7

7.6K 590 7
                                    

"Selen uyan"

Başımda inanılmaz bir ağrı vardı. Sanki birisi enseme kocaman ve ağır bir kütükle vurmuşçasına hem de. Ayrıca uyanmamı söyleyen ses çok ısrarcıydı. Bir türlü susmuyordu ve o seslendikçe sanki başımdaki ağrı daha da artıyordu.

"Selen uyanmalısın"

Ses yabancı gelmiyordu ama halen kendimi toparlamış değildim. Bir tür rüya mı görüyordum acaba?

Gözlerimi açmak istedim ama hiç gücüm yoktu. Sonra birisinin kucağındaymışım gibi bir hisse kapıldım. Sert bir yerde yattığımın farkındaydım fakat birisi başımı kucağına almıştı. Yumuşak ve sıcaktı. Ses halen uyanmamı söylüyordu.

Ona uyandığımı söylemek istiyordum ama bunu da becerebildiğim söylenemezdi.

"Selen gitmemiz gerekiyor lütfen uyan"

Gitmemiz mi gerekiyordu? İyi de nereye? Off...

Şu gereksiz baş ağrısı da bir gitse artık.

Ayağa kalkmak ve ne olduğunu anlamak istiyordum. Gözlerimi açamadığım için halen her yer karanlıktı ama dışarıda da ışık yok gibiydi. Çünkü gözlerim herhangi bir ışığa maruz kalmış gibi hissetmiyordu.

"Selen lütfen..."

Ses, cümlenin devamını getirmeden sustu ve ağlamaklı bir hıçkırık yükseldi. Biraz daha kendime geldiğimi anladım ve sesi tanıdım.

Melike'nin sesiydi.

"Selen ne olur uyan..." sesi artık daha fazla acınası çıkıyordu ve şu an tek derdi beni uyandırmaktı sanki. Ağlamamak için kendini zor tutuyormuş gibi garip hıçkırıklar çıkartıyordu.

Kendimi biraz zorlayarak gözlerimi açmaya çalıştım. Melike'nin bal rengi gözlerinden sevinç kımıltıları geçti.

"Selen iyi misin?" diye sordu aceleci bir ses tonuyla.

"Sanırım" diye mırıldandım. Melike başımı kucağına almış beni kendime getirmek için uğraşıyordu belli ki.

"Ne oldu?" diye sorabildim zorla. Halen kendimi çok bitkin hissediyordum.

"Hiç uyanmayacaksın zannettim" dedi endişeli ve bir yandan sevinçli çıkan bir sesle.

"Ne oldu ki?"

Sonra kendini topladı ve tuhaf diyebileceğim ciddi bir hale büründü. Az önceki sesi ağlamaklı olan kız birden gitmişti.

"Bunları anlatmak için vaktimiz yok. Hemen buradan gitmeliyiz. Birazdan kapılar açılacak. Kapılara gitmemiz gerekiyor"

Sesi telaşlı çıkıyordu. Kendimi biraz daha toplamaya çalıştım.

"Ne kapısı? Neden gitmemiz gerekiyor?" Kendimi bitkin hissettiğim için yürümek bana oldukça meşakkatli görünüyordu. Melike'nin dudakları dümdüz bir çizgi halini aldı. Konuşmak istemiyor ya da nasıl konuşacağını bilemiyor gibiydi. Birinci ihtimal daha yüksekti çünkü Melike her zaman nasıl konuşacağını bilirdi. Sanırım bu geniş kelime haznesi ve engin cümle bilgisinden kaynaklanıyordu. Bir an için kitap okumadığıma bir kez daha hayıflandım ama bu o kısa sürdü ki hayıflanmamış da olabilirdim.

Zihnimi toparlayamıyordum. Melike de bana hiç yardımcı olmuyordu doğrusu.

"Melike neler oluyor?"

Sesim artık daha iyi çıkıyordu ve oturur pozisyona geçmeye çalıştım. Melike yardım etti. Etrafımızda loş ışık vardı ve anladığım kadarıyla bir sokaktaydık. Ya da ince uzun bir yolda demeliydim. Evde değildik ve burada oluşumuzun nedenini anlayamıyordum. O anda başımdaki ağrının geçmiş olduğunu fark ettim.

SİHİR-KARANLIK ŞATO-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin