutlu etmişti.

Sıcak suda yarım saat vakit geçirdikten sonra duşa kabinden çıktım ve banyo askısına asılmış olan temiz bornozu üzerime geçirdim. Saçlarıma da bir havlu dolayıp lavabonun üzerine sabitlenmiş aynadaki temiz yansımama baktım.

Sanırım kötü görünmüyordum. Cildim pürüssüz görünüyordu ve bu tamamen annemin güzellik tanrıçası geni sayesindeydi. Saçlarımı kurulayıp köşede duvara montelenmiş saç kurutma makinesini aldım ve fişi takacak priz aradım. Fakat görünürde priz yoktu. Gerçi kurutma makinesinin fişi de yoktu.

Elektrikten yoksun mu yaşayacaktım?

Sonra aklıma buranın Sihir Diyarı olduğu geldi ve fön makinesinin düğmesini açtım.

Çalıştı.

Edison gibi mucitler yıllarca ampulü, elektriği ve bir sürü cihazı bulmak için uğraşırken, buradakiler bunların neredeyse hiçbirisine ihtiyaç duymadan mı yaşıyorlardı? Yani elektriği ilk olarak ciddi anlamda inceleyen William Gilbert ve diğerleri boşuna mı uğraşmıştı?

Buradakiler azıcık da yeryüzündeki insanlara faydalı olmayı deneseler fena olmazdı aslında. En azından onca insan, ömrünü çoktan çözülmüş sorunlar için heba etmezdi. Neticede hepimiz bu dünyayı paylaşmıyor muyduk?

Garipseyerek ve imrenerek saçlarımı kuruttum.

Banyodan çıktığımda, dün söz verdiğim gibi Ryan'ın bana aldığı elbiselerden birisini giydim. Makyaj malzemesi bile almıştı.

Son olarak saçlarımın omuzlarımdan aşağı dökülmesine izin verdim. Boynumdaki şalın, üzerimdeki elbise için alındığı çok bariz belli oluyordu. Kahvaltımı aceleyle yapıp dişlerimi fırçaladım ve kıyafetlerime uygun alınmış çantalardan birisini kaptığım gibi odadan çıktım.

Yer yön kağıdına beni derse götürmesini söylerken odadan çıkmadan da bunu yapabileceğimi düşündüm. Kapı kullanma alışkanlıklarımı gözden geçirsem fena olmazdı.

Aynı ışık hızında bir tür boşluğa çekilip ışık huzmesinin içinden geçtikten sonra sınıfın kapısının önünde belirdim.

O hızdayken insan yok olacağını düşünebilirdi ama benim saçlarım bile bozulmamıştı. Halbuki o an, saçlarım kafamdan kopmak istermişçesine arkaya doğru savrulmuşlardı. Gözlerimi kırpıştırıp kendime gelmeye çalıştım. Kapıya ismimi söyledim ve içinden geçtim.

SİHİR-KARANLIK ŞATO-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin