CAN SUYU'M (Tamamlandı)

By HuysuzMuallime

402K 16.1K 625

Evet, o benim Can Suyu'm! Toprağa dikilen küçücük bir fidenin ihtiyacı sadece Can Suyudur. Bende onu Can Suyu... More

CAN SUYU'M
KARAKTERLER
1-Badem Gözler
2-Gitmesen Olmaz Mı?
3-Yoksa aşık mısın?
4-Alışma!
5-Benim için değerlisin!
6-Cennet/cehennem
7-Girdiğin gibi çık hayatımdan!
8-Prenses ile hayat daha güzel
9-Yeni İnsanlar/Farklı Hayatlar
10-Sevilmeyi hakediyor!
11-Uzak durmalıyım ondan!
12-Değerim yok!
13-Bir başkası!
14-Bensiz gitti!
15-Tekrar aşık oldum.
16-Beklenmeyen düğün!
17-Şansımız Var Mı?
18-Kıskanıyorum
19-Aşkınızın değerini bilin!
20-Benim Gerçeğim
21-Aklım hep sende!
22-Yeni biri!
23-Onsuz nefes alamam!
24-Yüreğim seni çok sevdi
25-Adı aşk olsun
26-Can Suyu'm
27-Kalbini dinle
28-Hayallerim gerçek oldu.
29-Prenseleri kim sevmez ki?
31-Yeni ailem
32-Hayal kırıklığı
33-İdare etmeyi öğreniyorum
34-TBK mavişleri!
35-Nişan
36-Süpriz!
37-Senin için her şeye razıyım!
38-Şaka mı bu!
Anneler Günü Özel!
39- Buğrasız!
40-Bana Ait
41-Mezuniyet Balosu
42-Her şey Bitti!
43-Yeni Kararlar...
44-Vazgeçmeyeceğim Sizden!
45-Biz Olur Muyuz Yine?
46. Sahi Neydi Seni Benden Alan?
47-Aşığım!
48- Değişen Hayatlar (Part 1)
48- Değişen Hayatlar(part 2)
49- Yabancı! (part-1)
49 - Yabancı! (part-2)
50 - Vuslat (part-1)
50- Vuslat (part-2)
51- Güzel Günler (patr-1)
51- Güzel Günler (Part-2)
52- Yeni Başlangıçlar (Part-1)
52 - Yeni Başlangıçlar (Part-2)
53 - Mutlu Aileler (Part-1)
53-Mutlu Aileler (Part-2)
54-Yeni Bir Aşk (Part-1)
54-Yeni Bir Aşk (Part-2)
Fragman
55-Özlemek... (Part -1)
FRAGMAN
55- Özlemek... (Part-2)
56 - Yeni Kararlar (Part-1)
56- Yeni Kararlar (Part-2)
57 - Masum Sevda ( Part-1)
57 - Masum Sevda (Part - 2 )
58 - Hayatın Planları (part-1)
Fragman
58 - Hayatın Planları (Part-2)
59 - Yeniden Aşk (Part-1)
59-Yeniden aşk(Part-2)
60 - Ilk Aşk (Part-1)
60- İlk Aşk (Part -2)
61 - Geleceğe Dair (Part -1)
61 - Geleceğe Dair (Part - 2)
FİNAL (Part-1)
FİNAL (Part-2)
SON SÖZ
HAYAT AŞKLA BAŞLAR
INSTAGRAM
ÇOCUK GÖNÜLLÜ

30-İkna

3.2K 168 1
By HuysuzMuallime

Bundan sonra böyle; kana kan, dişe diş Buğra efendi! Kana kan, dişe diş!

Odamda ki seslere abim geldi. Baya korkmuş görünüyor. Ben sinirden dört dönüyorum odayı. Bir o yana bir bu yana gidip gelip duruyorum.

"N'oldu Kıvanç?"

Dedi korku dolu gözlerle. Derin bir nefes alıp yatağa oturdum. Abim de oturdu yanıma.

"Kıvanç iyi misin?"

"O herifle gitti abi!"

Dedim tıslar bir sesle. Gözlerim yanıyor sinirden.

"Buğra mı mesele?"

