Tomurcuk Mahallesi| Tamamland...

Par 1o1Hacker

1.3M 58.4K 14.6K

(Düzenlendi.) (Final.) Dram yok, üzülmek yok! Biz burada sadece gülüyoruz. Çıtır çerez, belki bir tutam da kl... Plus

1.Bölüm: 'Şarkılar ve Kitaplar'
2. Bölüm: 'Sır Dolu Kalp ve Yıllar'
3. Bölüm: 'Maç Günü'
4.Bölüm: 'Kıskançlık'
5.Bölüm, 'Yaşanması Gereken Aşk'
6. Bölüm: 'Gün'
7.Bölüm: 'İlk Kıskançlık Sinyalleri'
8.Bölüm: 'Kaçmak'
9.Bölüm: 'Tatlı Hisler ve Kabullenişler'
10. Bölüm: 'Güvenmek'
11. Bölüm: 'Yaralar'
12. Bölüm: 'Şah ve Mat'
13.Bölüm: 'Namuslu VS Hıyar Ağası'
14.Bölüm: 'Oyun'
15.Bölüm: 'Dosya Meselesi'
16.Bölüm: 'Mezarlık'
17.Bölüm: 'İddia'
18.Bölüm: 'Farketmek'
19.Bölüm: 'Koku'
20.Bölüm: 'Acı'
21.Bölüm: 'Mutluluk'
22.Bölüm: 'Hastane'
23.Bölüm: 'Aptal Aşık Irmak'
24.Bölüm: 'Yeni Kiracı'
25.Bölüm: 'Bir Aşk Yolculuğu'
26.Bölüm, 'Bir Takım Konuşmalar'
27.Bölüm, 'Tayfa ve tatil'
28.Bölüm: 'Aşıklar Cenneti'
29.Bölüm: 'Bahçe'
30.Bölüm: 'Yeni Aşk Sinyalleri'
31.Bölüm: 'Tanışma'
32.Bölüm: 'Yuvadan Uçan İlk Kuşlar'
33.Bölüm: 'İlk'
34.Bölüm: 'İsteme'
35.Bölüm: 'Ayrılık Rüzgarı'
36.Bölüm: 'Geçmişin İzleri'
37.Bölüm: 'Tatlı Tesadüfler'
38.Bölüm: 'Hasret Gidermek'
39.Bölüm: 'Seher ve Demir'
40.Bölüm: 'Yiğit ve Afife'
41.Bölüm: 'Irmak ve Aras'
42.Bölüm: 'Piknik'
43.Bölüm: 'Piknik 2'
44.Bölüm: 'Mektup'
45.Bölüm: 'Acıyla Yaşamak'
46.Bölüm: 'Misafir'
47.Bölüm: 'Hasret Bitti'
48.Bölüm: 'Hakan ve Tuğçe'
49.Bölüm: 'Oraya Bakma'
50.Bölüm: 'Hıyar Ağası & Namuslu vs Adalet'
51.Bölüm: 'Irmak ve Ders'
52.Bölüm: 'İsabetli Atışlar'
53.Bölüm: 'Kıskançlık ve Kafa Karışıklıkları'
54.Bölüm: 'Geçmişten Biri'
55.Bölüm: 'Tomurcuk Usulü Misafirperverlik'
56.Bölüm: 'T-shirt Meselesi'
57.Bölüm: 'Mahsur Kalmak'
59.Bölüm: 'Balık'
60.Bölüm: 'Kaliteli Bir Gün'
61.Bölüm: 'Plaj'
62.Bölüm: 'Delikanlı Afife ve Prenses Yiğit'
63.Bölüm: 'Tomurcuk Çiftleri'
Parodilerden (1)
64.Bölüm: 'Acemi Aşık Afife'
65.Bölüm: 'Konser Çıkışı'
66.Bölüm: 'Zaman'
67.Bölüm: 'İlaçlar'
68. Bölüm: 'Yanlış Zaman, Doğru İnsan'
Özel Bölüm
69. Bölüm: 'Düğün'
70. Bölüm: 'Gizli Kapaklı İşler'
71. Bölüm: 'Ateş Bacayı Sardı'
72. Bölüm: 'İsteme'
73. Bölüm: 'İkinci Şans, İkinci Bahar'
74. Bölüm: 'Mutluluk'
75. Bölüm 'En Güzen Final'
Tribün Bekçisi •22 Numara•

58.Bölüm: 'Kaçak Savaşçılar A. ve Y.'

10.3K 604 185
Par 1o1Hacker

🎶Umut Kaya/Mor Yazma🎶

İyi okumalar...

58.Bölüm, 'Kaçak Savaşçılar A. ve Y.'

≈Afife'den≈

Gözlerimi açtığımda, hala yürüyor olduğumuzu ve benim Yiğit'in omzunda uyuyor olduğumu farkettim. Yiğit'in boynu fazla mükemmeldi, böyle tam sarılmalık, tam öpmelik.

Uyku sersemiyim, lütfen ciddiye almayın!

Yine o seçemediğim, müthiş koku burnuma dolarken, derin bir nefes aldım. Hıyar Ağası uyandığımı farketmiş olacak ki yandan kıda bir bakış attı.

"Ne zamandır uyuyorum?"

"Çok değil, sadece bir 15 dakika için geçti." Anladım dercesine başımı sallayıp, alnımı Hıyar Ağası'nın omzuna gömdüm. Onunda yorulmuş olabileceği, kafama dank ettiğinde, bir elimle omzuna hafifçe vurdum.

"Daha ne kadar yürümeyi düşünüyorsun? Yere indir beni, biraz dinlenelim. Yanlış anlama seni düşündüğümden değil, kendimi düşünüyorum. Sen yorulursan eğer beni taşıyamazsın sonuçta. Yani umrumda değilsin, yanlış anlama da."

"Hayır bu da yetmiyormuş gibi kulağımın dibinde car car car! Sus da iki dakika motorun soğusun!" Hıyar Ağası'nın saçlarına elimi daldırıp, çektim ama canı yanmamış gibiydi. Hatta umursuyor gibi bile görünmüyordu. Bir kız olsaydı, şimdiye kıyameti koparmıştı.

O değilde... Saçları çok yumuşaktı be. Saçlarına dokununca içim gıdıklanmıştı, sanki midemde kırmızı görmüş boğalar tepiniyordu. Hızlı atan kalbim, daha da hızlanmıştı. Saçları bir kızın kıskanabileceği yumuşaklığa ve gürlüğe sahipti.

"Ne yapıyorsun? Çekiyorum ayağına, saçlarımı mı okşuyorsun?" Hıyar Ağası'nın alayla söylediği şeyden sonra, hala saçlarında olan elimi hızla çektim.

"Iyy! Yağlı yağlı ne iğrenç saçların var öyle! Midem bulandı, kusacağım! Ayrıca duralım artık." Hıyar Ağası ilk söylediğime alayla gülüp, durdu ve dikkatli bir şekilde yere eğildi. Yere eğildiğinde, sağlam olan ayağımı yere basıp, omzunda sıkıca tutunup indim. Tam adım atacakken, belimde hissettiğim kolla, irkildim ve Hıyar Ağası'na döndüm. Bana bakıp, diğer elinide, boşta olan koluma koyup, hafifçe itekledi.

"Yürümene yardım ediyorum. Bana yaslan, adım atman kolaylaşır."

Dediğini yapıp, ağırlığımı Hıyar Ağası'na verdim ve bedenine yaslanıp, bana yardım etmesine izin verdim. Sol ayak bileğim, az basmama rağmen cidden çok acıyordu. Yüzümü buruşturarak büyük kayalığın yanına geldiğimizde, Hıyar Ağası dikkatli bir şekilde kayalığa oturmamı sağlayıp, önümde diz çöktü.

Bende onu ve onun hareketlerini dikkatli bir şekilde izliyordum. Yiğit'den iyi bir sevgili olabilirdi, hemde fazla iyi. Onu izlerken, aniden aklıma gelen saçma sapan fikirle kaşlarımı çattım. 'Yiğit'in sevgilisi olacak kız çok şanslıydı' yine saçma bir şekilde, düşündüğüm şeye öncekinden daha fazla kaşlarımı çattım. Hangi kız? Yiğit'in sevgilisi mi vardı?

"Kim lan o?"

Hıyar Ağası irkilerek başını kaldırıp ve sorarcasına bana baktığında, dilimi ısırdım. Dilime ve düşüncelerime bir ayar çekmem gerektiğini beynimin bir köşesine not ettim.

"Ne?"

"Yok bir şey." İçimden kendime küfürler ede ede konuyu kapattım, yoksa büyük rezil olacaktım.

"Manyak." Diyip, içten bir şekilde, gülümsediğinde afalladım. Bu manyak neden yaptığım herşeye, önceden olduğu gibi, sinir olmak yerine, gülüyordu? Hem de neden bu kadar fazla güzel gülüyordu?

Yiğit pantolonumun paçasını kıvırdığında, ayak bileğime değen eli midemin burkulmasına neden olmuştu.
Ayak bileğimi, narin bir şekilde tutup, dizinin üstüne koyduğunda, kalbimin hızlanması ile yutkundum. Canımın acısı bile unutmuştum sanırım. Nefes

"Çok kötü morarmış." Yiğit üzgünce ayağıma bakarken, duyduğumuz korna sesi ile bakışlarımızı yola çevirdik.

"Selamünaleyküm."

"Aleykümselam."

"Buradan geçiyorduk da tek başınıza görünce, yardıma ihtiyacınız olabileceğini düşündük." Genç çocuk eliyle bulunduğumuz çevreyi işaret etti ve devam etti.

"Malum, ıssız bir yer. Bir de gelirken yolun kenarındaki arabayı gördük. Sizin arabanız sanırım?" Yiğit bana bakıp, tekrar genç çocuğa döndü. Bende bu sırada arabadakileri inceleme fırsatı bulmuştum.

Önde ve arkada olmak üzere 4 tane genç yaşlarda erkekler vardı be hepsinin gözüde bizim üzerimizdeydi.

"Evet, arabamız aniden arızalandı."

"Bir kaç kilometre ilerde, petrol istasyonu var ve malum burada telefonlar çekmiyor. Sizi oraya kadar bırakabiliriz isterseniz." Yiğit arabadakilere bakıp, tekrar bana ve burkulmuş bileğime baktı.

"Çok iyi olur aslında. Teşekkür ederiz." Genç çocuk samimi bir şekilde gülümsedi.

"İnsanlık ölmedi ya." Anlaşılan iyi çocuklardı. Yiğit içten bir şekilde gülümseyip, yanıma geldi ve ben ne olduğunu anlamadan ayağımı yerden kesti. Kucağına almıştı. Ulan hani kucağıma alamam diyordun?

"Ne yapıyorsun?!"

"Kucağıma alıyorum."

"İndir beni, bize bakıyorlar."

"Yardım ediyorum. Yürüyemiyorsun ya hani bilmem farkında mısın?" İmalı bakışların üzerimizde olması, rahatsız olmama neden olmuştu. Yüzümü Yiğit'in göğsüne çevirip, fermuarı açık ceketinin yakasından tutup, başımı içine soktum.

Yiğit'in sarsılan göğsünden güldüğünü anlamıştım.

Yiğit durduğunda, başımı göğsünden kaldırdım. Genç çocuk kapıyı içeriden bizim için açmıştı.

Yiğit beni ayağıma dikkat ederek, arabaya bindirdi ve kendiside hemen yanıma bindi. Kapıyı kapattıktan sonra, bana döndü ve yanımdaki erkeklere kısa bir bakış atıp, tekrar koltuk altlarımdan tutup, hafifçe kaldırarak,  cam kenarına oturmamı sağladı. Bunu yaparken kısacık bir an Yiğit'in kucağına oturmuş izlenimi vermiştim. Cidden utanç vericiydi. Dikkatli bir şekilde dizlerindeki bacaklarımıda indirdim. Hafifçe Yiğit'in kulağına doğru yaklaşıp, fısıldadım.

"Oyuncağın mıyım oğlum ben senin? Ordan alıyorsun oraya koyuyorsun başım döndü iyice!" Bir sıkıntı daha vardı ki Yiğit ile yapışık bir biçimde oturuyorduk. Yiğit hafifçe yutkunup, bana döndüğünde zaten yapışık olduğumuz için, fazlasıyla yakın duruyorduk. Burnu burnuma ha değdi ha değecekti.

Arabadaki zat-ı muhteremler aklıma gelince başımı hızla cama çevirdim ve çaktırmadan elimi kalbime koyup, gözlerimi kapattım.

Taramalıya bağlamış gibi atıyordu namussuz!

