Şişman Prenses

By asikizim1

606K 32.3K 24.5K

Alev, kiloluydu ama hayat doluydu. Onu seven bir ailesi ve arkadaşı vardı ama insanlar... Alev sanıyordu ki i... More

TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
Önemli Duyuru
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
LÜTFEN BAKIN
44. BÖLÜM
KARAKTERE SORULAR
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
ANKET
57. BÖLÜM
DUYURU
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
DUYURU
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
DUYURU
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
DUYURU
72. BÖLÜM
DUYURU
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
75. BÖLÜM
DUYURU
76. BÖLÜM
Karakterler Hakkında Önemli
FRAGMAN
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
HERKESE DUYURULUR
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
DUYURU
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
DUYURU
90. BÖLÜM
DUYURU
DUYURU
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
DUYURU
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
DUYURU
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
DUYURU
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
DUYURU

24. BÖLÜM

7.1K 463 86
By asikizim1

Artık kararımı vermiştim. Emrivaki bir şekilde telefonumu elime aldım ve Suna Hanım'a mesaj attım:

"Siz haklıydınız. Ben burada yapamayacağım. O kampa gideceğim. Ne zaman gidebilirim acaba?"

Bir müddet bekledikten sonra Suna Hanım'dan cevap geldi. "Pazar günü kampta olmalısın Alev. "Pazartesi kamp başlayacak."

Telefonumu kapattım. Mahmut sanki olanları anlamış gibi başını kaldırıp miyavladı.

"Ne var Mahmut?"

Başını dizime koyarak miyavladı. Miyavlaması üzgün gibiydi. Gideceğimi biliyormuş gibi. Başını okşadım:

"Gitmem gerek Mahmut. Öyle olması lazım. Yoksa senden ayrılmak ister miyim hiç?"

"Miyav."

Ayağa kalkıp içeri girdim. Kararımı aileme söylemeliydim. Doğruca oturma odasına girdim. Annem içten bir gülümseyişle bana baktı. "Gel kızım bizimle dizi izle."

"Kendimi toparladım ve söze girdim. " Sevgili aile üyeleri, size önemli bir şey söyleyeceğim."

Canberk merakla sordu. "Ne anlayacaksın abla?

"Ben bir karar verdim."

Babam gülümseyerek bana baktı. "Yoksa evlenmeye mi? Ay inşallah kızım. Damat zengin mi?"

"Hayır baba," diyerek gülümsedim. "Bu başka bir şey"

Annem bana dik dik baktı. "Kızım,  insanı çatlatma da söylesene. Ne karar verdin?"

"Ben işi bırakacağım."

Herkes hep bir ağızdan "Ne?" diye söylendi. Dedem bana baktı. "İşini neden bırakacaksın? Yoksa biri sana asılıyor mu? De bana onu kızılcık sopasıyla döveyim."

Canberk, dedemin sırtına vurdu. "Aslansın dede."

"Yok dede, bana kimse asılmadı," dedim ve cümlenin zor tarafını söylemeye geldi sıra:

"Ben işi bıraktım,  çünkü diyetisyenimin önerisiyle üç aylık zayıflama kampına gideceğim."

Annem gülümsedi. "Git tabii kızım. Zayıflaman için böyle bir karar alman beni çok mutlu etti."

Babam da anneme katıldı. "Ben de çok mutlu oldum kızım. Nerede bu kamp? Sarıyer'e yakın mı?"

Başımı öne eğdim. "Maalesef İstanbul'da değil. Antalya'da."

"Ne? Ne diyorsun kızım sen? Bizi bırakıp gidecek misin?"

"Mecburum baba."

Annem araya girdi. "Hiç de mecbur değilsin kızım."

Canberk, hayal kırıklığı içerisinde bana baktı. "Abla gitme. Ben seni çok özlerim ama."

Canberk'e sarıldım. "Ablam benim."

Canberk'in gözleri doldu. "Ben sensiz ne yaparım abla?"

Annem sesini yükseltti. "Asıl ben sensiz ne yaparım kızım?"

"Anne, altı üstü üç ay kalıp geleceğim." dediğimde babam kaşlarını çattı. "Üç ay bize yıl gelir, biliyor musun sen?"

Dedem bağırdı. "Karışmayın torunuma. O bir karar verdiyse doğrudur." Daha sonra bana döndü. "Alev'im, sen ne karar verirsen ver, ben senin daima arkandayım."

Duygulanarak dedeme sarıldım. "Dedem benim."

Dedem bana baktı. "Eğer zayıflamadan dönersen seni şu bastonla kovalarım bilesin."

"Tamam dede," diyerek güldüm. "Söz veriyorum zayıflayıp döneceğim."

O gece kararımı düşünmekten uyuyamadım ama zorladım kendimi. Uyumam geç olmuştu. O yüzden sabahleyin zorla kalkıp üstümü giyindim. Siyah ceket beyaz gömlek kumaş pantolon. Gözlerime kalem sürdüm ve halkalı küpelerimi taktım. Madem istifa ediyoruz, şık bir şekilde istifa edelim değil mi ama? Mutfağa girdiğimde annem çoktan masayı kurmuştu.

"Günaydın kızım, sana karışık tost yaptım. Kaç gündür doğru beslenmiyorsun. Madem kampa gideceksin, ye iç tadını çıkar."

"Teşekkürler anne," diyerek tostumu ısırdım ve çayımı yudumladım. Az sonra Canberk esneyerek yanıma oturdu.

"Ne bu halin? Gece erken uyumadın mı ablam?" dediğimde kinayeli bir şekilde bana baktı. "Uyku mu bıraktın bende abla?"

Annem, Canberk'e kaşlarını çattı. "Ablana kızmana hakkın yok oğlım. O d karar verdi. Üç ay dişimi sıkıp onu bekleyeceğiz."

"Ama ben onu çok özlerim anne."

Canberk'e sarıldım. "Mecburum ablam. Bir de işe iyi yönünden bak. Senin ablan zayıflayıp dönecek. İstemez misin bunu?"

"İsterim abla. Sen yeter ki iyi ol. Biz seni özleriz sorun değil."

Annem, bize baktı. "Ya siz ne kadar güzel abla kardeşsiniz böyle. Milletin çocukları birbirini yer, siz birbirinize sahip çıkıyorsunuz. Gurur duyuyorum sizle."

"Ben de seninle gurur duyuyorum anne," diye cevap verdim. "Bizi sen yetiştirdin sonuçta."

"Ay teşekkürler kızım."

Kahvaltımı bitirdikten sonra lavaboya girip dişlerimi fırçaladım ve kırmızı rujumu sürdüm. Daha sonra ceketimi ve çantamı alarak kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda Harun'la karşılaştım. Onu gördüğüme şaşırmıştım. Kaç gündür yoktu.

"Harun," dememle bana sarıldı. "Çok özlemişim seni." Kendimi geri çektim.

"Kaç gündür yoktun."

"Bir haftadır memleketteydim ama geldim. Memleket Rize, Alev gerek bize. Sen de beni özledim mi?"

"He Harun," diyerek geçiştirdim onu. Daha sonra da doğruca durağa gittim. Otobüsün gelmesiyle bindim ve boş koltuk bulup kendimi atıverdim. Bugün istifa edceğim gündü. Çok gergindim. Nasıl söyleyecekyim işten ayrıldığımı Gökmen Bey'e? Peki ya arkadaşlarıma, üzülmeyecekler miydi gideceğim için? Ya rüya, ya Edis. Holdingte sevdiğim iki arkadaş. Kafama takmamaya çalışarak arabesk müzik açtım. Orhan Baba döktürüyordu yine. Ailemi, işimi, arkadaşlarımı geride bıraksam da senden asla vazgeçmeyeceğim Orhan Baba. Seni devamlı dinleyeceğim, buna emin olabilirsin. Sesine kurban baba.

Yol nasıl geçti anlayamadım. Nihayet Maslak'a varmıştım. Otobüsten inip doğruca holdinge yürüdüm. İçeri girdiğimde asansöre binip katıma çıktım. Ceketimi ve çantamı koltuğuma astım ve Gökmen Bey'in odasına yöneldim. Kapıyı tıklattığımda içeriden gir sesi geldi ve kendimi içeri attım. Gökmen Bey, bana baktı. "Buyur Alev."

Söze nasıl gireceğimi bilmiyordum. En iyisi şak diye söylemekti. Ben de öyle yaptım ve şak diye söyleyiverdim:

"Ben istifa ediyorum."

Gökmen Bey, şaşkınlıkla bana döndü. "Ne? Neden ama? İşle ilgili bir sorun mu var?"

"Hayır Gökmen Bey, sadece zayıflama kampına gitmeye karar verdim. Üç ay Antalya'da kalacağım."

Gökmen Bey kaşlarını kaldırdı. "Çok radikal bir karar. Ama senin adına sevindim. Zayıflaman için kararlı olman beni mutlu etti ve sen istedin mi başaramayacağın şey yok Alev."

"Teşekkür ederim Gökmen Bey."

"Rica ederim Alev."

"Gökmen Bey, zayıflama kampına gittiğimi kimseye söylemeyin, çünkü döndüğümde arkadaşlarıma sürpriz yapmak istiyorum."

Gökmen Bey, gülümsedi. "Söz, Alev. Bu kamp olayı aramızda kalacak. Ama sen de bu gün sonuna kadar işine devam edeceksin. Bir de, bu cumartesi benimle huzurevine geliyorsun. Söz mü?"

"Söz." diye cevap verdim.

"Şimdi dön işinin başına. Ve şunu bil. Bir gün zayıflayıp dönersen sana kapımız daima açık."

Gözlerim dolmuştu. Gökmen Bey'e minnettarlıkla baktım. "Her şey için çok sağ olun Gökmen Bey."

Kapıdan çıkıp masama oturduğumda gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Bu masam, bu bilgisayarım, bu koltuğum,  Gökmen Bey, Rüya, Asude Hanım, Zehra. Hepinizi çok özleyeceğim. Ve en önemlisi de, Edis. Aha geliyor.

Edis yanıma geldiğinde suratı düştü. "Alev, sen ağlamışsın. Kim üzdü seni? Anladım. O Atilla şerefsizi değil mi? Asude Hanım bana her şeyi anlattı."

Zorla gülümsemeye çalıştım. "Yok Edis, sizi özleyeceğim için ağlıyorum."

Edis duraksadı. "Anlamadım, bizi niye özleyeceksin ki?"

"Ben, işten ayrılıyorum."

Edis şaşkına döndü. "Ne? Yoksa bir hata mı yaptım? Kovuldun mu?"

"Hayır Edis," diyerek sözünü kestim. "Ben istifa ettim."

"Neden Alev? Neden?"

"Öyle olması gerekiyordu."

Edis bağırdı. "Saçmalama Alev, sen gidemezsin. Neden gitmek istiyorsun ki?"

"Sadece üç ay tatile çıkmam lazım. Antalya'ya kuzenimin yanına gideceğim. Bu değişikliğe ihtiyacım var Edis."

Edis'in gözleri dolmuştu. "Ama ben sana alışmıştım kızım. Hani biz kankaydık?"

Ayağa kalkıp Edis'e sarıldım. "Sen benim hâlâ kankamsın Edis. Ve şunu unutma. Bir gün geri döneceğim."

Edis gözyaşlarını silerek bana baktı. "Benden kurtuluşun yok. Canım sıkıldı ararım seni."

Gülümsedim. "Ara Edis, ben de seni arayacağım."

Edis koridorda uzaklaştığında ben de üzgündüm. Bu, son iş günümdü.  Alışmıştım bu holdinge, hem de kısa sürede. Nedenini bilmiyorum ama beni bu holdinge bağlayan bir şeyler vardı. Ama bir gün geri dönecektim. Bundan eminim. Hem Gökmen Bey de bana güvence vermişti. Döndüğümde işim olurdu burada. Olmasa bile iş arkadaşlarımı görmek beni yine mutlu ederdi.

Öğle molası gelmişti. Ayağa kalktım. Şimdi gideceğimi canım arkadaşım Rüya'ya, Asude Hanım'a ve Zehra'ya söylemek vardı. Özellikle de Rüya. Bensiz kime anlatacaktı o saçma sapan dertlerini?

Yemekhaneye indiğimde doğruca sıraya girdim ve yemeklerimi koydurdum. Aşçı kadın gülümsedi. "Birer kepçe, ezberledim artık seni."

Umutsuzca ona baktım. "Bu benim son iş günüm."

Kadın şaşakaldı. "Neden?"

"İşten ayrıldım."

"Yaa."

Cevap vermeden tepsimi de alıp  yürümeye başladım. Asude Hanımlar'ın masasına gelip oturdum. Rüya içten gülümseyişle,  "Hoş geldin Alev," dedi.

"Hoş bulduk Rüyacığım," diye cevap verdim. Yemeğimi yemeye koyuldum, ama boğazımdan geçmiyordu. Zorla yiyordum. En yakın arkadaşlarıma işten ayrılacağımı söyleyecek olmam, iştahımı kaçırmıştı. Ama söylemeliydim.

"Alev, durgun gibisin. Neyin var güzelim?"

Asude Hanım'a döndüm. "Size bir şey söyleyeceğim ama..."