"Evet! Lanet olsun ki her durumda aramızda o herif! Sürekli Tuğba'nın dibinde! Sürekli yan yanalar!"

"Abartıyorsun Kıvanç."

Deyince abim can alıcı bir bakış attım ona. Ne derece yaktıysa gözlerini kaçırdı. Bende sinirle kalktım ayağa. Bir yandan söyleniyorum, bir yandan soyunuyorum.

"O herif sağlam ayakkabı değil. O herif Tuğba'ya aşık ama bunu anlamıyor! Anlatamıyorum!"

Deyip elimde ki kravatı sinirle attım yere. Sonra bir hışımla ceketimi çıkardım.

"Sakin ol Kıvanç. Sana böyle hissettirecek n'aptı bilmiyorum ama bunun sinirini Tuğba'dan çıkarma."

"Ya ne yapayım? O herife güvenmek yerine beni dinlese hiç bir sorunumuz olmayacak!"

"Git Buğra ile konuş."

"O da hemen itiraf edecek zaten."

Dedim alayla. Abim gözlerini devirirken geceliğimi giyinmiştim bile. Sinirim geçmek yerine çoğalırken bir şey anladım; bu gece uyku haram bana!

---Tuğba---

Lanet olsun! Lanet olsun ya! Böyle önemli bir geceyi kavgayla sonuçlandırdık. Brova bize! Rekorlar kitabına girecek potansiyelde insanlarız. Her çiften ayrı gidiyoruz. Millet böyle bir gecenin sonunda telefonda ailenin beğeni durumu konuşur biz kavga ettik. Mesele yine Buğra! En olmayacak kişi! Ama beyefendi bunu anlamıyor! Nedenini bir çözsem...

Sinirden dilim damağım kurudu. Suyumda bitmiş. Her şey bana karşı!

Sinirle çıktım odadan. Tam merdivenlere yönelmiştim ki gelen kapı sesiyle ürktüm. Geri dönüp baktığımda odamın kapısının çarptığını fark ettim. Sinirle ne kadar hızlı çektiysem artık! Ama umurum değil. Kırılsa bile üzülmem!

Bu merdivenlerden niye ses çıkarıyor bu kadar? Bunlar da mı sinirli yoksa!

-Sen sinirli olmayasın?

Sinirli olduğumu bile bile konuşuyorsun ya pes iç ses!

Mutfağa girerken salonda Buğra'yı gördüm salonda. Televizyon izliyor. Sanırım aksiyon filmi izliyor. Hayatı çok sakin(!). Polis falanda değil(!) zaten. Masa başında çalışıyor ya!. Off sinirden çatacak yer arıyorum resmen. N'aparsa yapsın!

"Buraya gel küçük cadı!"

Sesiyle salona yöneldim odaya gidemeden. Sadece bir yudum içebildiğim için suyumda elimde. Salona gidince onun oturduğu üçlü koltuğun bitişiğinde ki tekliye oturdum. Suyumu da ortadaki sehpaya koydum. Buğra bardağın çıkardığı sesle televizyonu kapatıp bana döndü. Ben sessizim hiç konuşmuyorum. O da beni inceliyor ne olduğunu anlamak adına.

"Ne oldu yine? Ne bu sinir?"

Dedi direk. Gözlerimi çevirdiğimde tek kaşının kalkık olduğunu gördüm.

"Sinirli değilim."

"Belli. Kapıyı çarpmalar, inerken merdivenlere eziyet etmeler ve içilemeyen su... Ne oldu? Abine mi sinirlisin yoksa Kıvanç'a mı?"

Dedi kararlı bir ifadeyle. Ben daha da sinirlendim aptal herifin ismini duyunca!

"O aptal herif sinirlendirdi beni! Sebep ne biliyor musun? Sen! Neymiş beni hemencecik oradan almışsın, senden haz etmiyormuş çünkü bana aşıkmışsın! Delirtecek beni!"

Dedim burnumdan solurken. Benim aksime Buğra sakin bir şekilde arkasına yaslandı. Gözlerim yanıyor sinirden, önümü göremiyorum. Bulanık bulanık her şey.

"Doğru söylüyor aslında, ben sana aşığım."

"Ne! Bu...Buğra ne di...diyorsun sen?"