Hıyar Ağası'nın boğazını temizleme sesini duyduğumda, çaktırmadan kısa bir bakış attım.

"Tekrar teşekkür ederiz bu arada." Sürücü koltuğundaki çocuk, dikiz aynasından Yiğit'e kısa bir bakış atıp, gülümsedi.

"Tanışalım isterseniz, ben Orhan." Ön koltukta ki çocuk bayağı cana yakın ve neşeli bir tipe benziyordu.

"Yiğit." Elimde olmadan kıkırdayınca, tüm gözler bana döndü.

"Pardon ya sürekli 'Hıyar Ağası' dediğim için, 'insan gibi' bir ismin olduğunu unutmuşum." Arabadakiler büyük bir kahkaha atarken, Yiğit gülümseyip, gülümsemesini saklamak ister gibi başını hafifçe eğdi.

Senin gülmen değil, bana sinir olup laf çarpman gerekiyordu ama!

"Sen konuşabiliyor muydun ya?" Ben cam kenarındaki çocuğun dediklerine kaşlarımı çatarken, bu seferde Hıyar Ağası kıkırdamaya başladığında tekrar tüm gözler ona döndü.

"Kendisi, car car konuştu mu, susmak nedir bilmiyorda, böyle bir soru komik geldi." Tekrar kahkahalar yükseldiğinde, sinirle Hıyar Ağası'na döndüm. Dönerken, başımı tutabildiğim kadar geride tuttum, yoksa fazla yakın oluyorduk.

"Höst ulan! Sen bana kurban ol bi' kere! Çok konuşuyormuşum da, komikmiş de! Peh!" Kollarımı göğsümde birleştirip, yüzümü cama döndüm ve sinirli bir şekilde yolu izlemeye başladım. Arabadakilerde bize gülüyordu.

"Olurum." Hıyar Ağası'nın sadece benim duyabileceğim bir şekilde fısıldadığı kelime ile afalladım ve sertçe yutkundum.

Düşündüm, taşındım. Kelimeyi tartıp, içimdeki Afifeler ile detaylıca tartıştım ve bir sonuca vardım.

Sktr! Ne?!

"B-bu arada bende Afife, memnun oldum." Hızlı ve kekeleyerek söylediğim cümle tamamen dikkatleri dağıtmak içindi.

"Bende Serkan, arabayı süren Asaf, benim yanımdaki de Yankı. Orhan'ı biliyorsunuz zaten." Cam kenarında oturan çocuk, tek tek arkadaşlarını tanıttığında hafifçe başımı eğip, gülümsedim.

"Ne diyordun Ayaklı Felaket? 'bir ismin olduğunu unutmuşum.'" Hıyar Ağası alayla güldüğünde, arabadakiler merakla bizi izliyordu.

"Siz ne biçim sevgilisiniz ya?" Hıyar Ağası ile aynı anda, irklip, gözlerimizi belerterek birbirimize baktığımızda, tükürüğümün boğazıma kaçması ile hunharca öksürmeye başladım.

Sevgili?!

"N-ne?" Öksürüklerimin arasından, sorduğum soru ile şaşkın bakışlar bize dönmüştü.

"Şey... Siz sevgili değil misiniz?" Kaş göz işareti yaparak, Hıyar Ağası'na baktığımda, boğazını temizleyip, soruyu soran çocuğa döndü.

"Hayır, değiliz." Yanlış anlaşılmayı düzelttiğimiz için, içime yayılan ferahlıkla derin bir nefes aldım. Ne kadar bir tarafım rahatlamış gibi olsa sanki sevgili sanmaları da hoşuma gitmişti. Hıyar Ağası da, derin bir nefes alıp, bana kısa bir bakış attığında, onu umursamayarak cama döndüm ve dışarıyı izlemeye başladım.

"Ama neden olmasın? Değil mi Afife?"

Ha? Ney?

...

"Allah tuttuğunuzu altın etsin, tekerinize taş değdirmesin, ne muradınız varsa versin, Allah razı olsun, sevdiğinize kavuştursun."

Arabadakiler, büyük bir kahkaha attığında, Hıyar Ağası da bıyık altından gülüyordu. Yani sanırım. Kesin gülüyordur o hıyar. O tarafa bakmadığım için emin olamıyordum.

