CAN SUYU'M (Tamamlandı)

By HuysuzMuallime

402K 16.1K 625

Evet, o benim Can Suyu'm! Toprağa dikilen küçücük bir fidenin ihtiyacı sadece Can Suyudur. Bende onu Can Suyu... More

CAN SUYU'M
KARAKTERLER
1-Badem Gözler
2-Gitmesen Olmaz Mı?
3-Yoksa aşık mısın?
4-Alışma!
5-Benim için değerlisin!
6-Cennet/cehennem
7-Girdiğin gibi çık hayatımdan!
8-Prenses ile hayat daha güzel
9-Yeni İnsanlar/Farklı Hayatlar
10-Sevilmeyi hakediyor!
11-Uzak durmalıyım ondan!
12-Değerim yok!
13-Bir başkası!
14-Bensiz gitti!
15-Tekrar aşık oldum.
16-Beklenmeyen düğün!
17-Şansımız Var Mı?
18-Kıskanıyorum
19-Aşkınızın değerini bilin!
20-Benim Gerçeğim
21-Aklım hep sende!
22-Yeni biri!
23-Onsuz nefes alamam!
24-Yüreğim seni çok sevdi
25-Adı aşk olsun
26-Can Suyu'm
27-Kalbini dinle
28-Hayallerim gerçek oldu.
29-Prenseleri kim sevmez ki?
30-İkna
31-Yeni ailem
32-Hayal kırıklığı
33-İdare etmeyi öğreniyorum
34-TBK mavişleri!
35-Nişan
36-Süpriz!
38-Şaka mı bu!
Anneler Günü Özel!
39- Buğrasız!
40-Bana Ait
41-Mezuniyet Balosu
42-Her şey Bitti!
43-Yeni Kararlar...
44-Vazgeçmeyeceğim Sizden!
45-Biz Olur Muyuz Yine?
46. Sahi Neydi Seni Benden Alan?
47-Aşığım!
48- Değişen Hayatlar (Part 1)
48- Değişen Hayatlar(part 2)
49- Yabancı! (part-1)
49 - Yabancı! (part-2)
50 - Vuslat (part-1)
50- Vuslat (part-2)
51- Güzel Günler (patr-1)
51- Güzel Günler (Part-2)
52- Yeni Başlangıçlar (Part-1)
52 - Yeni Başlangıçlar (Part-2)
53 - Mutlu Aileler (Part-1)
53-Mutlu Aileler (Part-2)
54-Yeni Bir Aşk (Part-1)
54-Yeni Bir Aşk (Part-2)
Fragman
55-Özlemek... (Part -1)
FRAGMAN
55- Özlemek... (Part-2)
56 - Yeni Kararlar (Part-1)
56- Yeni Kararlar (Part-2)
57 - Masum Sevda ( Part-1)
57 - Masum Sevda (Part - 2 )
58 - Hayatın Planları (part-1)
Fragman
58 - Hayatın Planları (Part-2)
59 - Yeniden Aşk (Part-1)
59-Yeniden aşk(Part-2)
60 - Ilk Aşk (Part-1)
60- İlk Aşk (Part -2)
61 - Geleceğe Dair (Part -1)
61 - Geleceğe Dair (Part - 2)
FİNAL (Part-1)
FİNAL (Part-2)
SON SÖZ
HAYAT AŞKLA BAŞLAR
INSTAGRAM
ÇOCUK GÖNÜLLÜ

37-Senin için her şeye razıyım!

4.9K 172 0
By HuysuzMuallime

"Seviyorsun onu."

Dedim gülümserken. Kocaman gülümsedi, gece rengi gözleri ışıl ışıl yandı.

"Hemde çok."

*

"Ciddi misin sen?"

Deyip şaşkınlıkla gözlerini kırpıştıran Eylül'e baktım rahat bir tavırla. Sonra gözlerim Burak'ta dolaştı. Pek memnun değil sanki teklifimden.

"Ciddiyim tabii Eylül. Aileniziz biz senin. Ve eminim babamda ister bizimle yaşamanı."

Dedim tatlı bir şekilde. Eylül, Burak'a baktı kararsız bir şekilde. Biraz sonra bana döndü.

"İstemiyorum. Onları tanımıyorum."

"Tedirginliğini anlıyorum. Bende hemen demiyorum zaten. Bizimkilerle bir tanış, kaynaş ondan sonra bunu isteyeceğine emin olabilirsin."

Oo ne çene varmış abi bende. Eylül'ü ikna etmek için dökmediğim dil kalmadı. O da az inatcı değil he.

"Bilmiyorum."

"Ama ben biliyorum."

Dedim ukalaca. Sonra gülümsedim. Eylül bu kendimi beğenmiş hallerime kıkırdadı.

"Hem biz evlenince, Tuğba'yla can yoldaşı olursunuz birbirinize. Eminim çok iyi anlaşacaksınız."

"Nişanlındı Tuğba, değil mi? "

Deyince Eylül, başımı salladım olumlu manada. Sonra aklım dank etti! Ben prensesi arayacaktım ve unuttum! Lanet olsun!

"Şey ben Tuğba'yı arayacaktım. Hemen geliyorum."

Dedim yerimden hızla kalkarken. Prenses beni mahvedecek. Ama hakettim. O kadar saat oldu merak etti.

Yan odaya geçerken telefon kulağımdaydı ama açan olmadı. Doğal olarak hat düştü. Hemen geri aradım bende. Duymadı mı trip mi atıyor çözemedim. Hangisi olsun istediğimi de bilmiyorum. Al yine açmadı! Aradım hiç ara vermeden. Yine açmadı. Artık bu kadar trip olmaz. Merak etmeye başladım. Yeniden aradım bu seferde kapanacaktı ki açtı.

"Efendim."

"Sonunda!"

Dedim kendimi tutamadan. Merak ettim. Ne yapayım?

"Ne diyorsun Kıvanç?"

"Kaç kere aradım. Neden açmıyorsun?"

"Ne o merak mı ettin?"

Dedi alayla. Oo çok fena kızmış. Nasıl affedireceksem kendimi.

"Prenses-"

"Bende merak ettim ama arayan olmadı. Üstelik bu saate kadar!"

"Ama prenses-"

"Tamam Kıvanç! Bu konuyu sonraya erteledim. Şimdi baban neden çağırmış onu anlat."

"Affet öyle anlatayım."

"Bence daha fazla beni delirtmeden anlat."

"Affettiğini söylemezsen anlatmam."

Dedim inatla. Gözlerini devirdiğini hayal etmekse işin eğlenceli kısmı.

"Afetmedim!"

"Ama prenses anlatacaklarımı duyunca hak vereceksin."

Yani umarım hak verirsin. Yoksa elinden çekeğim var.

"Kötü bir şey mi?"

Dedi durgunlaşırken. Üzülme sen, kıyamam ki.

"Aksine harika bir şey."

Sesimde rahatlık prensesi de rahatlattı. Nefes alışverişi bile değişti. Hissedebiliyorum.

"Ne olmuş peki?"

"Amcamın kızını bulmuş."

"Amcan yok ki senin?"

Dedi şaşkınlıkla. Kerem amcamdan hiç bahsetmemiştim, doğal olarak şaşırdı. Derin bir nefes alıp her şeyi en baştan anlatmaya başladım.

"Benim bile tanımadığım bir amcam var. Ama onun ismiyle büyüdüm."

"Nasıl tanımıyorsun o zaman?"

"Çünkü zamanında terk etmiş evi. Dedemle çok büyük kavga etmişler. Nedenini hala kimse bilmiyor. Yani bence babam biliyor ama söylemiyor."

"Üzüldüm, gerçekten. Kızını bulduysa baban, amcanı da bulmuştur. Öyle değil mi?"

"Değil. Yani amcam uzun süre önce vefat etmiş."

Dedim sesim kısılırken. Tanımadım evet ama onun kanındanım ben. Ölmesi üzdü beni.

"Başın sağolsun."

"Dostlar sağolsun."

"Peki ya kuzenin? Konuştun mu hiç?"

Deyince yüzümde güller açtı. Kuzenimi çok mu sevdim ne?

"Onun yanındayım şimdi. Seninle yaşıt. Sapsarı saçları, boncuk boncuk mavi gözleri var. Çokta sevdim."

"Belli çok sevdiğin."

Hıh! Sesinde kıskançlık mı var? Oyy yesinler seni.

"Evet, evet çok sevdim. Çok tatlı bir kız."

Dedim damarına basabilmek için. Ses gelmedi hiç. Ben gülmemek için kenimi zor tutuyorum.

"Kıskandın mı?"

"Evet!"

"Kuzenim prenses. Niye kıskanı-"

"Kuzenlerde evlenebiliyor Kıvanç. Kardeş değilsiniz siz! Amca çocuklarısınız! Birde gelmiş överek anlatıyor bana! Canımı sıkma!"

Deyince kahkaha patlattım. Bu hali çok tatlı.

"Gülme! Ya bak hala gülüyor! Kıvanç sus!"

"A-ama p-pren-ses çok tat-lısın."

Dedim kahkahalarım arasında. Sonra yeni bir tane patlattım. Derin derin nefesler alıp veriyor.

"Kapatıyorum ben! Sana kuzenciğinle iyi gece-"

"Nişanlı"

Dedim kahkahalarım biranda kesilirken. Telefonu yüzüme kapaması demek en azından bir gün tripli olacak demek. Bu da işime gelmez.

"Ne?"

"Eylül, yani kuzenim nişanlı. Manken gibi de bir nişanlısı var."

"Eeee?"

Deyince gözlerimi devirmeden edemedim. Gayet açık değil mi?

"Yani bana bakmaz. Boşa kıskanıyorsun."

"Çok üzüldün bakıyorumda!"

Artık bu kadarı fazla! Kıskançlıkta bir yere kadar! Bu resmen saçmalık!

"Şuan saçmalıyorsun! O benim kuzenim Tuğba! Kardeş yarısı! Hem ben seni seviyorum! Nasıl böyle düşünürsün?"

Sesim sinirli çıktı evet ama kendimi tutamadım. Ben güvenini kazanmak için uğraştım aylarca ve şuan yaptığı kıskançlık değil güvensizlik. Ve bu benim canımı yaktı.

"Kıvanç, ben abarttım. Özür dilerim."

Sesi mi titredi? Biraz daha kızarsam ağlayacak. Onun canı yanarsa benim ki yanmaz mı hiç? Yanar elbet. Yumşak davranmak en iyisi. Hem hatasını da anladı.

"Tamam sorun değil. Sen üzülme yeter ki."

"Seni çok çok çok çok seviyorum."

Dedi çocuksu bir ifadeyle. Gülümsemeden edemedim.

"Biliyorum. Hem ben sevilmeyecek adam mıyım?"

Dedim kocaman bir gülümsemeyle.

"Odun!"

"Tatlı da derler."

"Kendini beğenmiş!"

"Öz güven o bir kere."

"Çok bilmiş!"

"Doğrudur."

"Sinir!"

"Yok kas!"

Dedim kahkahalar boğulmamak için kendimi zor tutarken. Prenses benim aksime sinirlendi. Eminim şimdi çok tatlıdır. Yanında olup öpmek vardı.

"Ukala!"

"Seni dünyalar kadar çok seven bir ukala."

Dedim tatlı tatlı. Prensesimin nefesi bile sakinledi. Biliyorum dayanılmaz bir adamım.

-Ve çok ukalasın!

Sus iç ses! Benim başımdanda git! Bak para bile veririm! Gideceğin yeri ayarlarım! Hatta sanada bir sevgili buluruz! Ama git! Yeter ki beni ve benliğimi terk et! Lütfen!

"Şekersin aşkım sen. Ama odun şekeri."

Deyip kıkırdadı prenses. Yarın gösteririm sana odun şekerini!

"İltifat mı ettin şimdi prenses?"

"Hayır canım, doğruları söyledim."

"Her doğrunun bir bedeli vardır prenses biliyorsun değil mi?"

Dedim muzur bir sesle. Prenses demek istediğimi çok net anlamıştır eminim.

"Bence sen kaşınıyorsun."

Dedi net bir ifadeyle. Biliyordum böyle bir tepki geleceğini.

"Ama çok özledim prenses."

"Çok mu?"

"Gözümde tütüyorsun."

Deyince prenses kıkırdamaya başladı.

"O burnumda tütüyorsun olmasın balım?"

"Ah prenses, bak anla özlemimi. Burnum, gözüm, kulağım, elim, dudaklarım hepsi seni istiyor."

Dedim tatlı tatlı. Prensesten ses gelmedi. Alışmadı hala güzel sözler etmeme. Her seferinde heycanlanıyor, kendini toparlaması için zaman gerekiyor. Bu durumdan şikayetci olduğum söylenemez. Bence o böyle yaptıkca benim ona olan aşkım heran artıyor. Heran biraz daha aşık oluyorum prensesime. Biraz daha benimsiyorum onu. Biraz daha karışıyor benliğime. Biraz daha ele geçiriyor ruhumu. Ve ben biraz daha ona karışıyorum. Ve bunu çok seviyorum.

"Akşama kadar birlikteydik."

Dedi kendini toparladığında. Gülümsemeden edemedim, lafı değiştiriyor resmen.

"Ben akşamları da seninle olmak istiyorum prenses. Hatta bunun için mütiş bir fikrim var."

"Neymiş?"

"Düğünü bu ay içinde yapalım."

Dedim tamam demesini umarken. Evet dese ne güzel olur. Allah'ım inşallah itiraz etmez.

"Saçmalama Kıvanç! Benim mezuniyetime daha 3 ay var."

"Olsun. Bak Yaren'e, evli üstelik hamile ama okuyor. Engel değil ki okula evlilik. "

"Tamam onu geçtim peki acelemiz ne? Nişanı da alel acele yaptık. Millet bir acelemiz var sanacak."

Dedi kendinden emin ve "İkna olmam, boşa dil dökme!" ses tonuyla.

"Kimseyi ilgilendirmez ne için bu kadar hızlı evlediğimiz. Ben seni öpmekten ileriye gidemiyorum ve bunu biliyo-"

"İleri gidebilmeyi umuyorsan unut Kıvanç! Ya konu kuzeninden nerelere geldi. Evliliği kısa bir süre aklından çıkar."

"Senin o kısa dediğin zaman dilimi bana bir ömür gelecek, bilmiyorsun."

Dedim bozuk bir ifadeyle. Ne vardı yani evet dese? Öf ya!

"Çok mu istiyorsun benimle evlenmeyi sen?"

"Ne kadar istediğimi anlatmaya kelimeler yetmez."

Dedim bir umut. Kıkırdadığını duyabiliyorum. Onun mutluluğu benim de yüzüme kocaman bir gülümseme yaydı.

"Bende çok istiyorum ama her şeyin bir zamanı var balım. O yüzden bu konuyu mezuniyetime kadar erteleyelim olur mu?"

Dedi tatlı tatlı. İkna yöntemlerine başladı.

"Ama prenses-"

"Balım son sene derslerimin etkilenemesini istemiyorum. Evlilik hazırlıklarıydı, evlilikti derslerime odaklanamam. Abime verdiğim sözü yerine getirmek istiyorum. Lütfen anla beni."

"Tamam prenses madem sen istiyorsun biraz sabrederim. Ne yapalım."

Dedim çağresizce. Karşılık olarakta "Seni çok seviyorum balım." aldım. Yetmez ya neyse idare edeceğim.

---Tuğba---

*pazartesi günü*

"Tuğba ben gelmesem olmaz mı?"

Sabahtan beri sızlanan, sızlanmalarına bir son vermeyen, hatta son vermeyecek gibi duran Mevsim'e gözlerimi devirdim. Niye bu kadar mızmız bu kız?

"Olmaz Mevsim. Elif özellikle tembihledi gelmeni. Hem gelmek istemeyecek ne var anlamıyorum."

"Çekiniyorum."

Dedi sessiz bir ititrafla. Sonra kızaran yanaklarını saklamak için başını eğdi.

"Çekinecek hiç bir şey yok."

"Var. Çok yeniyim aranızda."

Dedi küçük çocuklar gibi dudaklarını büzerken. Derin bir nefes alıp koluna girdim ve yürümeye başladım. Başka türlü yurtdan çıkamayacağız.

"Bu bizim arkadaşımız olduğunu değiştirmez. Hem hepsi seni çok seviyor. Ve inan bana bu gece çok eğlenceli olacak."

Dedim sırıtırken. Böyle toplanmaları seviyorum. Gecemiz gırgır şamata geçiyor.

"Ama Tuğba-"

"Konu kapanmıştır canım. Artık itrazlarını dinlemeyeceğim. Onları yok mu edersin içinde mi patlar orasına sen karar ver."

Dedim inatla. Bu sefer gözlerini deviren Mevsim oldu. Anlaşılan zafer benim. Oh be!

*

"Hoş geldiniz."

Bize neşeyle kapıyı açan Elif'e kocaman gülümsedim. İçeri girmek için ayakkabılarımızı çıkarırken Elif'te bize terlik verdi. Onun altın kuralı bu; evde terliksiz dolaşılmaz.

"Evde kimse yok mu?"

Dedim evin sakinliğini göz önüne alarak.

"Hayır. Annemle babam emekliliğin tadını çıkarmak için tatildeler biliyorsun. Ablamda bunu fırsat bildi ve sevgili nişanlısıyla gezmeye çıktı. Geç gelecekmiş."

Derken içeri geçmiştik bile. Salona geçince hepimiz birer koltuğa oturduk.

"Mevsim, rahat ol."

Dedi Elif sevecenlikle. Öyle tedirgin, utangaç oturuyor ki Elif'te farketti tabii.

"Rahatım."

Sözleri bittiğinde Mevsim'in yanakları kızardı. Bu kızın bu halleri öldürecek beni.

"Bizden hala çekiniyorsun ama buna gerek yok. İnsan arkadaşından çekinir mi? Yoksa bizi arkadaş olarak görmüyor musun sen?"

"Öyle değil Elif. Sadece ben hemen açılamıyorum. Zaman gerek. Açıldıktan sonra çenemin ne kadar düştüğünü Tuğba biliyor."

Deyip gülümsedi Mevsim. Bende gülümsedim rahatlasın diye.

"Şimdi ki hallerini mumla arayacaksınız."

"Hadi inşallah."

Dedi Elif kocaman sırıtırken. Mevsim bu sefer alayla gülümsedi.

"Benden kurtulmanın yolunu bile arayabilirsin."

"Sen bir açılda bakarız."

Deyince Elif, kahkahalarımızı koyuverdik. Mevsim daha rahat şimdi. Bizim kahkahalarımız sürerken kapı çaldı. Elif hemen açmaya gitti.

"Kahkahalarınız dışardan bile duyuluyor. Biz olmadan makaraya mı başladınız yoksa?"

Yaren'in gelen sesiyle anladım ki gelmiş bizim cadı. O tangonun hesabını verecek! Unuttum sanmasın!

"Bir selam verseydin keşke Yaren."

"Selam Elifciğim, nasılsın?"

Derken salona girmişti Yaren. Benim bakışlarımı görünce bakışlarını kaçırıp Mevsim'e yönelip öptü onu sulu sulu. Arkasından da Seda Mevsim'i öperken Yaren beni öptü. Seda ilede selamlaştıktan sonra hepimiz oturduk.

"Şimdi her şeyden önce mutfaktakileri taşıyayım ben. Mevsim hadi yardım et güzelim bana. Bizde adettir, grubun çaylakları ayak işlerini yapar."

Derken sırıtıyordu Elif. Bir adet uydurmadığı kalmıştı o da oldu. Bu kızdan korkulur!

"Bu adeti daha önce hiç duymamıştım."

Dedi Yaren kaşlarını imayla kaldırıken. Elif ona 'seni öldürürüm!" bakışı attı.

"İstersen sen yardım et Yaren. Bana uyar."

"Olmaz! Kızımı yoramam."

Deyip daha belli bile olmayan karnını okşadı kızıl cadı. Elif bu duruma gözlerini devirdi.

"Çeneni kapa o zaman kızıl cadı!"

Elif ve Yaren klasik atışmalarını yaparken Mevsim onlara kocaman olmuş gözlerle bakıyor. Eminim kavga ediyorlar sanıyordur.

"Klasik Yaren ve Elif. Sende alışırsın."

Deyip gülümsedim. O da başını sallayıp Elif'e döndü.

"Hadi ama Elif. Beni ayaklandırdın ama hareket etmiyorsun. Yürü bakayım."

Deyip Elif'in kolundan tutup çekiştirdi. Valla en iyisini yaptı.

*

"Nişanda en sevdiğim yer sizin tango yaptığınız yerdi."

Dedi Seda. Sonra çayından koca bir yudum aldı. Benim gözlerim ondan Yaren'e kayarken sinirlerimde tavan yapmaya başladı. Hesap zamanı!

"Benimse en sevmediğim yer oraydı!"

Dedim tıslarken. Yaren benim aksime rahat bir tavırla sırıttı.

"Valla çok güzel dans ettiniz. Siz yarışmalara falan katılsanıza. Kesin birinci gelirsiniz."

Birde sırıtıyor ya! Hamile olduğuna dua etsin! Yoksa elimde kalacak!

"Senin yaptığını biliyorum kızıl cadı!"

"Aa-aa iftira valla! Demeyeceğim ben yaptım."

"Ailelerimizin yanında öyle bir dansı yapmak ne kadar zordu biliyor musun sen?!"

"Valla hiç zorlanmış gibi durmuyordunuz canım. Aa bir ara zorlandınız haklısın. Kıvanç seni öpmemek için baya zor tuttu kendini."

Deyip gevrek gevrek sırıttı. Diğerleri de kıkırdadı. Allah'ım şimdi çıldıracağım! Elime geçen ilk yastığı Yaren'e fırlattım ama kendini geri çektiği için denk gelmedi! Kahretsin!

"Öldürürüm seni Yaren!"

"Kıyamazsın."

"Sen öyle san!"

"Bana kıysan bile yeğenine kıyamazsın."

Dedi umursamaz bir şekilde omuz silkerken. Niye bu kadar sakin bu kız!

"Saçlarını elime dolayacağım hiçbiri sende kalmayacak! Hepsini yolacağım çünkü!"

"Hakan saçlarımı çok seviyor canım. Bu yüzden yeltenme bile."

"Ömrümü yedin Yaren. Yemin ederim kendimi 50 yaşında hissediyorum!"

Dedim gözlerimi devirirken.

"Kıvanç seni gençleştirir canım merak etme. Eminim çok güzel yöntem-"

Diyemeden yeni bir yastık fırlattım Yaren'e. Bu sefer farkedemediği için kafasına isabet etti ve susmak zorunda kaldı. Yaren benim sinirli bakışlarımı yerken kızlar kahkahalara boğuldu. Harika!

"Susun yoksa tek tek hepinizi öldürürüm!"

Dedim sinirle. Susmak yerine iyice koptular. Hele Elif yerlerde sürünüyor. Yaren de onlara katıldı yastık şokunu atlatınca. Ne olduğunu anlamadan benimde ağzımdan kahkaha koptu. Şimdi bende gülüyorum katıla katıla. Gülmek bulaşıcı derlerdi de inanmazdım. Gerçekten öyle. Sinirli olmam gerekirken gülüyorum.

"Bir Yaren değil hepiniz cadısın."

Dedim kahkahalarım arasında.

"Cadılar Klübü'ne hoşgeldiniz!"

Dedi Seda'da. Dinmeye başlayan kahkahalarımız tekrardan arttı. Ne kadar geçtiğini bilmiyorum ama kahkahalarımız dindi bir süre sonra. Hepimiz derin nefesler almak zorunda kaldık.

Yaren'in gözlerinde haylaz ışıltılar oluştu. Bu bakışı tanıyorum, birilerini utandıracak.

"Klüp demişken, Mevsimciğim yakışıklı polisimiz Buğra ile ne var aranızda?"

Dedi direk. Evet bu sorunun cevabını bende çok merak ediyorum.

"Hiçbir şey?"

"Emin misin canım? Dans ederken gayet samimiydiniz. Sanki sevgili gibiydiniz. İlişkiniz mi var yoksa?"

Deyince Mevsim'in gözleri kocaman açıldı. Yanaklarıda kızardı.

"Dans eden her çift sevgili olmak zorunda mı? Elifte Emre ile dans etti. Sonra Seda o sarışınla baya samimiydi."

Mevsim Yaren'i üstünden almaya çalışıyor. Ama ben kızıl cadıyı tanıyorsan istediği cavabı almadan bırakmaz. Boşa kendini yoruyor.

"Onların hesabını da soracağım canım. Ama şimdi sıra sende."

Dedi Yaren inatla. Mevsim gözlerini devirdi. Sonra derin bir nefes aldı.

"Kabul ediyorum bir ilişimiz var."

Deyince içmeye çalıştığım su boğazımda kaldı. Öksürdüm doğal olarak.

"Tuğba sakin ol."

Dedi Mevsim gayet sakin bir şekilde. Nasıl sakin olacaksam! Lanet olsun! Mevsim'in canını yakacak!

"Ne zamandır birliktesiniz? Neden söylemedin bana?"

Dedim hızlı hızlı. Mevsim gözlerini devirdi.

"Uzun zamandır bir arkadaşlığımız var. Bildiğini sanıyordum."

Dedi sakin bir tonda. Gözlerimi kıprıştırmak zorunda kaldım.

"İlişki derken ondan mı bahsediyordun?"

"Ne sandınız?"

"Ama çok samimiydiniz."

"Bizi kandırmıyorsun değil mi?"

Seda'nın başladığı cümleyi Elif bitirdi. Mevsim derin bir nefes alıp bir bardak suyu bir yudumda bitirdi.

"Dilimi damağımı kuruttunuz abi! O Meltem denen kız bize bakıyordu ve Buğra ondan kurtulmak için öyle davrandı. Siz bile bizi sevgili sandığınıza göre onun kudurmasına hak vermek gerekiyor!"

"Sen Buğra'yı mı kıskandın?"

Dedi Yaren imayla. Mevsim gözlerini devirip derin bir nefes aldı.

"İnsan sevgilisini nasıl kıskanmaz ki?"

"Yani sevgili olduğunuzu kabul ediyorsun."

Dedi Yaren inatla.

"Yaren! Bak bendede kızıl cadı modeli oluşturuyorsun!"

"Öyleyim zaten sorun yok."

Deyip omuz silti Yaren. Sonra Elif'e döndü.

"Şimdi sen anlat canım. Siz dans etmekle kalmayıp sürekli dipdibeydiniz. Ne iş?"

"Hiç bir iş olduğu yok. Tek ortak noktamız Yasemin."

"Emin misin? Bana sen aşıkmışsın gibi geldi."

"Ya bak siz beni öldüreceksiniz! Tuğba'da o kadar insanın içinde ima etti bunu zaten. Rezil oldum! Emre'nin yüzüne bakamadım yanlış anlayacak diye!"

"Ne yaptım ki ben?"

Dedim anlamamazlığa vurarken. Ne yaptığımı bal gibi biliyorum. Kızılımdan cadılık banada bulaştı.

" 'Aşık olunca seni de görürüz.' deyip Emre'yi işaret eden bendim değil mi?! Bunu bir daha sakın yapma! Elimde kalırsın Tuğba! Acımam!"

"Çok yakışırsınız ama."

Dedim tatlı tatlı. Elif iç çekti.

"O hâlâ karısına aşık."

Dedi gözlerini kaçırırken. Hepimizin ağzı açık kaldı. Resmen aşık olduğunu imâ etti!

"Sen aşık mısın peki?"

Dedi Mevsim tatlı tatlı. Elif omuz silkti.

"Bilmem belki. Yani emin değilim."

Derken gayet samimiydi Elif. Ve bir o kadar aklı karmaşık.

"Senin söylemen gerekeni ben söylüyorum; seni de aşka kurban verdik."

Seda'nın neşeli sesi Elif'i gülümsetti. Sonra kaşları imayla kalktı.

"Emin değilim dedim güzelim ben. Yani kurban vermiş sayılmazsınız."

"Kafan karıştıysa emin olmanda çok yakındır canım. Desene burda kurban vermediğimiz bir Mevsim kalmış."

Dedikten sonra pot kırmış gibi dudaklarını ısırdı Seda. Sonra gözlerini kaçırdı.

"Yani sende aşıksın öyle mi? Yoksa bu enişte adayı o gece ki sarışın mı?"

Dedi Elif heycanla. Seda dudaklarını büzüp başını salladı.

"Ard arda bomba itiraflar. Oo bu gece hiç bitmeyecek!"

Deyip kahkaha attı Yaren. Hepimiz kıkırdadık. O sıra da evin kapısı çaldı. Elif hemen ayaklandı.

"Donduruyorum sizi. Ben gelmeden tek kelime dahi etmeyin."

Biz onun bu haline gülerken o gözden kaybolmuştu bile. Gelen seslere bakılırse gelen Eda abla.

"Evet içerdeler. Gel bir selam ver."

"Rahatsız etmeyim sizi."

"Bir şey olmaz. Aksine gelmezsen ayıp olur. Hem Mevsim ile de tanışırsın."

"Peki"

Kısa bir süre sonra Eda ablam ile Elif geldi odaya.

"Selam kızlar nasılsınız?"

"İyiyiz canım sen nasılsın?"

Dedi Yaren hepimizin adına konuşurken. Eda ablam kıkırdadı.

"Nişanlımın yanından geliyorum. Sence nasılım?"

"Bomba gibisin."

"Aynen öyle! Bu arada tebrik ederim güzelim hamileymişsin. Allah analı babalı büyütsün."

"Amin."

Dedi Yaren gülen gözlerle. Eda ablamın gözleri Mevsim'i buldu sonra.

"Sen Mevsim olmalısın? Elif senden baya bahsetti. Ben Eda, Elif'in ablası."

Dedi kendini tanıtırken. Mevsim yine kızardı.

"Memnun oldum Eda abla. Birbirinize çok benziyorsunuz."

Dedi Mevsim zorla konusurken. Her utandığında yaptığı gibi başını yana eğdi.

"Herkes öyle diyor ama aksine zıt insanlarız. Elif benim aksime cadı."

"Abla!"

Dedi Elif kızarken. Eda ablam kahkaha attı bu haline.

"Neyse ben sizi rahat bırakayım."

Dedikten sonra çıktı odadan. Elif'te odanın kapısını kapayıp demin ki yerine oturdu.

"Evet şimdi anlatabilirsin canım."

Dedi Seda'ya dönerken. O da gülümseyip başladı anlatmaya.

"İsmi Hazar. 25 yaşındaymış. Gözleri yeşil ama maviye dönüyor. Okuduğu üniversitede öğretim görevlisi olarak kalmış. Yani şu an asistan ama tez hazırlıyormuş. Sonra ilk fırsatta Avrupa'ya gidecekmiş."

Dedi dudaklarını büzerken. Buna çok üzülmüş görünüyor.

"Ama kariyer için dedi. Yani çok kalmayacakmış. Bir de dedi ki beni çok beğenmiş, çok hoşlanmış. Çıkma teklifini hemen kabul edemeyeceğimi düşündüğü için onu tanımamı istedi. Bende kabul ettim. Bugün aradı yarın için sözleştik."

Dedi heycanla. Gözlerinin içi gülüyor.

"Sen gerçekten aşıksın."

Dedi Yaren hayretle. Seda'da başını salladı.

"Evet ama bunu söylemedim. Kendine aşık etmeye çalışsın bakalım ne çıkacak ortaya."

Dedi sırıtırken. Korkulur bizden ya!

---Kıvanç---

"Sevmek günahsa eğer

Günahın benim olsun

Diliyorum tanrıdan

Mezarın gölüm olsun

Herşeyimi adadım, sevgilim senin için

Ben kendimi adadım, sevgilim senin için

Ölmeye de razıyım, sevgilim senin için

Ben her şeye razıyım, birtanem senin için"

Dilime takıldı bugün bu şarkı. Bence tam benim prensese olan hislerimi anlatıyor. Ben onun için her şeye razıyım. Yeter ki benimle olsun. Beni sevsin. Bana gülümsesin. Kokusunu içime çekebileyim. Sesini duyabileyim. Sıcaklığını hissedebileyim. O benimle olsun ben evliliği o istedi diye ertelemeye bile razıyım. Kii bu benim için oldukca zor. İşte fedakar bir sevgili örneği.

-Fedekar ama bir o kadar da kendini beğenmişsin.

Tüm büyünün içine et- mahvettin iç ses! Nedir senden çektiğim benim ya! Bıktım senden! İstemiyorum seni! Git başımdan!

İç sesimi kulak ardı ettikten sonra dosyalara gömüldüm. Bugün cumartesi ve 6 gündür Eylül hayatımda. Baya alıştık birbirimize. Bizimkilerle tanışmadı daha. O kadar ısrar ettim ama kabul etmedi. Zamana ihtiyacı olduğunu söyledi. Öğlenden evvel konuştuk, bu seferde kabul etmedi. Ama daha ılımlıydı sanki. Umarım kabul eder bugün. Yoksa annemin sıkıştırmaları beni bezdirecek. "Kıza zaman tanı!" diyorum dinlemiyor. İlle de Eylül diyor. Bu saatten sonra kuzen kıskanacağım neredeyse. Yani çok yakın. Biraz daha Eylül diye ortalarda dolanmaları yetecek bunun için.

Telefonumun çalmasıyla sıyrıldım düşüncelerimden. Iyi insan lafı üzerine ararmış demek ki; arayan Eylül.

"Efendim cadı."

"Kıvanç kızdırma beni."

"Tamam güzelim kızdırmıyorum. Ne diyorsun onu dinliyorum."

Dedim sırıtırken. Eylül derin bir nefes aldı.

"Yemek teklifiniz hala geçerli mi?"

Dedi çekingen bir tavırla. Çekinmesine gerek yok.

"Evet, elbette. Yoksa gelmeye mi karar verdin?"

Dedim neşeyle. Allah'ım annemin çenesinden kurtuluyorum.

"Evet ama... Şey... Burak'ta gelebilir mi benimle? Onun yanında daha rahat olurum eminim."

"Olur tabi Eylül. O zaman anneme haber veriyorum ben."

"Tamam. Bir de evin ad-"

"İstersen ben alabilirim sizi."

"Hayır gerek yok. Adres yeterli olur."

"Peki atarım."

Dedim gülümserken. Sonra da konuşmadık. Hala yabancılık çekiyoruz.

"Akşam görüşürüz."

"Görüşürüz"

Dedikten sonra kapattım telefonu. Hemen "Sultanım." yazan numarayı tuşladım. Annem çok sevinecek.

"Efendim oğlum."

"Nasılsın sultanım?"

"İyiyim evladım . Sen niye aradın? Eylül'den haber mi var? Yoksa bizimle tanışmayı kabul mu etti?"

Dedi heycanla. Resmen "Gel kıskan!" diyorlar. Aslında haklılar onca zaman sonra bulduk amcamın yadigarını. Tepkileri doğal.

"Evet sultanım onun için aramıştım. Daha yeni Eylül ile konuştum. Akşama nişanlısı ile bizdeler. Tabi sende istersen."

Dedim muzur bir ifadeyle. Bildiğim cevabı istiyorum. Annem elbette isteyecek.

"İstemez olur muyum? Tabii ki gelsin. Başımın üstünde yeri var."

Annemin gelen sesi o kadar neşeliydi ki gözlerinin parladığını hayal edebiliyorum. Sultanım benim.

"Biliyorum sultanım. Halamlara da söyle istersen."

"Tamam sen merak etme. Kapatıyorum hazırlıklarla uğraşman gerek. Hayırlı işler sana."

"Sağol annem. Sanada kolay gelsin."

"Sağol evladım."

Dedikten sonra kapattı telefonu. Bende dosyalara gümüldüm. Birazdan prensesi arayacağım. Nişanlım olarak o da benim yanımda olmalı. Eylülle de iyi anlaşacak eminim. Onu tanırsa kıskanmaktanda vazgeçer. Bende rahatlarım böylece.

*

"Bu akşam mı?"

"Evet prensesim bu akşam. Senin de yanımda olmanı istiyorum. Gelebilir misin?"

Dedim tatlı tatlı. Sanki prenses beni görüyormuş gibi başımı yana eğdim.

"Ben olmazsam olmaz mı?"

"Ama prenses tüm aile birlikte olacağız. Orda tek bırakma beni. Eylül ilede tanışırsın. Gelmeni çok istiyorum. Lütfen kırma beni."

Deyince derin bir nefes aldı prensesim. İkna olmaya başladı sanki.

"Vizeler yaklaşıyor balım, ders çalışacaktım."

"Bugün çalışma prenses. Sonra bende yardım ederim."

"Hukuk diploman olduğunu bilmiyordum aşkım."

Deyip kıkıkırdadı. Benimle eğlenmeni cezasını göstereceğim ben ona.

"Benimle eğlenme prenses, cezası ağır olur."

Dedim fikrimi sesime yansıtırken. Prenses anında gülmeye bir son verdi.

"Tamam balım dediğin olsun. O zaman akşam beni al."

"Seni seviyorum prenses, dünyalar kadar."

Dedim neşeyle. Prensesiminde gülümsediğini duyabiliyorum.

*

Şirketten çıkınca önce prensese geldim onu alıp öyle geçeceğim eve. Zeynep sultan bir de onun için tembih yağdırdı. Şüpheleniyorum acaba bu kadının kızlara mı zaafı var? Ablamı hep el üstünde tutardı. Halamın kızlarını da çok sever Semra yengem desem ablamdan farkı yoktur. Tuğba'nın adını duyduğundan beri zaten 'kızım' derken bir 'kızım' daha çıkıyor ağzından. Bunu öğrenmeliyim mutlaka! Ben düşüncelere dalmışken prensesim açtı kapıyı yine çok güzel olmuş bitanem. Elbisesinde göz gezdirince fazla kısa olduğunu farkettim. Bu kız niye dinlemiyor benim sözümü!

"Aşkım elbisen uzun gelmiş giderken bir terzi bulup kestirelim biraz!"

Dedim alaycı bir sesle. Gözlerini devirdi prensesim de. Tabi selam sabah olmadan direk elbisesine laf ettim ya bozuldu hanımefendi!

"Beğenmedin mi?"

Dedi bozuk bir sesle kollarıma aldım hemen.

"Sen bu kadar güzelken ben ancak kıskançlıktan kafayı yiyebilirim. Beğenmemek de ne demek?"

Deyince ben kocaman bir gülümsemeyle başını kaldırıp yüzüme baktı. Yüzünde bir değişiklik var ama farklı bir şey sanki. Sonunda farkın ne olduğunu anladığım da sesimin sert çıkmasına engel olamadım. Yok bu kız benimle inatlaşmak için yaşıyor!

"Perçem mi kestirdin sen?"

---Tuğba---

"Perçem mi kestirdin sen?"

Dedi Kıvanç. Sesinde sinir vardı sanki. Saçlarımı benden çok sevdiğini düşünmeye başlayayacağım. Kuaföre gidiyorum dediğimde saçlarımı kestirmemi tembihlemişti. Şimdi perçemleri tel tel okşuyor. Valla çok sinir!

"Kızdın mı?"

Dedim merakla. Gözleri gözlerime değdiğinde cevabımı fazlasıyla almış oldum. Gözleri sinirden alev almış! Sinirlenmiş demek yanlış! Sinirden kuduruyor odun!

"Kestirmeni istemediğimi söylemiştim."

Dedi kendi gözlerini gözlerimden çekmeden. Öyle sert bakıyor ki yutkunmadan edemedim.

"Hepsini kestirmedim ki. Azıcık önünden. Perçemi yakıştırırlar bana. Sende seversin diye düşünmüştüm."

Dedim dudaklarımı büzüp kırgın kırgın bakarken. Dayanamayıp dudaklarıma bir öpücük kondurdu.

"Prensesim üzülme. Kırmak istemedim seni. Tamam çok yakışmış ama ben senin saçlarını-"

"Benden çok seviyorsun."

Dedim sinirle. Gözleri kocaman açıldı.

"Alakası yok. Sadece seni öperken ellerimin onlarda dolaşmasını, başını geri yatırdığın için şelale gibi aşağı sarkmasını seviyorum."

Dedi sırıtırken. Hemende alırmış gönlümü. Imm öpücüğü fazlasıyla hakettin.

"Öpücüğü hakettin."

Dedim sırıtırken. O da sırıtırken yaklaşmaya başladı.

"Yaa."

Dedi dudaklarımız buluşmadan. Zaten buluşumadı da.

"Tuğba! Saçlarını bir daha kestirme!"

"Odun!"

Dedim geri çekilirken. Sen öpücük falan haketmezsin odun! Pislik! Kolları arasından çıkıp arabaya yöneldim. Şimdi bu arabaya binmeyip eve girmek varda o kadar insana rezil olur odunum. Üstelik Zeynep sultan üzülür ve ben bunu istemiyorum. Ben kemerimi bağlarken Kıvanç dikilmeye bir son verip geçti şöför koltuğuna.

"Prenses kız-"

"Mümkünse konuşma Kıvanç. Sizin eve gidene kadar sakinleşmek istiyorum ve sen konuştukca sinirleneceğim."

"Ama pre-"

"Sus dedim! Hayır ben sana güzel görünmek istedikce sen hevesimi kırıyorsun! Daha ilk gördüğün an elbiseme laf ettin şimdi de saçımı kestirmememi söylüyorsun. Hem de tam-"

Diyemeden Kıvanç'ın dudaklarını dudaklarımda hissettim. Refleks olarak gözlerim kapanırken şu meşhur karşılık vermeme kararlarımdan birini aldım ama o karara uyamadım her zaman ki gibi. Sinirli olduğum için bir iç çekip dudaklarımı araladım odunumun baskısıyla. O da bunu fırsat bilip sert öpüşünü yumşattı. Daha hafif şimdi dudaklarımda ki baskı. Biraz sonra başlattığı gibi ansızın bitirdi öpüşmeyi. Elinin biriyle yüzümü okşayıp gözlerime bakarken konuşmaya başladı.

"Ben seni her halinle çok beğeniyorum prenses. Ama başkalarınında beğenmesinden korkuyorum."

"Gidelim artık."

Dedim içimde ki heyecanın aksine soğuk bir sesle. Kıvanç'ta kendini çekip çalıştırdı arabayı. Bu sefer iki çift güzel sözle kurtulamaz. Cezası daha ağır olacak.

Eve gelinceye kadar konuşmadık. Sanırım abim haklı biz inanılmaz bir çiftiz durduk yere kavga edip duruyoruz. Araba yalının girişine yaklaşınca kendimi toparlayıp üzerimi düzelttim. O sırada Kıvanç da arabayı durdurdu. Sonra bana yaklaşıp yanağıma bir öpücük kondurdu.

"Çok güzelsin prensesim bu kadar uğraşma hiçbir şey yapmadan bile bu dünyanın en güzel kızı sensin!"

Diye fısıldadı kulağıma. İki güzel söze tav olmak yok! Kaşlarımı kaldırdım imayla.

"Sapsarı saçlı boncuk boncuk mavi gözlü kuzenin bile mi?"

Deyince gözlerini devirdi. Allah Allah o kıskanınca birşey yok ben kıskanınca sorun! Sanki kendisi beni abimden kıskanmıyor!

"O bile senden daha güzel olamaz! Çünkü ben sana aşığım ufaklık ve sen bu dünyadaki en güzel kızsın benim için!"

Dedi ve dudaklarıma yumuşacık bir öpücük bırakıp indi arabadan. Ben ininceye kadar benim tarafıma dolanıp önümde durmaya başladı güya eteğimin açılması ihtimaline engel oluyor! Odun!

"Çekil önümden yoksa inmem."

Dedim inatcı bir ses tonuyla. Gözlerini devirdi ama çekilmedi aksine elini uzattı.

"Olmaz prensesim. Prensesler inerken ellerine kullarına verirler. Bu yüzden elimi tutman gerek."

Dedi tatlı tatlı. Evet çok tatlı ve benim içimde kelebekler uçuşmaya başladı. Ama bunu göstermeye gerek yok. Ben ona tavırlıyım! Tavırlısın Tuğba soğuk davran! Abine kök söktürmüs inatcının tekisin bu odunun iki tatlı sözüne mi kanacaksın? Kanmazsın!

"Gerek yok."

Dedim soğuk bir tavırla. Burnumu bilmişlikle diktim. Sonra elini tutmadan arabadan indim. Kıvanç derin bir nefes alıp arabanın kapısını örttükten sonra bana yetişip elini korumacı bir tavırla belime sardı. Bundan sonrası için sakin olmam gerektiğinden hiç bir şey söylemedim. Kapıda bizi karşılayan genç kıza(adlarını unutuyorum hep) selam verip salona geçtik. Kimse gelmemiş daha. Salonda Zeynep sultanla Korkut ba-bam var sadece. Birde dışımdan diyebilsem anne baba diye.

"İyi akşamlar sultanım veeee-"

"Sakın Kıvanç."

Dedi yalancı bir kızgınlıkla babam, evet babam. O benim babam. Ne olduğunu anlamadığım için şaşkınlıkla baktım ikisine.

"Ne sakını baba? Ömrünü anneme adadığını düşünürsek senin onun-"

"Babamla uğraşma!"

Gelen sesle arkamıza döndük ikimizde. Kuzey abim ve Semra abla el ele girdiler salona. Kıvanç gözlerini devirirken Kuzey abim sırıtarak koltuklara çöktü. Bende dikilmekten vazgeçip boş bulduğum ilk koltuğa oturdum.