"Duydun işte sana aşığım. Hem de çocukluktan beri. Niye hiç bir kadına bağlanmıyorum sanıyorsun? Senin yüzünden! Sana olan duygularım yüzünden."

Ben... Ben kabus görüyor olmalıyım. Birazdan uyanacağım her şey bitecek. Ama hayır uyumadım. Yatağa bile yatmadım ki! O zaman bu eşek şakası. Lanet olsun Buğra şaka yapıyor gibi durmuyor ki! Gerçek mi yani? Bu... Yoo hayır! İstemiyorum bunu! Olmaz böyle bir şey! Olamaz!

"Şaka değil mi bu? Bana şaka yapıyorsun. Ama hiç hoş değil!"

Dedim hem sinirli hem yalvaran bir sesle. "Şaka" desin bana. Sonra kahkaha atsın. Bunları istedim ben. Ama Buğra daha da ciddileşti.

"Neden şaka olsun? Seni seviyorum ben. Hem de tüm kalbimle."

Ciddi. Buğra çok ciddi! Lanet olsun! Kıvanç haklı çıktı! Bu olmamalıydı!

"Bu olmamalıydı!"

Deyip ayağa kalktım. Merdivenlere yöneldim sonra. Ama ayaklarım tutmuyor. Bunlar Buğra'yı kaybettiğimi gösteriyor. N'apıcam onsuz şimdi?

"Senin bile kafan karıştı bak!"

Buğra'nın sesiyle olduğum basamakta çakılı kaldım. Ne demek şimdi bu? Yalan mıydı yani? Ama çok ciddiydi.

"İnandın değil mi? Bana diyorsun ama sensin aptal!"

Deyince olduğum basamağa oturdum. Ağlıyorum. Neden ağladığımı bilmiyorum. Sanırım demin söylediklerini ciddiye almak gibi bir hata yapmak yıktı beni.

Ben yüzümü ellerimin arasına almış hıçkıra hıçkıra ağlarken Buğra gelip yanıma oturdu. Sımsıkı sardı beni.

"Ağlama güzelim. Eğer aşık değilim diye üzülüyorsan ilişki için aşk gerekmez. Eminim Tolga'da bize hemencecik izin verir."

Dedi alayla. Ama ben sinirle koyulaşmış gözlerle baktım ona.

"Bir daha böyle şakalar yaparsan kafanı kırarım. Yemin ederim yaparım!"

"Bu sefer hak ettin!"

Dedi ciddi bir ifadeyle.

"Ne yaptım acaba!"

"Bir kere olsun onun penceresinden bakamıyorsun Tuğba."

"Çünkü saçmalıyor!"

"Hayır kıskanıyor! 20 yıldır tanıyorsun beni ama sen bile inandın. O n'apsın? Beni doğru düzgün tanımıyor. Üstelik sana olan düşkünlüğüm ortada."

"Uykum var."

Dedim gözlerimi yumarken. Hiç bir şey düşünmek istemiyorum. Saçlarımı okşadı yakışıklım. Sonra ayağa kalktı.

"Hadi yatağa o zaman."

Deyip kucağına aldı beni. Beklemediğim için ufak bir çığlık kopardım.

"Teşekkür ederim."

Dedim yanaklarını öperken. O da kocaman gülümsedi. Biraz sonra odaya girmiştik bile. Beni yatağa bırakınca geri çekilmesine izin vermeden yatağa çektim onu da.

"Beraber uyuyalım."

Dedim boncuk boncuk bakarken. Ben Buğra'nın bana sarılıp "Olur ufaklık." demesini bekledim ama o ayağa kalktı.

"Çok isterdim ama gitmem gerek."

"Beni yalnız mı bırakacaksın?"

Dedim dudaklarımı büzerken. Üstünü düzeltmek bahanesiyle gözlerini kaçırdı benden. Bakarsa dayanamaz çünkü.

"Merke..."

"Yalan söyleme! Merkeze gitmeyeceğini biliyorum. Hangi kıza gideceksin bu sefer? Aylin, Su, Melike, Didem, Gonca, Yeliz... Hangisi? Yoksa başka tatlar mı deneyeceksin?"