"Amin. Bu kadar dua edeceğini bilsem, o yoldan geçmek için daha çok acele ederdim." Benden ve hatta Hıyar Ağasından fazlasıyla büyük olduğunu öğrendiğim, Asaf abiye içten bir şekilde gülümsedim.

Yol boyunca Asaf abinin arkadaşlarının anlattıklarını keyifle dinledik. Malum kısmı, duymamazlıktan gelsemde, uyku bu gecede haramdı bana.

"Tekrar teşekkür ederiz abi."

"Eyvallah koçum, insanlık görevi."

Önde oturan Orhan, Hıyar Ağası'na eliyle eğilmesini işaret ettiğinde, ne kadar merak etsemde, erkek oldukları için, beni ilgilendirmeyen ve utanabileceğim bir şey söyleyebileceğini düşündüğümden, bir adım geri çekildim.

Hıyar Ağası, bir kaç saniye sonra şaşkın bir şekilde geri çekilip, mal mal Orhan'a ve bana baktığında, yanaklarına çok dikkatli bakıldığında farkedilebilen, yok denecek kadar az hafif pembelik yüzümü gülümsetmişti.

Acaba ne demişti de bu kadar utanmıştı?

"Neyse, abi biz gidelim. Sizinle tanışmak güzeldi gençler ve söylediğimi iyi düşün, ciddiydim." Asaf abi arabayı çalıştırdığında, arkalarından gülğmseyerek el salladım ve Hıyar Ağası'na döndüm. Sırık gibi duruyordu hala.

"Telapati yolu ile burada olduğumuzu, öğrenemeyeceklerine göre birilerine haber vermemiz gerekiyor."

"Ha? Şey, tamam." Hıyar Ağası petrol istasyonundaki mini markete doğru ilerlemeye başladığında, bende peşinden ilerledim.

Bir kaç dakika telefonda uğraştıktan sonra, cebine soktu.

Markete girdiğimizde, karnımdaki zil kendini belli etti ve bariz bir şekilde guruldadı. Hıyar Ağası kıkırdadığında, ona döndüm.

"Hiç utanıp, sıkılma tiplerine giremem. Açım ben."

"Buradan alabileceğimiz en iyi şey, açma ve ayran. Düzgün bir yemek sözüm olsun. Üstelik, bu sefer hesap benden." Yaptığı 'hesap benden' göndermesi, yüzümü belli belirsiz gülümsetirken, sahte bir kızgınlıkla Hıyar Ağası'na döndüm.

"Sen bana mı halleniyorsun lan?"

"Yapma ya, o kadar belli mi ediyorum?" Hıyar Ağası'nın, sahte şaşkınlığına göz devirip, sırtından itekledim.

"Açım, ben aç!" Hıyar ağası 4 açma ve iki ayran ile kasaya geldiğinde, bende 2 paket cips alıp, peşinden ilerledim. Hıyar Ağası cüzdanından para çıkarırken, kasiyere döndü.

"Acaba herhangi bir çekicinin numarası var mı sizde?" Kasiyer çocuk Yiğit'e eliyle '1 dakika' işareti yapıp, çekmeceyi açtı. Bir süre çekmeceyi kurcaladıktan sonra, bir kart uzattıktan sonra Yiğit aldıklarımızın parasını ödeyip, kartı aldı ve marketten çıktık.

"Abimlere konum attım, onlar gelene kadar buradayız." Çenemle az ilerideki, kamelyayı işaret ettim.

"Şuraya oturalım o zaman."

Kamelyaya karşılıklı oturup, açmaları ve ayranları önümüze çekip yemeye başladık. Bu anıyı ölümsüzleştirmek, aklıma geldiğinde, telefonumun arabada olduğu aklıma geldi ve Hıyar Ağası'na döndüm.

"Telefonunu versene bir." Herhangi bir şey sormadan ve söylemeden telefonunu bana uzattı.

"Şifre yok zaten." Bu kadar kolay kabul etmesine şaşırsam da belli etmedim, telefonu açıp, kameraya girdim. Öz çekim yapmak için, ön kamerayı açıp, sırtımı Yiğit'e döndüm ve onuda kadraja alacak şekilde kamerayı ayarladım ama Yiğit fotoğraf çektiğimi farketmemişti. Elindeki açmayı yemekle ilgileniyordu. Onun ifşalarını alacak şekilde bir kaç tane fotoğraf çektim ve 'Ayaklı Felaket' yazan numaraya tıklayıp, fotoğrafları attım.