"Bir kere abi, tek bir kere bu konuda benimle olsan olmaz değil mi?"

"Olmaz küçük bey. Birilerinin uslu evlat olması lazım."

"Uslu çocuk seni."

Dedi Kıvanç alayla sonra yanıma oturdu. Kolunuda omzuma atıp gülümsedi bana. Bu kadar insanın içinde tavır yapamayacağımı bildiği için rahat rahat davranıyor odun!

"Geç bakalım dalganı sen."

"Aa yeter ama. Ne bu böyle küçük çocuklar gibi? Bir büyümediniz gitti."

Dedi Zeynep sultan sitemle. İkisi birden aynı anda gözlerini devirince kıkırdamadan edemedim. Çok tatlılar.

"Senide bozmuş Tuğba bu. Uslu bir kızdın sen."

"Siz çok tatlıydınız Kuzey abi. Benim suçum yok."

Dedim neşeyle. Kuzey abim sırıttı benim bu halime. Semra ablamda göz kırtı.

"Sende mi bunlara katıldın güzel kızım?"

Deyince sultanım, ciddileştim. Emir sultandan neticede.

"Valla beni de bozdular, a-anne."

Derin bir nefes almak zorunda kaldım. Kızardığıma ve Kıvanç'ın beni şaşkın bakışlarla izlediğine eminim. Zeynep sultanın ise gözleri ışıldadı.

"Abinler nasıl?"

Dedi bir süre sonra. Beni zor durumda bırakmak istemediği için lafı değiştiriyor. Kesinlikle çok seviyorum bu kadını.

"Valla pek bilmiyorum. Nişandan beri bir kere gördüm, o da beş dakika."

Dedim dudaklarımı büzerken. Çok özledim ikisini de.

"Aa-aa neden?"

"Çok önemli bir operasyona hazırlanıyorlar. Nişanın ertesi günü bir gitti pir gitti. Eve bir kaçkere üstünü değiştirmek için uğradı sadece."

"Ve bunu bize söylemediniz."

"Yani şey... Sen üzülürsün diye söyletmedim."

Dedim ellerimle oynarken. Öyle suçlar bakınca gözlerine bakamadım.

"Peki tek mi kalıyorsun sen? Bize gel. Tek başına olmaz öyle."

"Elifte kalıyorum, merak etmeyin."

Dedim tatlı tatlı. Eğer burda kalırsam ve abim öğrenirse o zaman biterim.

"Olur mu öyle kızım biz dururken el evlerinde. Hem abisi falan yok mu o kızın?"

"Olsa abim gönderir mi? Bir ablası birde emekli öğretmen anne babası var."

"Pek içime sinmiyor."

"Tuğba sen stajını yaptın mı?"

Sorusuyla Kuzey abime çevirdim bakışlarımı Zeynep sultanın sorgusundan kurtardı beni!

"Yaptım abi."

"Hangi şirkette?"

"Şirkette değil annemin çalıştığı büroda yaptım."

Sesimin cızırtılı çıkmasına engel olamadım. Gelinciğimin adını her andığımda olduğu gibi.

"Öyle mi?"

Dedi Kuzey abi de tereddütlü sesiyle gülümsedim içtenlikle.

"Ben liseyi burada kazanınca daha doğrusu abimle Buğra burada diye lise tercihimi buradaki liselerden yapınca babam da annem de oradaki işlerini buradaki şubelere aldırmak zorunda kaldılar. O zaman o iki haytaya emanet edememişti kızını babam. Bir yılın sonunda o ka...kaza olunca yalnız bırakmadı ikisinin de iş arkadaşları bizi. Benim hukuk kazandığımı duyunca da söz aldılar benden mezun olunca orada çalışmam için o yüzden stajımı da orada yaptım."

Dedim açıklama yapmak istercesine. O sırada ellerimin üstünde sıcak bir el hissettim ve bir el de omzumda. Balım güven verircesine baktı gözlerime başımı ona çevirdiğimde. Gülümsedim bende sıcacık ne olursa olsun ne kadar odun olursa olsun seviyorum ben bu adamı!

"Ee o zaman orada çalışacaksın mezun olunca öyle mi?"

Deyince Kuzey abi tekrar ona döndüm.

"Aslında emin değilim. Abim çok başarılı bir polis oldu babamın hayallerindeki gibi ama ben annem kadar iyi bir avukat olabilecek miyim bilmiyorum bu yüzden de onun yerine geçip geçmeme konusunda tereddüt yaşıyorum."

"Hiç davaya katıldın mı yada ne bileyim tecrübe kazanmanı sağlayacak her hangi birşey..."

"Katıldım yani bürodakiler çok yardımcı oldular bir kaç dava da bulundum."

"Mutevazilik ediyor abi! Girdiği davaların hepsi ki sayısı beşin üzerinde Tuğba sayesinde kazanılmış!"

Deyince Kıvanç şaşırmadan edemedim böyle birşeyi hiç söylemedim ki ben ona!

"Sen nerden biliyorsun bunu?"

Dedim şaşkınlıkla. Sırıttı bilmişçe.

"Baldızlarım sağolsun!"

"Ben gösteririm o kızıl cadıya!"

Deyince kahkaha attı Kıvanç ben sesli mi söyledim onu? Kahretsin!

"Sus!"

Dedim fısıltı halinde. Bunun üstüne Kıvanç'ın kahkahaları soldu ama yeni bir tane patlatmamak için kendini zor tutuyor. Pislik! Benim zor durumda olduğumu anlayan sevgili kapı çaldı ve beni bu durumdan kurtardı. Gelen her kimse alnından öpeceğim!

-Saçmalama istersen!

Sen sus iç ses! Sinirliyken çıkma ortaya! Midem bulanıyor yoksa!

*

"-Efendim.

-Peki tamam."

Deyip ayağa kalktı Kıvanç. Aldığı haber ne bilmiyorum ama baya heycanlandı. Tüm gözler ona dönünce açıklama yapmak zorunda kaldı.

"Eylül'ler gelmişler. Ben kapıya çıkıyorum."

Deyince herkezin yüzünde heyecanlı, tedirgin, mutlu bir ifade oluştu. Nefesler kesildi. Zaten benim sevgili nişanlımda konuşurken heycandan nefesini yetiştiremedi! Kendide kaşla göz arasında çıktı odadan. Pislik!

---Kıvanç---

Kuzenimin geldiğini haber alınca heyecanla çıktım kapıya. Ona o kadar sakin ol dedim ama ben ondan beter heycanlıyım. Nişanlısıyla elele geldiler kapıya. Kıskanç damarım tutmak üzere ve ben bunu engelleyememekten korkuyorum. Boşa ürkütmeyeyim şimdi. Hem ben Eylül'ü birde kıskanırsan prensesin dilinden hayatta kurtulamam.

"Hoş geldiniz."

Dedim gülümsemeyle. Onlarda bana gülümsedi.

"Hoş bulduk."

"Sen bizi kapıda mı bekliyordun kuzen?"

"Güvenlik giriş yaptığınızı haber verince çıktım kapıya yalan yok."

"Doğrucu çocuk. İçerisi çok kalabalık mı?"

"Doğru damarın tutacak olursa evet. 5 kuzen,4 eş, benim biricik nişanlım,annem-babam,halam-eniştem ve 6 çocuk."

Dedim heycanla. Hepsinin ismini tek tek öğrenecek birazdan inşallah. Baya zor olacak bu kadar insan ama olsun. Seve seve yardımcı olurum.

"Sağol kuzen ya baya motive ettin."

Deyip gözlerini devirdi Eylül. Burak ise derin bir nefes aldı.

"Harbiden abi. Benim akşama kadar sakinleştirmek için yaptığım her şey çöp oldu."

Ne yaptın acaba? Eğer aklın benim ki gibi çalışıyorsa öpmüşsündür! Lanet olsun!

"Hazırlamak istedim sadece.Boşa heyecan yapıyorsun. Hepsi seni çok sevecek."

"İnşallah. Hadi artık girelim."

"Buyrun."

Deyip yol verdim onlara. Eylül salona girip ona bakan kalabalığı görünce dudaklarını dişledi. Keşke ilk önce aile büyükleriyle tanışsaydı. Yanlış yaptık galiba.

*

"Şimdi büyüten küçüğe sayıyorum.Kusura bakmayın."

Dedi Eylül sevecenlikle. Gözleri mahçup mahçup parladı.

"Say kızım say. Tanımaya çalışıyorsun. Kusurumu olur bunun."

Vayy Figen hatuna bak sen. Kızım derken ne kadar içtendi öyle. Ne çabuk benimsediler Eylül'ü. Vay arkadaş ya!

"En büyük kuzenim Pınar abla, halamın kızı. Onun eşi Selim abi. Çocuklarınız Sanem ve Sarp. Pınar ablamın küçüğü yine halamın kızı Irmak abla. Onun eşi Poyraz abi. Ve çocuğunuz Masal. Sonra amcamın büyük oğlu Kuzey abi. Onun eşi Semra abla. Çocuğunuz Efe. Sonra Yekta abla ve eşi Sinan abi. Çocuğunuz Ekin ve Erdem. Ve ondan sonra Kıvanç. Nişanlısı Tuğba. Eeen küçüğünüz bendeniz Eylül. Nişanlım Burak."

Deyip gülmeye başladı Eylül. Masada ki herkes katıldı ona. Ailesini, yani bizi sevmiş gibi duruyor. Bizde onu çok sevdik.

"Yalnız farkettimde kuzenlerimin hepsi renkli gözlü.Çok güzel bu."

Deyince tutamadım çenemi. Yüzüme alaylı bir gülüş yayıldı. Biraz rahatlatalım ortamı.

"Ne yani şimdi ben sarışın mavi gözlü olmasam kuzenim demeyecek miydin?"

"Hayır hayır yanlış anladın Kıvanç. Sadece tüm renkli gözlerin ailemde toplanması hoşuma gitti."

"Tamam canım şaka yaptım zaten."

Dedim sırıtırken. Eylül bana sinirli bir bakış atarken prensese döndü. Prenses onu sevdi sanki. Yani kıskançlığından eser yok.

"Pislik! Tuğba bu hep böyle sulu mu?"

"Hayır canım normalde değil. Sana şımarıyor."

"Çocuk işte."

"Kesinlikle."

Deyip kıkırdadı Tuğba. Eylülde katıldı ona. Çocukmuşum! Ben babayım bir kere ne çocuğu! Ben içimden onlara kızarken Eylül'ü gözlarinde haylaz ışıltılar dolaştı.

"Şimdi ben kuzenlerimden bir şey istiyorum. Umarım kırmazlar beni."

"Söyle canım."

"Hepinizin eşleriyle tanışmasını anlatmasını istiyorum.Halamla amcamda izin verirse tabii."

Dedi Eylül heyecanla. Açıkcası bizi bu kadar çabuk benimseyeceğini zanetmiyordum. İyi oldu ama.

"Tabi kızım anlatsınlar. Hatta biz sizi genç gence bırakalım. Değil mi abla?"

"Evet. Hadi bakalım Naşit kalkta terasa çıkalım."

Deyince halam; Eylül utandı, yanakları kızardı.

"Gerek yoktu amca."

"Olsun kızım."

"Peki o zaman."

Dedi Eylül. Babamlar salondan çıkınca Pınar ablama döndü.

"Peki sizden baslayabilir miyiz?"

"Tabi canım.Ben aslında hiç sevmiyordum Selim'i-"

"Bana çok aşıkmışsın gibi geliyor."

Deyip sırıttı sevgili enişteciğim. Pınar ablam ona ters bir bakış atıp kaldığı yerden anlatmaya başladı.

"Sen bakma buna. Biz üniversitede aynı sınıftaydık ve benim nefret ettiğim bir tipti kendisi. Çünkü çok yılışıktı. O hallerine hala sinir oluyorum Selim."

"Sorun değil. Şimdi aşıksın, önemli olan bu."

"Sonra nasıl kazandı kalbini o zaman?"

"Aslında orasını bende pek bilmiyorum. Yani muamma. Bir ara kafayı bana takmıştı. Dersteyken, ders aralarında sürekli beni izlerken buluyordum. Sonra bende onu izler buldum kendimi. 'Acaba yine bana bakıyor mu?' sorusu aklımı kurcalıyordu, doğal olarak gözüm onu arıyordu. O aralar o uyuz hallerinden de eser kalmamıştı."

"Aşk değiştiriyor tabii insanı. Beni de Pınar'ımın aşkı adam etti."

Deyip aşık aşık baktı Pınar ablama. Ah bu hikaye çok tanıdık geliyor bana.

"Ama uzun süre açılamadım. Bana olan tutumunu az çok biliyordum. Sonra erkeklerle de arası iyi değildi. Korkuyordum tabii olumsuz yanıt almaktan."

"Ama başkalarına gelince dişi aslan kesilen ben, Selim daha aşkını itiraf eder etmez sinmiş kedi gibi oldum. Olumsuz cevap vermek yerine gözlerim ışıl ışıl yandı. Kabul ettim tabii. Ama çok büyük hataydı bu."

"Hata mı?"

Dedi Eylül şaşkınla. Pınar ablam gülümseyip başını salladı.

"Hata tabii. Sevgili olduk ya sürekli karışmaya, kıskanmaya başladı. Dibinden ayırmıyordu beni. Hatadan kastım bu. Yoksa ben çok seviyorum kocamı."

"Belli. Yani gözlerinizin ışıltısı değiştiriyor birbirinize bakarken."

"Öyle canım."

"Imm şimdide Irmak abla sizin hikayenizi istiyorum."

Dedi tatlı tatlı. Hepimiz bu yaramaz çocuk hallerine gülümsedik tabii.

"Valla bizimki pek romantik değil. Aksine biraz adraneli bol bir hikaye."

"Nasıl?"

"Ben ablamın aksine evin haylaz kızıydım. Başına buyruk, dediğim dedik biriydim."

"Bana birini anımsattı."

Dedim prenses bakarken. Irmak ablam kıkırdadı bu halime.

"O 'biri' de evlensin uslanır merak etme."

Dedi bize bakarken. Prenses masa altından bacağıma cimdik attı. Ben acımı dışarı vurmamak için çaba sarfederken prenses hiçbir şey yokmuş gibi rahat bir tavır sergiliyor. Allah Allah ya!

"Evden kaçmalarım meşhurdur. O olaylardan biriylede Poyraz ile karşılaştım. Evden çıkarken yakalanmamak için arkamı kontrol ederken pat biriyle karşılaştım. Babam sandığım için önüme yavaş yavaş döndüm. Bir baktım babam değil. Kim olduğunu bilmediğim biri sırıtarak bana bakıyor. Ben şaşkınlıkla gözlerimi kıprıştırınca iyice büyüdü gülümsemesi."

"Çok tatlıydı o hali, benim suçum yok. Gecenin bir yarısı önüme bir melek çıkması her zaman rastladığım bir olay değil tabii. Birde aklımı alınca hareketlerime pek dikkat edemedim."

"O yüzden 'Bu saatte buralarda ne arıyorsun güzelim?' diye sordu."

Dedi Irmak ablam sitemle. Çok korkmuş belli ki. Hala unutmadığına göre.

"Sen ne dedin peki?"

"Ne diyeceğim hiç bir şey demeden kaçtım yanından, beni bekleyen arkadaşlarımın yanına gittim koşa koşa. Bir partiye gittik, kaçma sebebimde oydu zaten. Orda ilerleyen vakitlerde karşıma çıktı yine. Ben yanından kaçtıkca dibimde bitti. Randevu istedi rahat bırakmasına karşılık. Kurtulamayacağıma karar verince bende verdim, gitmemeye karar vermiştim."

"Ama geldin."

"Çünkü sabaha kadar gözlerin gözümün önünden gitmemişti. Ve ben merakıma yenik düşüp, her şeyi göze alarak gittim. Akşamkinin aksine sakin bir tavır sergileyince arkadaş olduk. Yani sık sık buluşmalarımız oldu ama hepsinde evden kaçtım."

'Aa-aa neden ya?"

Dedi Eylül gülerken. Anlaşılan komiğine gitti.

"Babam bir erkekle buluştuğumu ögrenmesin diye. Yani kızmaz ama otoriterdir. Dayım gibi istediğini tatlılıkla yaptırır ve ben bunu göze alamazdım."

"Baya heycanlıymış."

"Dedim ya adrenli bol bir hikaye bizim ki. Babamdan isteyip nişan yapınca rahatladık ama. O zaman gerek kalmadı evden kaçmaya falan. Bizim hikaye böyle. Şimdi Semra anlatsın istersen."

Dedi Irmak ablam gülümserken. Eylül olumlu manada başını salladı.

"Sahi Semra abla sizin hikayenizi bende hiç dinlemedim."

Dedi prenses şirin bir şekilde gülümserken. Millet burdayken fesat düşüncelere sokuyor beni.

"Lise arkadaşlarımla mezuniyetimizin 1. yılını kutlamak için bir bara gitmiştik. Tabi Türkiye'nin en çapkın adamı da oradaydı o gün Kuzey Gülen! Bu beni gözüne kestirmiş tavlayacak ama aşk falan yok o gece yanında istediği kadın benim. Tabi ben bunu reddettim. Sonrasında tesadüfen karşılaştık bir çok yerde benim okulumun önünde arkadaşlarımla gittiğim kafelerde alışveriş merkezlerinde falan."

"Bana hiç tesadüfmüş gelmedi!"

Deyip kıkırdadı prenses. Abim pis pis sırıtırken hepimiz gülmeye başladık.

"Sonra farketmiş ki aşık olmuş bana tabi ki inanmadım tam beş yıl peşimde kostu. En sonunda da ikna etti sonuç olarak birlikteyiz işte. En kötüsüde o eğlenmek için yanıma geldiği ilk anda aşık olmustum ona."

"Bunu bilmiyordum."

Dedi abim gözleri ışıl ışıl yanarken. Yengem imayla kaşlarını kaldırdı.

"Sordun mu hiç acaba?"

"Keşke sorsaymışım. Odun herifin tekiyim ben."

Dedi abim şakayla karışık. Bu sefer kahkahalarımız doldurdu salonu.

"Madem şimdiye kadar yaş sırasına göre gittik şimdi de Yekta ve Sinan çiftinin hikayesini istiyorum."

Zaman geçtikce daha mı açılıyor Eylül? Evet, evet kesinlikle öyle. Tavırları daha rahatladı sanki.

"Bizimki çok klasik bir hikaye aslında. Çocukluklarından beri Sinan, abimin en yakın arkadaşıydı. Doğal olarak bizim eve sık sık gelip giderdi. Annemde oğlu gibi görmüştür hep onu. Ben ilk başlarda abi gibi görsemde lise son dönemlerimde farklı görmeye başladım onu. Sürekli gözlerim onu arar oldu, onu düşünmeden duramıyordum falan. Aşkın ne olduğunu bilmediğim için içimdeki hislere bir mana veremiyordum tabii. Sonra Sinan bende ki değişimi farketmiş konuşmak istedi benimle. Kalbim nasıl atıyor ama pır pır. Ben olumlu bir şeyler söylecek sanarken içimdekilerini öldürmemi, onu ancak abi olarak görebileceğimi söyledi."

"Pardon ama kör müydün Sinan abi sen?"

Deyip gözlerini devirdi Eylül. Sinan ilk baş şaşırsada sonra gülümsedi.

"O zamanlar aşık olmadığımı kim söyledi?"

"Nasıl yani?"

Dedi Eylül şaşkınla. Harbiden nasıl yani?

"Olaya birde benim tarafımdan baksanız. Bana aşık bir genç kız var. Üstelik her haliyle beni kendine çekiyor. Ona aşık olmamak dediğin gibi körlük olur. Ama ben aşıktım. Yinede unutmayı, unutturmayı denedim. Benim için çok zor bir durumdu çünkü o kız en yakın arkadaşımın, kardeşim dediğim adamın kız kardeşi. Ve ben ona ihanet etmiş gibi hissettim. Bu yüzden yok saymaya çalıştım ama olmadı. Ben onunla evlenmezsem yada bir birlikteliğim olmazsa o bir başkasına verecekti kalbini. Bunu kaldıramayacağımı da Yekta üniversiteye başlayınca anladım. Onu erkeklerin yanında görmek benim için son sınır oldu ve patladım."

"Nasıl?"

"Nasılı şöyle; çekti beni bir kenara. Ben bu sefer hiç yüz vermedim. Bu öyle sinirli ki resmen kuduruyor. Konuşmaya 'Benden başkasına gülemezsin!' diye girdi."

"İnanmıyorum."

Dedi prenses kocaman gözlerle.

"Valla bende."

Diye onayladı Eylül. Onunda gözleri kocaman olmuş.

"Bende inanamadım, dahası ne olduğunu anlamadım. Sonra aşık olduğunu falan söyledi. Ama ben önce ki konuşmadan tavırlıyım ya burnumdan kıl aldırmıyorum. Onu umursamadığımı belirten bir kaç cümle söyleyip ayrıldım yanından. Sonra ki günlerde peşimde dolandı. Bende kıyamadım, çok geçmeden sevgili olduk. Gizlemek istedik ama annem anlamış. Ortaya çıkınca da Sinan durmadı, evlenmek istedi. Ben 20 yaşındaydım daha. Babam ilk başta itiraz etsede Sinan ikna etti onu. İzin verince de evledik. Daha mezun olmadan da Erdem'i doğurdum."

Derken abime bakıyordu ablam. Abim hala erken evlendikleri için tavırlı ya, sinirlenecek mi diye kontrol etti. Ama abimin yüz şekli değişmedi. Sanırım sinirini içine attı.

"Bence Sinan abimi biraz süründürmeliydin. Üzgünüm ama bunu haketmişsin."

"Aşk işte güzelim, aklınla kalbin savaş veriyor. Benimde kalbim kıyamadı ona. Yoksa çok beklerdi."

"Senin kalbini sevdiğimi söylemiş miydim?"

Deyip sırıttı eniştem. Ablam "cık" dedi gülümserken.

"O zaman şimdi söylüyorum, çok seviyorum kalbini ve verdiği kararları. Cehhennem azabından kurtarmış beni."

"Yağcı!"

Deyip yalancı bir azar çekti ablam. Tamam kıskanıyor olabilirim ama çok tatlı oldukları da bir gerçek.

"Siz nasıl tanıştınız peki?"

Dedi Eylül heyecanla bize bakarken. Tuğba gözlerime bakıp anlatmaya başladı.

"Kıvanç'a az çektirmedim. Sevdiğim halde süründürdüm onu."

"Prenses doğrudan anlatsan. Yoruma gerek yok."

Dedim sitemle. O değil karizma gidecek.

"Kızma can suyum. Çok hoşuma gidiyordu o hallerin."

Deyip yanağıma bir öpücük bıraktı prenses. Demin can suyum mu dedi? Çok güzelmiş, bunu sık sık söylemeli.

"Anladım sen anlatmayacaksın. Sen anlat bari kuzen."

"Başlıyorum canım. Şimdi ben çocukları seven bir insanım biliyorsun. Bu yüzden çocuk esirgeme kurumuna gidiyordum sık sık. Hala daha gidiyorum.Sonra orda güzeller güzeli bir kızla karşılaştım."

"Tahmin edeyim Tuğba."

Deyip kıkırdadı Eylül. Onunla birlikte diğerleride güldü. Ama tahmini yanlış.

"Hayır canım Kumsal."

"Kumsal kim?"

"Minik bir yavrucak. O gün yeni gelmişti oraya.Ailesini kaybedince getirmişler."

Deyince, Eylül'ün gözleri doldu. Pot kırdım, prensesimde anlayınca olaya el koydu.

"Sıkı bir rakip. Kıvanç ona çok düşkün."

"Kıskanmıyorsun değil mi prenses?"

"Yoo hem sen anlatsana."

"Tamam devam ediyorum. İşte ben her gün gitmeye başladım. Sonra Kumsal'ın yanında Tuğba'yı gördüm. Oraya gönüllü öğretmen olarak gelmiş. Artık daha bir hevesle gitmeye başladım ben tabii. Kumsalı araya sokup her seferinde Tuğba'yı da yanımıza getirtdim. Arkadaş olduk böylece baya yakınlaştık. Sonra bir gün Tuğba'nın yanında tanımadığım bir adam gördüm."

"Abim."

"Ben bilmiyordum abisi olduğunu. Soğuk davrandım o gün ve bir kaç gün. Sonra nedeni düşündüm. Bananeydi ki Tuğba'dan. Aşık olmuşum meğerse. Sevgilisi olduğunu düşününce yıkıldım tabii. Gitmedim bir kaç gün."

"Mesajlarıma da cevap vermedi.Nasıl korkuttu beni pislik! O bir kaç gün içinde o bağlılığın aşk olduğunu anladım tabii ben. Sonunda dayanamayıp Kumsal'ı bahane ettim. Koşa koşa geldi beyfendi."

"Asıl sebep senin özlemindi aşkım."

Deyip yanaklarına öpücük kondurdup prensesimi kendimr daha çok çekip devam ettim anlatmaya.

"Gittiğimde abisi yine yanındaydı. İçimde ki özlem hızla kıskançlığa dönüştü. Abisi gidince sevgilin mibdedim abim dedi. Aptal durumuna düştüm resmen. O günde açıldım ama aramıza duvar ördü hanfendi."

"Neden ki?"

Dedi Burak. Gözleri merakla parlıyor. Bu sefer konuşmaya başlayan prensesim oldu.

"Güvenmiyordum çünkü. Hem zengin hemde yakışıklı birinin tek kadına bağlı kalacağını düşünmemiştim ama ikna etti sonunda beni. 1 aya kalmadan da nişanlandık. Kuzenin baya bir tez canlı."

"Burak gibi."

"Sahi siz nasıl tanıştınız?"

Dedim merakla. Eylül'ü gözlerinde ki ışıltı değişti. Burak ta farketti bunu ve elinden tuttu sıkıca.

"Biz tesadüf eseri tanıştık. Çantası çalınmıştı Eylül'ün. Farkettim bende bunu. Yakaladım hırsızı. Çantayı kurtardım biraz dövdüm."

"Biraz dediğine bakayın adam bayılmıştı."

Deyip kıkırdadı Eylül. Kahraman çocuk!

"Neyse. Sonra evine biraktim. Günde iki kere ziyaret etmeye başladım. Zaten 2 güne de açıldım."

"Ciddi olamazsın."

"Ciddiyim."

"Balım bak senden hızlılarda var."

Deyip güldü prenses. Hepimiz katıldık ona. Eylül'e baktım ne durumda diye mutlu görünüyordu. Şimdi tamamlandı işte yapboz. Şimdi tam bir aileyiz. Eksiklerimizden dolayı içimiz buruk olsa da mutluyuz. Biz kocaman bir aileyiz ve hep öyle kalacağız.

Continue Reading

You'll Also Like

ZEVAHİR By Çiğdem

General Fiction

3.9M 207K 81
"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden...
324K 14K 52
Biraz fazla içki içtikten sonra birinin yanında uyanmak bu çağda yeni ve sürükleyici bir hikaye değildi. Ama Korkut Mirzan'nın çarşaflarında uyanmak...
20.2M 1.1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
586 74 8
İstenmeyen bir berdel ve düşman çiftler... Tozlu çarşaflara sarılmış sırlarla dolu onca hayatı berdel ile kurtarabileceğini bilseydi Meral, o gün yin...