Dedim sesim titrerken. Ona ihtiyacım varken yalnız bırakıyor beni. Bugün sevdiğim erkekler canımı yakmak için sözleşti mi? Neden hepsi kırıyor beni?

"Tuğba..."

"Git Buğra! Uyuyacağım ben!"

Deyip arkamı döndüm ona. Yatağa oturdu tekrar.

"İyi geceler."

Deyip öpücük bıraktı yanağıma. Sonra çekip gitti. Ben pişman oldu, yanım yatacak sandım. Pislik! Beni bırakıp gitti!

*

10 dakika oldu Buğra gideli. Ama ben hala usul usul yaş döküyorum. Çapkınlıklarını bana tercih etti. Bu kadar değersiz değilim ki. Niye yaptı.

Ben tekrar gözlerimi yumup uyumaya çalışırken hareketlilik oldu yatakta. Aniden gözlerimi açtım. Buğra gitti. Peki bu... Bu kim? Arkama dönmeye korkuyorum. Hıh birde boynumdan öptü. Allah'ım kabus mu görüyorum?

"Uyu ufaklık benim."

Sesiyle rahatladım. Bu Buğra! Ona döndüm gülen gözlerle. Bana bakıp gülümsüyor. Hayal mi görüyorum?

"Git...gitmiştin."

Dedim kekelerken. Sonra cevabını beklemeden başımı boynuna gömdüm.

"Gecelik giymeye gitmiştim. Pantolonla gömlekle yatmak zor oluyor tabii. Ama Tolga'ya söyle düzenli olsun biraz. Bir gecelik bile bulamadım. Dolabı çok dağınık!"

Sırıttığını hissedebiliyorum. Hiçbir şey söylemedim.O yanımda ya bu yeter bana. Hiçbir söze gerek yok.

*

"Oo bizim kumrular yine dışlamış beni."

Sesiyle gözlerimi açtım. Abimin sesi bu. Hem de oldukça neşeli çıkıyor. İnanmayan gözlerle toplandım oturduğum yerden. Abim tam karşımızda sırıtarak dikiliyor. Hala rüya olduğunu düşününce koluma cimdik attım.

"Ahh!!"

Acıdı yahu! O zaman ben gerçekten uyandım. O zaman abim cidden neşeli. İşte bunu çok sevdim.

"Aramızda ki bağı kıskanma dostum."

Sesiyle Buğra'ya döndüm. Gözleri kapalı, kocaman sırıtıyor. Seslere uyanmış olmalı.

"Kıskanmamak elde değil dostum."

Dedi abim hàlà neşeyle. Sonra boş tarafa, yani Buğra'nın yatmadığı tarafa dolandı. Aaayy yanıma yatacak.

"Bana da yer açarsanız affederim."

"Kay Buğra."

Dedim hiç tereddütsüz. O da bunu bekliyordu ki sağ tarafının üstüne yatıp gözlerini açtı. Bende hemen sırtüstü ona sokulup abime yer açtım. O an fark ettim ki abim terli ve kirli kıyafetlerle.

"Geceliklerini giy."

"Yorgunum ufaklık. Sonra yıkarsın."

Deyip yanıma yattı. Normalde olsa bu şekilde yatağıma asla yatırmam ama abim yumuşamışken iki yakışıklı arasında yatma fırsatını da kaçıramam. Uzun süredir yapmıyorduk bunu.

Abimde yatağa yatınca bir elimle Buğra'nı elini, bir elimle abimin elini tuttum.

"Saat 5 daha. Uyuyalım mı?"

Dedim boncuk boncuk ikisine bakarken. Onlar benim aksime birbirlerine bakıp sırıttı. Yine mi?

Ben daha savunmaya geçmeden ikisi de ayaklarıyla ayaklarıma ve bacaklarıma vurmaya başladılar. Bir yandan da kıkırdıyorlar. Bende kıkırdıyorum tabii. Bir yandan da savunma yapmaya çalışıyorum.İkiye tek ne kadar olursa tabii.

"Yaa abi sen yorgun değil misin? Neden uyuyorsun Buğra'ya?"

Dedim en son iyice yorulunca. Onlarda durdular. Başımı kaldırınca ikisi birden uzattı kollarını. Bende iki güvenli kolun üstüne başımı koydum.

"Bu sefer ben başlatmadım, abin beni yoldan çıkardı."

"Abi."

Dedim kaşlarımı çatarken.

"Bende insanım."

Dedi kocaman gülümserken. Bende gülümseyip iyice yerleştim aralarına.

"Hadi uyuyalım."

Deyip ikisinin de gamzelerine öpücük kondurdum. Onlarda aynı anda öpücük kondurdular yanağıma. Bunu yapmalarını seviyorum.

*

---Kıvanç---

Hadi prenses aç şu telefonu. Nazlanmanın sırası değil ki. Telefon uzun süre açılmayınca meşgule düştü tabii. Bu kaçıncı arayışım sayısını unuttum. Abimle dertleşince gece, artık prensese Buğra yüzünden kızmamaya karar verdim. Çünkü işimi o Buğra efendiyle halledeceğim! Şu ikna dönemini bir atlayalım, nişan bir olsun, prensesi kendime bir bağlayayım göreceğim o Buğra efendinin işini. Anladığı dil neyse ondan konuşacağım.

Telefon yine kapanacakken açtı prensesim telefonu. Sonunda!

"Ne var, ne!?"

"Aşkım dinlesen bir beni."

"Aşım deme bana!"

"Ama prenses..."

"Prensesinde değilim senin!"

"O zaman hayatımsın."

"Hayatın falanda değilim."

"Sevgilim dinl..."

"Sevgilin de değilim ben senin!"

"Meleğim ba..."

"Meleğin falanda değilim Kıvanç! Hala kızgının sana!"

Off prenses çok nazlısın sen. Ama haklısın prensesler nazlı ve kaprisli olur. Benim gibi hayatını prensesine adamışlarda onları çeker. N'aplım kalbimizin cezası, çekeceğiz artık.

"Dinlemeden yargılıyorsun prenses. N'apıyım çok seviyorum seni. Abinden başka herkesden kıskanıyorum. Kendimden bile..."

Sessizce nefes alıp veriyor prenses. Yumuşadı sanki. Yumuşadı, yumuşadı. Sözümü kesmediğine göre.

"O da abim."

Dedi en son kısık sesle. Sakinim, prensese çatmayacağım.

"Evet o da abin. Fazlaydı kabul ediyorum."

Deyince prenses şaşkınlığını belirten bir çığlık kopardı.

"Ciddisin değil mi?"

"Evet, elbette."

"Seni seviyorum balım. Seni çok seviyorum."

"Bende seni seviyorum."

Deyip kocaman gülümsedim. Her şeye rağmen affedilmek güzel.

"Ne yapıyorsun şimdi?"

"N'apıcaksın? Sen şimdi üstümde ne olduğunu da sorarsın."

Deyip neşeyle kıkırdadı prenses. Ahh prenses, ahh. Böyle yapıp masumane duygularımı başka yönlere çekiyorsun haberin yok. Ondan sonra benim adım sapık oluyor.

"Onu sorarsam kafama ilk fırsatta terlik yeme ihtimalim var prenses. Sormuyorum o yüzden. Ama söylesen de fena olmaz hani."

"Hemen söylüyorum balım. Normal insanlar gibi kıyafetler var. Pantolon tişört falan. "

"Hıı daha alt tabakalara inm..."

"Kıvanç!"

Diye azarı yiyince susmak zorunda kaldım. Yine günah keçisi oldum.

"Ama sen baştan çıkardın prenses. Bu sefer suçum yok ki."

Dedim küçük çocuklar gibi. Koca bir kahkaha patlattı prenses. Bugün neşesi baya yerinde sanki.

"Tamam prenses ya, gülme. Hem gencecik, tazecik sevgilinin duygularıyla oynamaya utanmıyor musun sen?"

Dedim kendimi gülmemek için tutarken. Prenses kahkahalarına kıkırdamak suretiyle devam etti.

"Tamam tazecik sevgilim susuyorum. Ve soruna gelince birazdan çıkacağım, dersim var. Sonrada yurda giderim. Kızımı çok özledim."

"Gidemezsin prenses üzgünüm. Babam gelecek size 2 saate."

Sustu prenses. Cevap vermiyor. N'oldu şimdi? Şok falan mı geçiriyor? Ama şok geçirecek bir şey yok ki bunda. Babam dün söylemişti zaten Tolga'yı ikna için onlara gideceğini.

"Prenses, iyi misin?"

"İ...iyim. Neden daha önce söylemiyorsun Kıvanç? Ben akşam gelir sanmıştım. 2 saate nasıl hazırlık yapayım şimdi?"

Hıh derdi anlaşıldı prensesin. Hayır hazırlık yapacak ne var ki? Babam bir çaya tav olur.

"Bir çay yeter prenses."

"Yetmez iste! Öff kapat hadi, kapat!"

"Seni seviyorum prenses. Bu sana enerji versin."

"Tamam balım. Hadi görüşürüz."

Deyip cevabımı beklemeden kapattı telefonu. İnsan bir 'Bende.' der değil mi? Çok bozuldum şimdi.

*

---Tuğba---

"Seni seviyorum prenses. Bu sana enerji versin."

Enerji versinmiş! Vermez mi? O kadar şeyi 2 saate nasıl sığdıracağım şimdi!

"Tamam balım. Hadi görüşürüz."

Deyip cevap beklemeden kapattım telefonu. Sonra hızlı adımlarla odamdan çıkıp abimin odasında girdim. Uyumuyorsa söyleyeceğim. Resmen ecel terleri döküyorum.

Odaya girince abim bana döndü direk. Uyumuyordu demek ki. Keşke uyuyor olsaydı abim ya. Korkut amca gelince uyandırırdım seni. O gidince hepsinin azarını toplu yerdim.

"N'oldu Tuğba? Yüzün kireç gibi."

Kireç gibi olmaz mı? Sevgilim bombayı kucağıma bıraktı gitti. Patlayacak ama az hasar verse bari.

"Mavişim bir şey söyleyeceğim ama kızma."

"Tamam söyle hadi."

"Şimdi sen d...dün yemekteyken aradın ya..."

Dedim gözlerimi kaçırırken. Abim yatakta toparlandı bu sözlerimle. Uff çok zor olacak.

"Hıh iste ben ağlayınca... Şey ikna olmadığını söyledim. Kıvanç'ın babası da seninle konuşmaya geliyor."

Dedim sesim iyice kısılırken. Abime bakamıyorum. Abim benim aksime sakin bir şekilde geri yatağa yattı.

"İstemeye geliyor yani?"

"Hayır gönlünü almaya."

Dedim yalvaran gözlerle bakarken. Abim bu sefer gülümsedi rahatlamam için.

"Gelsin bakalım. Bir de onu dinleyelim."

Kızmadı! Abim kızmadı! Allah'ı çok mutluyum. Abimin yanaklarına içten bir öpücük bıraktım. Daha fazla şansımı zorlamadan çıktım odadan.

*

Hıh bunu da fırına verdim mi artık giyinebilirim. Sanırım yetiştim. Ama çok yoruldum ya. Evi sil süpür, ikramlık bir şeyler yap derken kendimi kaybettim resmen. Bir de sürem kısıtlı olunca kendimi kaybettim diyebilirim. Üstelik çok terledim, duş almam lazım.

*

"Hoş geldiniz."

Dedim kocaman gülümsememle kapıyı açarken. Abimde hemen arkamda. Korkut amca bir ona bir bana bakıp gülümsüyor. Ahh bizi şimdiden evlatları gibi sevdi.

"Hoş bulduk kızım."

Deyip kendine çekti beni. Sonra sıkıca sarıldı. İlk başta neye uğradığımı şaşırsam da dün anlattıkları aklıma gelince bende sarıldım. Babam gibi, sanki o gelmiş gibi, yeniden kavuşmuşum gibi.

Sonra benden ayrıldı Korkut amca. Abime yöneldi. Daha abim ne olduğunu anlamadan ona da sarıldı sımsıkı. Abim bana şaşkın şaşkın bakarken ben ona dolu gözlerle bakıyorum.

"H...Hoş geldiniz."

Dedi abim en son konuşmayı akıl ettiğinde.

"Hoş buldum yavrum, hoş buldum."

Geri çekildi Korkut amca. Gözleri yaşlı yaşlı abimi süzdü.