İfşaları bile fazla güzel çıkıyordu!

Bugün olanları düşünmek için, gece yatağım ve yastığım daha cazip geliyordu. Bu yüzden aklımdaki düşünceleri bir süre halının altına süpürüp, karnımı doyurmakla ilgilendim.

≈Seher'den≈

"Anne bu güzel olmadı bence ya tekrar yapalım."

"Allahım çıldıracağım! Yavrum sen neyin kafasını yaşıyorsun?"

"Anne ya beğenmezlerse?"

"Beğenirler annem, niye bu kadar takıldın?"

Anneme çaresizce boyun eğip, sardığım sarma tenceresinin kapağını kapattım. İtinayla söylüyorum, B-E-N  S-A-R-D-I-M!
Odama çıkarken, tekrar tekrar sildiğim zeminlere gözüm takıldı.

"Anne burayı tekrar mı silsek?" Annem gına gelmişçesine bana bakıp, bıkkınca nefesini verdi.

"Seher... Hadi annem, sen odana git ve giyin." Yerlere üzhünce bakıp, odama çıkmak için merdivenlere yöneldim. Bugün yemeğe Cennet teyzemler geliyordu ve heyecandan çıldıracaktım. Sanki istemeye geliyorlarmış gibi hissediyordum.

Tamam istemeyi düşünmemem daha iyiydi,çünkü abartılı bir şekilde heyecanlanmıştım.

Demir geliyor anasını satıyım daha mı heyecanlanmayayım?! Yaptığım yemekleri de yiyecekti.

Allahım, konuyu biliyorsun, sen bana mukayet ol.

Odama çıktığımda, dolabımdan günlük pileli siyah, dizlerimin yarım karış üzerinde, bir etek ve bordo uzun kollu bir bluz çıkarıp yatağımın üzerine koydum. Üzerimdeki yemek ve yağ kokusunun çıkması için hızlıca bir duş alıp, giyindim.

Sarı saçlarımı yandan bir örgü yapıp, parfüm sıktım. Herhangi bir makyaja gerek yoktu.

Odadan çıkıp, tekrar mutfağa indiğimde abimi tencerenin başında bulmayı beklemiyordum.

"Abi?!" Abim irkilerek bana döndü ve cidden korkmuş görünüyordu.

"Sarana kadar canım çıktı ya!" Abim  yutkunup, öksürmeye başladığında, kollarımı göğsümde birleştirip, ona baktım.

"Belli, ölüyordum neredeyse." Bir hışımla, yerimde dikleşip, kaşlarımı çattım.

"Ne?! Kötü mü olmuş?!"  Abim tencerenin kapağını açıp, bir tane sarma attı ağzına, anlamamış gibi yapıp bir tane daha attı ve bu seferde iğreniyormuş gibi yaptı.

"Olmamış bu." Ağzına bir tane daha attığında benimle dalga geçtiğini anladım. Bir taneye daha uzanacakken, hızla yanına ilerledim ve eline vurdum.

"Misafirler ne yiyecek abi?"

"Allah Allah, bunların hepsini Demir şerefsizi mi yiyecek?"

"Ya abi bir git ya, ne Demir'i? Demir için mi yaptım hepsini?"

'Yoo bal gibide Demir yesin diye yaptın' diyen iç sesimi kışkışlayıp, tencereyi abimden en uzak köşeye koydum. Sadece sarmayı değil, mercimek çorbasınıda ben yapmıştım. Gerisini de annem yapmıştı zaten. Ben yeterince sınırlarımı zorlamıştım.

Kapı çaldığında, kalbim son hız depar atarken hızla mutfaktan çıktım ve odama çıkmak için merdivenlere doğru yöneldim, sonra kapıyı açmam gerektiği kafama dank edince, hızla geri döndüm. Üstüme son bir kez çeki düzen verip, elimi kapının koluna koydum ve 32 diş sırıtarak kapıyı açtım.

İlk önce Cennet teyze içeri tüm enerjisiyle girdi ve bana samimi bir şekilde sarıldı.

"Hoş geldin Cennet teyze."

