8

6.8K 612 12
                                    

Etrafımda kımıldanmalar ve iki kişinin çıkardığı fısıltılar olduğunu fark ettiğimde başımdaki ağrıyı da fark ettim. Yüzümü buruşturdum.

"Başı ağrıyor olmalı" dedi kendi kendine tanıdığım bir kız sesi.

"Korkma, ayağa kalktığında başının ağrısı geçecek" Bu erkek sesini tanımadığımı düşündüm. Hoş bir tınısı vardı. Birden nerede olduğumu ve kiminle olduğumu merak ettim. Yattığım yer yumuşaktı ve muhtemelen bir yatakta yatıyor olmalıydım. Etrafımdaki seslere bakılırsa da yalnız değildim.

Gözlerimi açmaya çalıştım. Odaya bir mis kokusu hakimdi. Bu hoş koku sanki bana sakinlik katmak için yayılmıştı.

Gözlerimi açtığımda uyanmamı sabırsızlıkla bekleyen bir çift bal rengi göz gördüm.

"Melike?"

Bana hafifçe tebessüm etti. Çevreme baktığımda bilmediğim bir yatak odasında olduğumu gördüm. Oda sıradan sayılabilcek bir odaydı ve köşede gördüğüm duvara montelenmiş altmış santim uzunluğundaki tek katlı kitaplıkta sakince duran kitaplar, burasının Melike'nin odası olabileceği izlenimini uyandırıyordu. Kısa bir an durunca bu kitapların Melike gibi birisi için oldukça az olduğunu düşündüm. Odada iki kapının olduğunu fark edince de birisinin banyo kapısı olabileceği aklıma geldi. Melike yattığım yatağın hemen kenarına oturmuş heyecanlı gözlerle bana bakıyordu.

"Sihir Diyarı'na hoş geldin Selen"

Çok şaşırmakla birlikle Melike'ye bakakaldım. Melike'den başka kimse odada yoktu. O an, aslında bir kişinin daha burada olması gerektiğini hatırladım. Ve bana başımın ağrısının geçeceğini söylemişti. Hemen ardından o sesin, bayılmadan önce karşımda gördüğüm oğlana ait olduğunu anladım. Ama ortalıkta yoktu.

"Melike ne oldu?" Sanırım bayılıp bir rüya görmüştüm.

Doğrulmama yardım etti.

"Tamam. Şimdi sözümde durma zamanı" derken bir yandan da söyleyeceklerini duymaya hazır olup olmadığımı kontrol ediyordu.

Bense kötü bir rüya gördüğümü, hatta sayıkladığımı falan söylemesini bekledim. Ayrıca rüyamda gördüğüm o oğlanın az önce -yarı uykuluyken- sesini duyduğum halde burada olmaması da rüya gördüğümü kanıtlar nitelikteydi.

Gördüklerimin hepsi gerçek olamayacak kadar saçma sapandı. Kurt-aslan karışımı bir oğlan ve sonsuza dek bitmeyecek bir yol görmüştüm ki bunlar elbette rüyaydı. Kurt-aslan karışımı oğlanın ışık hızında insan kılığına bürünüp karşıma dikilmesi de tuz-biberdi yani.

Ancak yine de Melike'nin bana bir açıklama yapması gerekiyordu çünkü şu an nerede olduğumuzu bilmiyordum. En son onun doğum gününü kutlayacaktık fakat sonrasında neler olmuştu hatırlamıyordum. Bayılmış mıydım acaba?

Annem ve babam neredeydi? Gerçekten de Melike neler olduğunu bana açıklamalıydı.

"Seni dinliyorum" diye ısrar ettim anlatmaya başlaması için. Melike doğru kelimeleri arıyormuş gibi duraksadı. Sonra ayağa kalktı ve cumhurbaşkanı seçildiğini ilan edecekmiş gibi heyecanla derin bir nefes aldı.

"Ben bir elfim."

Anlamayan gözlerle ona baktım. Gözlerimi kırpıştırdım ve gerçek anlamda ne demek istediğini anlamadım. Kendince bir oyun mu oynuyordu? Ancak Melike nadiren afacan olurdu. Ve şu an oyun oynama faslıyla uğraşacak halim yoktu. Ayrıca başımın ağrısı henüz geçmemişti. Elimi başıma götürdüm ve Melike'nin bu saçma sapan tavrından vazgeçmeyip, benden tepki beklediğini görünce gözlerimi devirdim.

"Ne söylememi istiyorsun Melike? Okuduğun kitaplardaki saçmalıkları dinleyecek halim yok"

Melike şaşkınlıkla bana baktı. Böyle bir tepki beklemiyormuş gibiydi. Ne bekliyordu ki?