"Söyle Alev, neyin var?"

Bir çırpıda söyleyiverdim. "Ben, bugünden sonra işe gelmeyeceğim."

"Ne demek işe gelmeyeceğim Alev?"

"Ben işten ayrıldım."

"Ne?"

Rüya, elimi tuttu. "Ama neden ayrıldın? Seni biri mi üzdü?"

Zehra söze girdi. "Ben şok oldum yani."

Asude Hanım sesini ciddileştirdi. "Neden ayrıldığını bize anlatmayacak mısın?"

Bahanem hazırdı  "Antalya'da kuzenim var. Onun yanına gideceğim. Bir müddet otelde çalışmayı düşünüyorum. Hem kafamı dinlemiş olurum. Buradan  uzaklaşmaya ihtiyacım var Asude Hanım."

Asude Hanım omzuma dokundu. "Anlıyorum seni. Yerinde olsam ben de dayanamazdım."

Rüya, gözleri dolu dolu bana baktı. "Ben seni çok özlerim ama. Bu holdingte beni anlayan tek kişisin Alev. Sen olmadan kimle dertleşirim ben?"

Rüya'ya sarıldım. "Üzülme Rüyacığım, telefonlaşırız. Derdini yine anlatırsın bana."

"Ama yüz yüze konuşmanın yerini tutar mı Alev?"

"Tutmaz."

Asude Hanım araya girdi. "Ağlamayın, beni de ağlatacaksınız." Daha sonra bakışlarını bana çevirdi. "Ah Alev, alışmıştık sana be."

Zehra bana döndü. "İnşallah çok mutlu olursun Alev. Sen mutlu olmayı hak ediyorsun. Bir gün döneceksin değil mi?"

Asude hanım konuya girdi. "Dönecek tabii. Alev bizi unutmaz değil mi?"

Gözlerim dolmuştu. "Unutmam tabii ki. Sizleri unutmak mümkün mü?"

Rüya, ayağa kalktı. "Ay ben dayanamayacağım. Size çay getireyim." Az sonra Rüya'nın getirdiği çayları içtik.

"Hanımlar, bana da yer açın."

Asude Hanım kaydı. "Buyurun Edis Bey, size layık değil ama."

Edis, elinde çayıyla yanımıza oturdu. "Bakın ne diyorum. Bugin Alev'in son iş günü madem, çıkışta hep beraber bir veda yemeğine gidelim. Ne dersiniz?"

"Ay çok güze olur." ye cevap verdi Rüya. Asude Hanım, başıyla onayladı. "Bana uyar." Zehra araya girdi:

"Asude Hanım'a uyarsa bana da uyar."

Rüya kulağıma fısıldadı. "Teyzemin yalakası, ne olacak?"

Edis ellerini çırptı. "O zaman çıkışta gidiyoruz hanımlar."

"Peki Gökmen Bey," dememle Edis bana döndü. "Ona da soracağım. Gökmen Bey'siz olmaz."

Öğleden sonra işim yoğun değildi. Sadece telefonları bağladım, o kadar. Nihayet paydos gelmişti. Ceketimi giyip çantamı koluma taktım. Gitmeden Gökmen Bey'e hoşçakal demem lazımdı. Kapıya doğru yaklaştığımda kapı birden açıldı. Gökmen Bey, yanında Duru'yla dışarı çıktı:

"Özleyeceğiz seni Alev. Bundan sonraki hayatında sana başarılar."

"Her şey için teşekkürler Gökmen Bey. Öncelikle iyi bir yönetici olduğunuz için." dedim. Gökmen bey gülümsedi:

"Sen de iyi ve azimli bir sekreter olduğun için ben teşekkür ederim sana."

Duru bana sarıldı. "Seni özleyeceğim Alev. Senin gibi çalışkan sekreter zor bulunur Alev. Sensiz işim zor olacak."

"Ben de seni özleyeceğim Duru." diye cevap verdim. "Koridorda tıkır tıkır gezmelerini özleyeceğim."

Duru'nun yüzü düştü ama belli etmedi. İyi kapak yapmıştım ona. Gökmen Bey bile gülmemek için kendini zor tuttu. Asude Hanım karşıma çıktı.

"Haydi Alev, Edis Bey bizi aşağıda bekliyor."

Gökmen Bey'e döndüm. "Siz gelmiyor musunuz?"

Duru söze girdi. "Gelemez tatlım. Gökmen'le benim evrak işlerim var."

Gökmen Bey, omzuma dokundu. "Önemli işim olmasaydı gelirdim. Cumartesi görüşmek üzere Alev."

"Alev, haydi oyalanma."

"Geliyorum Asude Hanım."

Asude Hanım'ın peşine takıldım. Dışarıya çıktığımızda Zehra, Rüya ve Edis bizleri bekliyordu. Edis arabasının kapısını açtı. "Hanımlar önden." Daha sonra bana döndü. "Yer yok Alev. Sen öne geç."

Edis'le ben önde, diğerleri arkada az gittik, uz gittik dere tepe düz gittik. Sonunda bir restoranın önünde duruverdik. Aşağıya inip köş2deki masaya oturduk ve menüleri elimize aldık. Biraz sonra garson yanımıza geldi.

"Ne alırsınız?"

Edis söze girdi. "Hepimize çok pişmiş bonfile. Yanında da salata. İçecek olarak kola."

"Tamam" diyerek uzaklaştı garson. Edis bana bakıp gülümsedi. "Az pişmiş sevmezsin diye çok pişmiş et sipariş ettim."

"İyi yapmışsın Edis," diyerek cevap verdim.

Yemek çok güzel geçmişti. Şakalaşıp sohbet etmiştik. Yemeğin peşine de suffle yemiştik. Ye Alev ye. Zayıflama kampına gidince özleyeceksin bu yemekleri. Restoran çıkışında herkese sarılıp vedalaştım. Özellikle Edis ve Rüya çok duygulandılar. Bu iki güzel insanı asla unutmayacağım. Uzaklaşırken el salladım onlara.

Otobüse bindim ve yol boyunca damar, arabesk ne varsa dinledim. Otobüsten inip mahalleye girdiğimde doğruca eve yürüdüm. Atilla yine aynı esmer kızla balkonda şakalaşıp muhabbet ediyordu. Görmezden gelip apartmana girdim. Harun kapının önünde bekliyordu. Şaşırmıştım. Niye gelmişti bu şimdi? Merakla sordum:

"Harun, hayrola."

Harun'un gözleri doluydu. "Alev, gitme. Ben seni çok özlerim."

"Gideceğimi nereden duydunç" diye sorduğumda "Fahriye Teyze." diye cevap verdi. "Sen Antalya'ya tatile kuzeninin yanına gidecekmişsin."

"Demek olay yayıldı ha."

"Gitme Alev, ben sensiz yapamam kız."

"Gitmem lazım Harun." dedim ciddi bir sesle. Harun, üzgün bir şekilde merdivenlerden inerek uzaklaştı. Ah Harun, evet senden hoşlanmıyorum ama Atilla'dan kat be kat iyisin. En azından yüreğin temiz. Atilla gibi dışı hediye paketi içi çöplük değilsin.

Sonraki günlerde kamp için alışveriş yaptık. Bu sırada gideceğim dedikoduları tüm apartmana yayılmıştı. Cumartesi, Gökmen Bey'le huzurevine gidecektik ama yattı. Çünkü cuma gecesi babası rahatsızlanmış. Gökmen Bey'e veda edememenin sıkıntısı vardı içimde. Ve nihayet pazar günü geldi çattı. Saat dokuzda kalkmıştım. On ikide uçağım vardı. Kot ve kazak, üstüme rahat şeyler giydim. Mutfağa girdiğimde annem bana sarıldı:

Alev, bak sana ekmek pizzası yaptım. Hani Canberk'e yapmıştım da sana vermemiştim ya, affet beni kızım."

Sarıldım ona. "Anneciğim, sen benim iyiliğim için öyle yaptın. Diyetteyim diye."

Annem eliyle gözyaşlarını sildi. "Son kez sana pizza yapmak istedim kızım. Özlersin orada annenin yemeklerini."

"Annem," diyerek sarıldım ona.

"Bana sarılmak yok mu ama?"

"Sana sarılmamak olur mu yakışıklı?" diyerek sarıldım kardeşime. Babam, dedemle içeri girdi.

"Oo Zahidem döktürmüş bu sabah."

Annem, üzgün gözlerle babama baktı. "Ne yapayım Halil? Kızımın son kahvaltısı bu."

Dedem atarlandı. "Allah gecinden versin gelin, o ne biçim laf öyle? Üç ay sonra eve eri dönecek torunum."

Dedeme döndüm. "Bugün Şaziye'nle
buluşmamışsın."

Dedem gülümsedi. "Bin Şaziye bir torunun yerini tutmaz. Seni uğurlamadan bir yere gitmem."

"Yaa dede çok tatlısın sen."

"Diyene bak."

Babam ellerini çırptı. "Haydi sofraya."

Annem çayları koydu ve hep birlikte kahvaltımızı yapmaya başladık. Babam bana döndü. "Kızım çok ye, orada aç kalma."

"Tamam babacığım."

Canberk babama döndü. "Baba, ablam orada bir aç kalacak, buradaki yemekleri özleyecek."

Canberk'e kızgınlıkla baktım. "Moral bozmasana."

Canberk, bilmiş tavırla omuz silkti. "Bunlar gerçekler abla. Sona orada hayal kırıklığına uğrama."

Kahvaltımı bitirdikten sonra ayağa kalktım. "Ben çıkayım artık. Taksi az sonra gelir."

Tüm aile üyeleriyle tekrar kucaklaştım. Canberk hıçkırarak ağladı. Babam cebinden iki yüz lira çıkarıp elime verdi.

"Baba, benim param var." dediğimde  bana gülümsedi. "Baba parası güvencedir kızım. Harcadıkça beni hatırlarsın."

Annem, dolaptan büyük bir saklama kabı çıkarıp bana uzattı. "Alev, al kızım. Zeytinyağlı sarma. Azık olur sana."

"Ne güzel de düşünmüşsün annem." dediğimde gözleri doldu. "Yedikçe beni hatırlarsın."

Daha sonra odama girip bavulumu aldım ve kapıya doğru yöneldim. O sırada bacaklarıma sürtünen yumuşaklıkla aşağı eğildim. Mahmut'umdu bu. Paşam. Onun başını okşadım:

"Sen beni uğurlamaya mı geldin paşam?"

Mahmut, gözlerini bana dikti. Sanki anlıyordu hayvan gideceğimi. Gözlerinde derin bir hüzün saklıydı sanki.

"Miyav."

"Görüşürüz paşam. Bu aile sana emanet,  anlaştık mı?"

"Miyav."

Dış kapıyı çektiğimde gözlerim dolmuştu. Güzel ailemi arkamda bırakmıştım. Merdivenlerden inip evin önüne çıktım. Kaldırıma oturup taksiyi beklemeye başladım.

"Alev."

Başımı kaldırdığımda şaşkına döndüm. Atilla'ydı bu. Kızgınlıkla ona baktım. "Ne var Atilla?"

Atilla yanıma oturup gözlerime baktı. "Benim yüzümden gidiyorsun,  öyle değil mi?"

Omuz silktim. "Hayır Atilla, umurumda bile değilsin."

"Gözlerin öyle söylemiyor ama. Bana kırgınsın biliyorum. Haklısın da. Özür dilerim sana yaşattıklarım için."

Kızgınlıkla ona baktım. "Onu benim duygularımla oynamadan önce düşünecektin Atilla."

Taksinin gelmesiyle Atilla'yı görmezden gelerek taksiye ilerledim. Taksiciyle bavulumu bagaja attıktan sonra taksiye bindim. Mahalleden uzaklaşırken içim fena oldu. Bu mahalle, ailem, kedim, komşular, Pelin'im, sizleri çok özleyeceğim. Seni hiç özlemeyeceğim Atilla Bey."

Taksiden indiğimde havaalanına doğru yürüdüm. "Alev," sesiyle arkama döndiğümde kimi göreyim? Pelin'im. Koşarak geldi ve bana sarıldı.

"Özür dilerim kanka, yetişemedim sana."

Gözlerim dolmuştu. "Pelin'im, benim peşimden buralara kadar gelmen bile çok değerli benim için."

Pelin bana tekrar sarıldı. "Seni uçağa bindirmeden gitmeye niyetim yok kanka."

Pelin'le bir müddet sohbet ettik ve sonunda o an gelmişti. Uçağa binme anı. Uçağa binmeden evvel son kez arkadaşıma baktım. Senş çok özleyeceğim Pelin. Sen benim hayatımdaki en iyi arkadaşımsın, can yoldaşımsın. Ey İstanbul, bir gün geri döneceğim ama fit ve güçlü bir kadın olarak. Benim için hayat daha yeni başlıyor.

Continue Reading

You'll Also Like

110M 4.4M 157
''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı...
1.2M 59.9K 36
"Senin için tüm diyarları gezdim, savaştım, acı çektim prenses sadece seni bulabilmek içindi hepsi" Keily şaşkınlıkla karşısındaki mavi gözlü deve ba...
216K 11.5K 37
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...