2

11.5K 766 14
                                    

Erica arkamdan geliyordu. Hayal gördüğümü düşündüm ve Erica'ya döndüm.

"Ne oldu?" diye meraklı gözlerle bakıyordu. Ela gözlerinde şaşırma belirtisi yoktu. Sadece biraz merak etmişti. Omuz silktim.

"Hiç, havuzda bir şey gördüm zannettim"

"Su görmüş olmayasın" dedi sırıtarak. Güldüm. Sarı saçları esen hafif rüzgârda savruluyordu. Benden dört santim kısa olmasına rağmen şu an aynı boyda görünüyorduk. Topuklu ayakkabı giydiğini fark etmem bir saniye sürdü. Üzerine ise kalın bir mont giymişti.

Onun kadar üşümememe hayret ve gıpta ediyordu ama beni tanıyan herkes, bir süre sonra bu durumuma alışıyordu.

"Hadi gidelim. Melike'nin doğum günü için ne almam gerektiğini biliyorum" dedim heyecanla.

"Kitap mı?" dedi gülerek.

"Ya bu kadar uyuz olabilmek için özel bir iksir falan mı içiyorsun?" İkimiz de gülüyorduk. "Tabi ki hayır" diye ekledim.

Melike zaten sürekli kitap alıyordu. Hem onun okumadığı bir kitabı bulmam yıllarıma mal olabilirdi. Onun çok hoşuna gidecek harika bir şey almak istiyordum ve bu kesinlikle kitap değildi. Aslında almak tam olarak doğru bir kelime değildi. Alınacak bir hediye değil, yaptırılacak bir hediyeydi.

Doğum günü yarındı ve ben, yarın okula gitmiş gibi yapıp Melike okula gittikten sonra evde annemle hazırlık yapacaktım.

"Ne aldın o zaman?" Bu sefer ses tonunda merak vardı.

"Yolda anlatırım. Bir an önce gidelim" Bahçeden hızlı adımlarla çıktık.

Erica benim üç yaşımdan beri arkadaşımdı. Evleri evimize çok yakındı ve ailesi de ailemin arkadaşıydı. Babam ve babası iş ortağıydı.

Annesi biraz dedikoducu bir kadın olmakla birlikle çok nazik ve hoş bir kadındı. Aslen bir Almandı. Kızının adını ise büyük uğraşlar sonucu Erica koymayı başarmıştı.

Kocasıyla Almanya da tanışmışlardı ve dediğine göre aşk onu buraya getirmişti. Erica sarı saçlarını annesinden almıştı. Almancası çok iyiydi ve bu şaşılacak bir durum değildi.

Erica ile kocaman bir alışveriş merkezine gittik. Yeni açılmıştı ve sanırım aradığım şeyi burada bulamazdım. Bir kaç kırtasiye malzemesi ve bir fotoğrafçı, bunlara ilaveten hediyelik eşya dükkanı bana pekâlâ yardımcı olabilirdi. Yolda Erica'ya sürprizimden bahsettim.

Melike'nin odasının bir köşesi boştu. Oraya uygun yaklaşık iki buçuk metre boylarında ve bir buçuk metre genişliğine kadar dalları uzanan, yaprak genişliği avuç içi kadar olan tahtadan yapılma bir ağaç düşünüyordum. Her bir yaprağının içine sığacak fotoğrafları fotoğrafçıdan çıkartacaktım ve yaprakların içine fotoğrafları uygun bir şekilde yapıştıracaktım.

Fotoğrafları yapıştırmak için yapıştırıcı ve fotoğrafları yaprağın şekline yakın kesebilmem için bir makas lazımdı. Evde makas vardı ama oldukça emektardı. Okul ödevlerimde kullanılmaktan kendinden geçmiş makası emekli etmeye karar verdiğim için şimdi onun yerini alacak yeni bir işçi makas aramam gerekiyordu.

Ve bildiğime göre tüm kırtasiyecilerde makas vardı ancak hatırladığım kadarıyla alışveriş merkezlerinde kırtasiyeci yoktu.

Tabi önce fotoğrafları çıkartmam gerekiyordu. Siparişi marangoza bir hafta önceden annemle vermiştim.

Fikir benden çıkmıştı ve annem buna bayılmıştı. Fotoğraftaki bazı karelerin, keserken ziyan olmaması için de fotoğrafları yaprak boyutuna yakın çıkartmam gerekiyordu tabi. Böylece daha az kesim yapacaktım ve fotoğraf kareleri daha fazla görünecekti.

Hatta belki, fotoğraflar yaprakların içine sığacak şekilde olursa kesmeme gerek bile kalmazdı.

Melike'nin bebekliğinden şimdiki zamanına kadar olan fotoğraflar arasından en çok hoşuma giden yüz elli tanesini seçtim. Marangoz ağacın görünümünü hoş kılacak kadar yaprak yapacaktı ve ağacı boyayacaktı.

Bütün olay buydu.

Erica kendi alacağı hediyeyi aldıktan sonra (tabi ki kitaptı) marangoza uğradık. Ağaç oldukça büyük olmuştu ve harika görünüyordu. Yüz yetmiş tane yaprak yapmıştı.

Ekstradan yirmi tane daha fotoğraf seçmem gerekiyordu. Bu çok da zor değildi.

Marangozun çırağı yarın Melike evde yokken ağacı getirecekti. Ardından fotoğrafçıya gittik ve fotoğrafları çıkarttık. Fotoğrafların çıkmasını beklerken Erica'yla sohbet ettik. Sohbet konusu belliydi.

Onun erkek arkadaşı ve yaptıkları...

Erkek arkadaş muhabbeti beni sarmıyordu. Belki de bir erkek arkadaşım olmadığı içindi. Aslında bu muhabbetten sıkılıyordum fakat Erica'yı dinleme gereği duyuyordum. Çünkü o benim en yakın arkadaşımdı.

"Ona dedim ki, 'istediğimi giyerim sana ne!' Ama o yine bana emirler yağdırmayı bırakmadı ve bende telefonu yüzüne kapattım"

Dinlemeye devam ediyordum.

"Sonra yine aradı ama açmadım. Üç gündür konuşmuyoruz" Eh. Bu durumda ne denirdi ki?

Fotoğrafçıdan sonra biraz daha alışveriş yaptık. Erica kendine yeni kıyafetler alırken ben de yeni ayakkabı arayışındaydım.

Erica, yarınki doğum günü partisine gelemeyeceklerini söyledi. Bir haftalığına Almanya'da ki akrabalarının yanına gideceklermiş ve uçakları yarınmış. Biraz üzülmekle birlikte hiçbir şey söyleyemedim.

Ne diyebilirdim?

Eve döndüğümüzde aldıklarımı Erica'ya verdim. Yarın sabah bana geri verecekti ve Erica'nın hediyesini de onun yerine ben verecektim.

Melike hiç bir şekilde sürpriz planladığımızı anlamasın diye bütün detayları düşünmüştük.


SİHİR-KARANLIK ŞATO-Where stories live. Discover now