3

9.8K 698 11
                                    

Bağıran bir kadın vardı. Avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Kız kardeşini kurtarmamızı söylüyordu. Bir nehir kenarında bana sırtı dönük oturan kadının üzerinde kahverengi ve pis bir çul vardı.

 Saçlarının yağlı ve pislik içinde olduğu aramızdaki yirmi metrelik mesafeye rağmen görülebiliyordu. Kadın, nehir kenarındaki küçük bir kayalığa tutunarak ayağa kalkmaya çalıştı.

Oldukça yaşlı oluşu, hareketlerini kısıtlıyordu.

Kadından ürkmeme rağmen, içimde ona yardım etme isteği belirdi.

Sonra bu manzara da bana tuhaf gelen bir şey olduğunu fark ettim. Nehir suları...

Nehir suları renkliydi. Başlangıcını göremediğim kısmı mavi akıyordu ve ortalarına doğru yeşile dönüyordu. Daha da ilerledikçe su pembeye ve en sonunda da saydam bir renge bürünüyordu.

Şaşkınlıkla bir nehre bir de kadına baktım. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Renkli sıvı çok görmüştüm. Enerji içecekleri, meyve suları ya da kokteyler...

Fakat renkli su.

Bu bambaşka bir şeydi. Acaba gerçekten bu nehirde akan su muydu? Meyve suyu akıyor olabilir miydi? Şehirde gezindiğim zamanlarda, gösteri için hazırlanan suların ışıklandırma sistemleriyle renkli göründüğünü biliyordum ancak bu su öyle değildi.

 Işıklandırma sistemi yüzünden renkli görünen suların saydam olduğu belli olurdu. Ancak bu suların renkli kısımları bana ışıklandırma sistemini değil meyve suyu ya da kokteyl izlenimini veriyordu. Sahi, mavi bir meyve suyu var mıydı? Varsa da kesinlikle bana denk gelmemişti.

İçimdeki heyecanı bastırmaya çalışırken öne doğru adım attım.

Bir baykuşun ötüşüyle yüreğim ağzıma geldi. Kısa bir an duraklarken ayaklarımın altında yükselen sisi gördüm.

O anda yanımda duran Melike'yi fark etmiştim. Yumruklarını sıkmış, kaskatı bir halde öfkeyle kadına bakıyordu. Dudakları birbirine öyle çok bastırılmıştı ki bembeyaz kesilmişti. Melike'yi daha önce hiç bu kadar öfkeli görmemiştim.

Kadını tanıdığı su götürmez bir gerçekti çünkü kimse daha önceden tanımadığı birisinden nefret edemezdi.

"Kim o?" Melike sorumu duymamış gibi kadına bakmaya devam etti. Yükselen sis yüzünden kadını eskisi gibi net göremiyordum ama aynı zamanda sis, kadının kayanın üzerine oturup ağladığını anlayabileceğim kadar azdı da.

Melike'ye zoraki bir bakış attım. Alt çenesinde bir kasın seğirdiğini görünce şaşırdım. Bu kadın kimdi ki Melike ona bu kadar öfkelenmişti?

"Melike. O kim?" diye sorumu tekrarladım. İçimden 'Melike dişlerini biraz daha sıkmaya devam ederse kesinlikle dişçiye uğramamız gerekecek' diye düşündüm.

"Bilmemen gereken birisi"

Sesindeki tiksinti beni korkutmuştu.

Neler oluyor anlamıyordum. Hava kara bulutlarla kaplanmıştı ve her yer griye dönüyordu. Aynı zamanda gittikçe yoğunlaşan bir sis tabakası vardı. Bu yüzden artık kadını belli belirsiz bir siluet olarak görmeye başlamıştım.

Kadına daha dikkatli bakmaya çalıştım. Saçlarını yoluyormuş gibi bir hali vardı. Bir kez daha kardeşi için yardım istediğinde çıkardığı ses yüreğimi burktu. İçgüdülerim kadına yardım etmek için hareket etmemi söylüyordu. O anda şiddetli bir rüzgar esti ve saçlarım kendi etrafında havalandı. Rüzgar gittikçe bir fırtınaya dönüşürken "Ona yardım etmeliyiz" diye bağırdım Melike'ye.

SİHİR-KARANLIK ŞATO-Where stories live. Discover now