"Aynı Murat'sın oğlum sen. Sanki onun geçliği duruyor karşımda."

Ahh abim iyice şaşırdı. 'Ne oluyor?' bakışı attı bana. Bende omuz silkip içeri aldım onları. Açığa kavuşması gereken birden fazla konu var.

*

"Sizden sık sık bahsederdi aslında."

Dedi abim gülümserken. Bir olayı açığa kavuşturmuş olmanın rahatlığıyla kocaman gülümsedim. Servisleri de bitirince yerime geçtim.

"Keşke sizinle de tanışabilseydim. O zaman bulmam daha kolay olurdu."

"Kısmet bugüneymiş."

Dedi abim sakinleştirici bir tonda. Kıvanç'ın aksine babasını çok sevdi. Darısı balımın başına.

"Öyle yavrum, öyle. Bundan sonra, n'olursa olsun ikinizin de yeni bir ailesi var. Eminim sultanımda çok sevecek sizi."

"Onunla da tanışmayı çok isterim."

Deyince abim, kocaman açılmış gözlerle baktım abime. Bu kadar çabuk yumuşaması normal mi? Yada sevgisi Kıvanç'a gelince mi yok oluyor? Öyle değil mi? Pis odun!

"İlk fırsatta gelin. Sultanımı sevindirin. Yeni çocuklarıyla tanışsın. Tuğba ile tanıştı ama gelini olarak. Birde kızı ve oğlu olarak gelin."

Hıh yanaklarıma bir ateş çöktü. Sanırım kızarıyorum. Bu adam ne yüce gönüllü böyle?

"Karınızdan bahsederken gözleriniz gülüyor. Çok seviyorsunuz."

Dedi abim iç çekerken. Eminim aklına Bahar ablam geldi.

"Çok hem de. Babanda anneni çok severdi."

"Evet, çok. Hep onların ki gibi bir aşk diledim. Kaç sene olmuştu evleneli hala birbirlerinin gözlerinin içlerini bakarlardı."

Dedi abim gözleri dolarken. Hem anne-baba hasretiyle hem Bahar ablamın yokluğuyla kavruluyor şuan farkındayım. Keşke elimden bir şey gelse. Dayanamıyorum böyle olmasına. Canım yanıyor canı yandıkça.

"Baban size annenle nasıl tanıştığını anlattı mı?"

Dedi Korkut amca. Gözleri ışıl ışıl yandı resmen. Abim çayından bir yudum aldı sonra gerginlikle bana baktı. Şu konuşma ortamında olmak istemezdim ama koskoca adam ayağımıza gelince kaçmak olmadı.

"Bir keresinde anlatmak istemişti ama annem izin vermedi. 'Onlar daha çocuk. Akıllarını bulandırma Murat.' deyip kızmıştı."

Dedi abim. Sonra burukça gülümsedi. Bunları hatırlamıyorum. Demek ki ben baya küçüktüm.

"Siz biliyor musunuz?"

"Bilmez miyim? Bende yanındaydım. Beraber yaşadık o günleri."

Deyip ic çekti. Anlaşılan babamı fazlasıyla özlüyor. Bende çok özledim onu. Mavi gözlerini, gamzesini, gülüşünü... Allah'tan abim var yanımda. Babama o kadar benziyor ki onunla özlem gideriyorum bazen.

"Biz askerden sonra ayrılmadık hiç Muratla. İlk işimiz ortaktı hatta. Ben kendi ofisimi açmadan bir şirkete girmiştik. Ben Adana'dan, Murat Kayseri'den kopmuştu. Murat'ın kims..sesi yoktu zaten."

Deyip gözlerini sildi. O günleri hatırlamak üzdü onu. Abime baktığımda onunda gözlerinin dolduğunu fark ettim. Biz ailemizi gerçekten özledik.

"Bir köprü projesi vardı. Küçük bir şeydi ama bizim gibi çaylaklar için yeterliydi. İzmir'e gittik bunun için."

"İzmir'e mi?"

Dedim hayretle. Babam o zamanlar mı gelmiş İzmir'e yani?

"Evet kızım İzmir'e. Köprü projesi ortalanmıştı nerdeyse. Biz babanla canla başla çalışıyorduk. Sonra bir gün kendimize tatil verip merkeze indik. Hiç gezmemiştik daha önce. Bir okulun önünden geçtik. Öğrenciler yeni çıkıyordu liseydi burası bir kız geçti o sırada önümüzden babanız birden durdu kaldı. Ne olduğunu anlamak için ona baktığımda ceylan gibi kaçan kıza baktığını gördüm. Kocamanda gülümsüyor. Annen gözden kaybolunca bana döndü. 'Çok güzeldi. Adı ne acaba?' deyip iç çekti. Aşık olmuş bizim ki. Ondan sonra o okula her gün gider oldu. Kızı birkaç kez daha görmüş. Fırsatını bulup ismini sormuş. O da söylemiş. Sonra kızı araştırdık bulduk. Anne babası vardı bir tek. Hemen istemeye gittik ama deden vermedi anneni."

"Neden?"

Dedi abim merakla. Sonra bana baktı nemli gözlerle. İkimizin de içinden geçen aynı şuanda. Bu hikayeyi annemden ve babamdan dinlemeyi isterdik. Hikayenin arasında babam o meftunu olduğum, anneme özel olan, aşk dolu bakışlarını yollasaydı mesela. Annem kızarsaydı o bakışlarla. Abimle biz kıkırdasaydık bu hallerine. Kaç kere şahit oldum buna ama bu hikayeyle başka güzel olurdu eminim.

"Annen küçüktü daha. 18'ine bile girmemişti. Dedenin de tek göz ağrısı olunca vermek istemedi tabii. Birde baban İstanbul'da çalışıyordu. Kızını İstanbul'a götürmesinden korktu. Baban, anneni kaçırmak istedi annen razı olmadı. Ailesini ezemedi. Murat çaresizdi. O günden sonra hayata küstü. Anneni görmeye de gitmedi pek. Sonra tam köprü bitti, 2 güne yola çıkacağız 'Son kez.' dedi Murat 'Son kez görmek istiyorum gelinciğimi.' Gitti de. Akşama kadar gelmedi. Akşam geldiğin de yüzünde güller açıyordu. Meğer annen ilk defa sevdiğini söylemiş ona. Dedeni ikna edemeyeceğini bildiği için İzmir'de kaldı. Şirketle konuştu, oradan kendine iş ayarladı. Ben İstanbul'a dönünce sultanımla evlendim ama o deden ikna olana kadar bekledi. 4-5 sene falan işte. Anneniz üniversite bitirip avukat çıkana kadar bekledi."

Deyip yeniden kuruladı gözlerini. Abimde öyle. Bu kaç oldu bilmiyorum ama bu iki adam gözlerini kuruladıkça yenisi akıyor. İkisi de, belki bende, burukça gülümsüyor.

"Vay be!" dedi abim. "Ne hikaye ama. Annem, babamın düzenini bozmuş resmen."

"Aşk bu evladım. Ne zaman geleceği, kimle geleceği belli olmuyor. Kimi benim gibi sevdiğiyle hemencecik evleniyor kimi yaş bekleyip, izin bekleyip hayal ediyor."

Bu cümledeki imayı bende abimde çok iyi anladık. Korkut amca abime yaş önemli değil demeye getiriyor. Abime bakamıyorum. Tepkileri gözlerine yansıyor ve ben vereceği tepkiye hazır değilim.

Continue Reading

You'll Also Like

565K 34.6K 29
Görücü mü? Asla, diyordu Ateş... Ta ki adının anlamını kalbinde hisseden o kızı görene kadar... Durakta her sabah fotoğraflarını bir sapık gibi çekti...
238K 8.4K 42
Birini sevmek, bu duyguyu kabullenmek ve itiraf etmek ne kadar zor olabilirdi? Asya için zordu, hatta imkansızdı. Çünkü o aşkı; izlediği dizilerden...
496K 31.3K 29
Bir yanda Asosyallikte mastır yapmış, alaycı ve çenesi kalp ritminden daha çok çalışan Masal Temizkan ile; işine aşık, son derece ciddi, disiplinli...
31.2K 1.5K 21
Aşık olmak için 3 saniye yeterken, unutmak için 3 sene yetmemişti...