"Hoşb ulduk canım." Cennet teyze beni bırakıp, annemin kollarına atladı. Onlar daha ilk dakikadan dedikodunun dibine vurup, içeri doğru adımladıklarında arkalarından gülümsedim.

"Hoşgeldin Kenan amca, babam içerde."

"Hoşbulduk kızım." Kenan amca babacan bir tavırla omzuma vurup, gülümseyerek içeri girdiğinde, içeri girmeyen bir Demir kalmıştı.

"E, sende hoşgeldin bari." Demir gülümseyerek kaşkarını çattı.

"Bari? Güzelim evlenincede böyle karşılarsın umarım." Yüzüm kızarırken, sinirle Demir'in koluna bir yumruk geçirdim ama gram oynamamıştı. Yine de canı açıyormuş gibi yapmıştı. Demir bir an durup, beni süzdü.

"Bu arada çok güzel olmuşsun." Dışarıda olsak kıskanırdı ama evde olduğumuz için hiç bir şey dememişti ve açıkça beğendiğini dile getirmişti.

"Teşekkür ederim." Yanağımdan makas alıp, o'da içeri geçtiğinde, bende arkasından oturma odasına geçtim.

Sohbet muhabbet faslından sonra annemin kaş göz işaretleri ile sofrayı kurmaya başlamıştım.
...

Babamlar ve abim sofradan kalkıp, oturma odasına geçtiğinde gözlerim yaprak sarma yiyen Demir'e kaydı.

"Benim kadar güzel yapamasa da sarmayı Seher'im sardı. Çorbayı da o yaptı." Cennet teyzenin gözlerinden, sanki kırmızı renkle '100' yazan altında çizgi olan emoji fışkırıyordu.

Duyduğum öksürük sesi, bakuşlarım karşımda oturan Demir'e kaydı. Hızlıca sürahiden su doldurup, bardağı, hayvan gibi öksüren sevgilime uzattığımda, ağzındaki lokmayı zar zor yutup, bardağı elimden aldı ve yavaş yudumlarla suyu içti.

Çatalımı Demir'in tabağındaki sarmaya batırıp, ağzıma attığımda tadının gayet güzel olduğunu farkettim.

E, niye hayvan gibi öksürdü bu?

İzlendiğimiz hissine kapıldığımda, bakışlarım ilk Demir'i buldu. Aynı anda annelerimize döndüğümüzde, basılmış gibi hissetmiştim.

Sanki entrikalarla dolu bir dizinin en heyecanlı yerindeydiler.

Annem ve Cennet teyze de aofradan kalktığında, bende ayağa kalkıp, boş tabakları toplamaya başladım.

"Ellerine sağlık güzelim."

"Afiyet olsun." Peçetelikten, bir iki peçete alıp Demir'e uzattım. Gülümseyerek peçeteleri aldı, ağzını ve ellerini silip, yanağıma küçük bir öpücük kondurduğunda. Elimdeki boş tabağı düşürüp, annemin gazabına uğramamak için tabağı daha sıkı tuttum.

"Neyse, içeride aile varken, fazla yalnız kalmak hoş olmaz. Ben içeri geçiyorum güzelim."Diğer yanağımı da öpüp, yanağımdan makas aldı ve içeri geçti.

Arkasından mal mal bakan bir ben bırakarak.

Düştük yine iyi mi?

Düzenlendi.

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

1.1M 86.8K 74
YAZDIĞIM İLK KİTAP OLMASINDAN DOLAYI MAALESEF TÜM KLİŞELERİ BARINDIRIR :") * Kalbimin derinliklerinde yer edinmiş, yıllar geçse de çıkmayan bir kız v...
Ters Aşk - 2 Par Büşra Şen

Roman pour Adolescents

3.6K 294 26
"İkimiz de yalnızken tersiz ya hani, birlikte düz olalım mı?" Böyle dersem Deniz'in beni düzleme ihtimali vardı...
784 198 5
" Çok tuhaf " dedi genç kız kendi kendine.Karşısındaki genç adamın onu duyduğunu farketmeden.Adamın duymadığını zannetmişti. Fakat yanılmıştı. Çoğu z...
GÜNDEM SEBEBİM (TAMAMLANDI) Par b

Roman pour Adolescents

27.7K 1.5K 37
İki ünlü el ele magazincilere yakalanırsa ne olur? Sadece gündem mi? Pek sanmıyorum.