"Ben bir insan değilim Selen. Kardeşin de değilim. Bir elfim ve seni korumak için yaratıldım" diye devam etti.

"Melike!... Annem ve babam nerede? Ayrıca sanırım sana aldıkları kitapları önce ön okumadan geçirip öyle almalılar"

Melike bakışlarını devirdi. Ofladı ve "Bunu sana ispatlayacağım" dedi. İşte şimdi merak etmeye başlamıştım. Nasıl ispatlayacaktı acaba?

Melike ayağa kalktı ve ellerini birbirine vurarak şaklattı. Birden yok oldu. Melike'nin yok olduğu yerde küçük parıltılar oluşmuştu. Sanki birisi havaya parlayan bir sürü beyaz sim atmış gibiydi. Şaşkınlıktan artık başımın ağrıdığını bile hissetmiyordum.

"Melike?" diye bağırdım farkında olmadan. Parıltıların arasından kanatlı küçük bir şey uçarak gelip yanıma kondu.

Melike on santim boyuna düşmüştü ve parlayan açık mavi kanatları vardı. Üzerine ise dizlerine gelen yaprak şeklinde bir elbise giymişti. Elbise tam beline oturuyordu ve belden aşağısı kabararak dizlerine doğru uzanıyordu. Saçları dümdüzdü ve at kuyruğu şeklinde toplanmıştı. Bir miktar parlıyordu ve teni bembeyazdı. Küçücük haliyle oldukça sevimli ve savunmasız görünüyordu. Kalbim bir an durdu ve nefesim kesildi.

Bu da neydi böyle?

O gördüğüm şeyler kulakları olamazdı değil mi? Sivri şeyler. Kulaklarının olması gereken yerde onların ne işi vardı?

Beynim zonklamaya ve gördüğü şeyi nasıl kabul edeceğini düşünmeye başladı. Böyle bir şey tüm doğa kurallarına ve insan yaşamına aykırıydı.

Melike...

İnsan olamazdı. Hayır, buna inanamıyordum. Bu imkansızdı!

"Burası Sihir Diyarı Selen. Gördüklerin tamamen gerçek" Sesi küçük olduğundan daha kısık geliyordu ama rahatça duyabiliyordum.

Kanatlarını bir kaç kez çırparak uçtu ve göz hizama geldi. Hiç ses çıkarmıyordu ve oldukça az kanat çırparak havada kalabiliyordu.

"Sihir Diyarı mı?" derken sesim isterik çıkmıştı.

"Evet. Sen de bir perisin Selen"

Yok artık!

İşte şimdi bayılabilirdim. Boğazıma düğümlenen bir şeyler canımı yaktı. Konuşmak isterken konuşamadım ama daha sonra zorla nefes almaya çalışıp boğazıma düğümlenen şeyin biraz da olsa beni rahat bırakmasını sağladım. Nefes almadığım için kalbim organlarıma oksijen yetiştirmek adına son sürat çalışmaya başlamıştı.

Kaç dakikadır nefesimi tutuyordum ben?

"Üç dakikadır nefes almıyorsun Selen. Bu senin için büyük bir sorun değil. Sen bir perisin ve ölümsüzsün. Nefes almamak seni öldürmez "

Hadi be oradan!

Birilerinin köşelerden çıkıp 'şaka' falan diye bağırmasını bekledim ama öyle bir şey olmadı. Ayrıca Melike'nin karşımda minicik bir halde uçması da şaka çerçevesine sığmayacak kadar gerçekti.

"Bu-Bu saçmalık!" diye bağırdım birden ama anında sustum. Zihnimi okumuştu! Kaç dakikadır nefes almadığımı düşünmüştüm ve o da bunu duyup cevap vermişti. Başımı iki yana salladım. Bütün bunlar gerçek olamazdı. Hayır, kesinlikle gerçek değildi. Muhtemelen rüya görüyordum.

Melike alınmış gibi dudak büzdü.

"Selen hiçbiri rüya değil. Tamamen gerçek"

Yine yaptı. Yine zihnimi okudu!

"Annem ve babam nerede? Ayrıca neredeyiz biz? Doğum gününde... ne oldu?" Beynim durmuş gibi hissediyordum.

"Sürpriz gecesinde sessizlik sihri yaptım ve onlara zamanın geldiğini söyledim. Sessizlik sihri sayesinde sende hiçbir şey duymadın"

Gözlerim fal taşı gibi açıldı.

"Nasıl?... yani senin ne olduğunu biliyorlar mıydı?"

"Elbette"


SİHİR-KARANLIK ŞATO-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin