6

7.3K 585 9
                                    

Bu biraz daha ürkmeme neden oldu. Hayal mi görüyordum yoksa, gerçekten o gördüğüm şey neydi?

Gerçek olamayacağına göre hayal görüyor olmalıydım. Bir an için aklımdan şüphe ettim.

"Sanırım bana öyle geldi" dedim uykudan yeni uyanmış gibi çıkan bir sesle. Kendimi sersem gibi hissediyordum.

"İyi misin tatlım?" dedi annem. Biraz endişelenmişti sanırım.

"İyiyim anne. Sanırım hazırlıklara başlasak iyi olacak"

. . .

Annem pasta, kurabiye, börek kısımlarını hallederken bende Melike'nin odasını süsleme işini hallediyordum. Babam çoktan işe gitmişti ve evde sadece annemle ben kalmıştık. Erica on beş dakika önce kendi hediyesini ve dün aldığım bir kaç parça eşyayı getirmişti.

Birazdan uçakları kalkacağı için yola çıkmaları gerekiyordu ve bu yüzden kalıp ağacın nasıl bir şey olduğunu göremeyecekti.

Ama döndüğünde görürdü nasılsa.

Melike'nin odası nedense bana huzur veriyordu. Tam ortada çift kişilik kadife örtüsü olan yatağı vardı ve kapının hemen girişinde, sağ tarafta bir uçtan diğerine uzanan beş raflı kitaplığı vardı. Kitaplığın her katı da doluydu. Bu kitapların tamamını okumuştu ve ikinci kitaplığını yaptırıyordu.

Yatağının hemen köşesindeki komodinin üzerinde de bardak ve bir sürahi su, yanında da son okuduğu kitap duruyordu. Daha doğrusu günde iki kitap bitirdiği için her gün değişiyordu oradaki kitap ve şu an okula giderken de çantasında bir kitap daha vardı.

Birden kitabın adını merak ettim. Bu bir ilkti ve bu merakımı herhalde tavan arasına tıkamazdım. Belki kitabın konusunu anlamak için arkasındaki yazıları da okurdum ve Melike'ye anlatırdım. Eminim sevinirdi. Her kitap kurdu gibi sevdiği kitaplara ilgi gösterilmesi hoşuna giderdi.

Sevdiği kitaplara mı?

Hayır hayır, herhangi bir kitaba ilgi göstersem bile hoşuna giderdi.

Tam o sırada da kedi basamaklarını tavana asmakla meşguldüm. Kullandığım üçayaklı merdivenden yavaşça indim. Komodinin önüne doğru bir kaç adım atmıştım ki kapı çaldı.

Heyecanla hemen odadan çıkıp "Ben bakıyorum" diye seslendim anneme. Haftada üç gün eve temizlikçi bir kadın geliyordu çünkü annem iki katlı kocaman evin temizliğine yetişemiyordu. Bu yüzden gelenin temizlikçi kadın olmamasını diledim.

Kapıyı açtığımda "Selen Vurulmaz?" diye teyit etmek amaçlı sordu karşımdaki benim yaşlarımda olduğu belli olan orta boylu esmer çocuk.

"Evet, benim" dedim neşeyle. Kocaman tahta ağacın bir kenarından tutup çocuğa yardım etmek için ellerimi uzattım. Tahmin etmediğim bir şekilde tek başına getirmemişti. Hemen arkasında ondan daha uzun boylu, koyu kahve gözlü,  dalgalı kısa saçlara sahip yirmili yaşlarının başında gibi görünen birisi ona yardım ediyordu.

Onlar için yardımcıdan ziyade, yollarına dikilmiş ayak bağı olduğumu fark edince ağacı bıraktım ve kenara çekildim.

"Nereye bırakalım?" diye sordu kadife gibi bir sesle koyu kahve gözleri olan çocuk. Yüzüme bakarken ki ifadesi içimi delip geçer gibiydi ve hemen bakışlarımı başka yöne çevirdim. Bakışlarındaki anlam yükü bana fazla gelmişti.

"Beni takip edin lütfen" dedim kibarca ve önden Melike'nin odasına doğru ilerledim. Ağacı taşımakta zorlanırken istemsizce çıkan zorlanma seslerini duyuyordum. Arkamı dönüp bir an onlara baktım. Aslında tek zorlanan esmer olan çocuktu.

SİHİR-KARANLIK ŞATO-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin