ÖZ AİLEM

yourunknowauthor tarafından

1.9M 106K 21K

HAYAT ACIMASIZDI , ACIMADI DA . . . Hayat Atabeyli ailesini hiç acımadan yakmıştı 17 yıl önce. Onlardan bir... Daha Fazla

KARAKTER TANITIMI
1. BÖLÜM (GEÇMİŞ)
2. BÖLÜM (GERÇEKLER)
3. BÖLÜM(HAYATIM)
4.BÖLÜM (İLK KARŞILAŞMA)
5. BÖLÜM(ACILAR)
6. BÖLÜM (YEMEK)
7. BÖLÜM (EĞLENCE)
8. BÖLÜM (ANLATACAĞIZ)
9. BÖLÜM (KAZA)
10. BÖLÜM (UYANDI)
11. BÖLÜM (24 SAAT)
12. BÖLÜM (OYUN)
13. BÖLÜM (ÖĞRENDİ)
14. BÖLÜM (GELECEĞİM)
15. BÖLÜM (ABİ)
16. BÖLÜM (POYRAZ)
17.BÖLÜM (KARAKOL)
18.BÖLÜM (ANNE,BABA)
19.BÖLÜM (DÖNDÜM)
20.BÖLÜM (SAHİL)
DUYURU
21. BÖLÜM (KUZENLER)
22.BÖLÜM (DAVET)
23.BÖLÜM (KAÇIRILMA)
24.BÖLÜM (YALAN)
25.BÖLÜM(AFFET)
İNSTAGRAM
26. BÖLÜM (ANNE TARAFI)
27. BÖLÜM(METEHAN)
28. BÖLÜM (İŞKENCE)
29. BÖLÜM (KAVGA)
30. BÖLÜM (GİDİYORUZ)
32.BÖLÜM (YAYLA)
33. BÖLÜM (DÖNDÜK)
34. BÖLÜM (KEMOTERAPİ)
35.BÖLÜM (TARTIŞMA)
36.BÖLÜM (KÜSLÜK)
37.BÖLÜM (SAÇLARIM)
38. BÖLÜM (YATILILIK)
39. BÖLÜM (ALIŞMA)
40. BÖLÜM (ÖZLEM)
41. BÖLÜM (İLİK NAKLİ)
42. BÖLÜM (VURULMA)
43. BÖLÜM (İYİLEŞME)
44. BÖLÜM (BARIŞSAK MI?)
45. BÖLÜM (UZUN ZAMAN)
46. BÖLÜM (ÇIKIYORUM)
47. BÖLÜM (KIŞ TATİLİ)
47. BÖLÜM (KISKANÇLIK)
48. BÖLÜM (MOSKOVA)
49. BÖLÜM (KAYAK)
50. BÖLÜM (DOĞUM GÜNÜ)
51. BÖLÜM (2 KURŞUN)
52. BÖLÜM (UÇURUM)
53. BÖLÜM (ÖLÜMÜN KIYISINDA)
54. BÖLÜM (BASKINLAR)
55. BÖLÜM (ASİL ATEŞ)
56. BÖLÜM (EDİZ BEBEK)
57. BÖLÜM (KUTLAMA)
58. BÖLÜM (ATEŞ AİLESİ)
59. BÖLÜM (EVDEN KAÇIŞ)
60. BÖLÜM(SİZDE Mİ)
61. BÖLÜM (BENCİLLİK)
62. BÖLÜM (İFLASIN EŞİĞİ-FİNAL)

31. BÖLÜM (YOLCULUK)

25.8K 1.6K 844
yourunknowauthor tarafından

(Multimedya: Poyraz)

ASLI ATABEYLİ

Elimi yüzüme değdirdiğimde elime gelen sıvıyla gözlerimi araladım. Elime gelen sıvı kırmızı renkteydi. Hemen doğruldum. Elimi tekrar yüzüme atınca burnumun kanadığını fark ettim. Yatağımdan kalkıp banyoma girdim. Hızlıca burnumu yıkayıp burnuma peçete tutmaya başladım. Biraz sonra akan kan durmuştu. Kanlı peçeteleri çöpe atıp elimi ve yüzümü yıkadım. Tek elle zor olsa da. 

Birazdan yola çıkacaktık. Dün babam Trabzon'a gidiyoruz dedikten sonra hep beraber eve gelmiştik. Dün eve gelince Metehan'ı arayıp Trabzon'a gideceğimi söylemişti. Biraz üzülmüştü ama en kısa zamanda döneceğimi söylediğimde ikna olmuştu. En sevindiğim şeyse okula gitmeyecek olmamızdı. 

Dolabımın karşısına geçip rahat bir şeyler aldım elime. Beyaz bir swaetı, yeşil nikelerimi  ve beyaz bir eşofmanı elime alarak annemlerin odasına yol aldım.

Kapıyı tıklattım. "Gel." dedi annem. İçeri geçtim. Babam yoktu. "Anne yardım edebilir misin?" dedim. "Gel tatlım." dedi. Annemle üstümü değiştirdikten sonra konuştum. "Anne ne zaman çıkacağız? Kıyafet almam lazım mı?" dedim. "Yarım saat sonra çıkacağız kızım ve kıyafet işini dün ben hallettim sen merak etme." dedi. Kafa sallayıp odadan çıktım. Yine geçen günkü gibi bir halsizlik çökmüştü üstüme. 

Salondaki koltuğa geçip oturdum. Sanki tüm gece uyumayıp çalışmışım gibi halsizdim ve vücudumdaki eklemler ağrıyordu. 

"Günaydın prensesim." diyerek salona girdi Kaan abim.

"Günaydın abi." dedim canımın acıdığını belli etmeyerek.

"Aç mısın? Yola çıkmadan bir şeyler ye sonra miden bulanır." dedi Kaan abim. Ah sorunda bu ya. Yesem midem bulanıyor yemesem midem bulanıyor.

"Olur yerim." diyerek ayağa kalkıp mutfağa yöneldim. Mutfaktan aldığım sütle kahvaltılık gevrek hazırlayıp en yavaş hızda yemeye başladım. Hem canım ağrıyordu hem de midem bulanmasın diye uğraşıyordum. 

"Günaydın güzelim." dedi mutfağa giren Demir abim. 

"Günaydın abi." diyerek onu cevapladım.

"Kız sana ne oldu? Hasta mısın? Rengin atmış." dedi Demir abim yüzümü incelerken.

"Yok ya ne hastası. Uykusuz kaldım ya ondandır." diyerek onu geçiştirdim. Ortada bir şey yokken ortalığı velveleye vermeye gerek yok.

"İyi. Giderken uyursun." dedi ve mutfaktan çıktı.

 Yemeğim bitince bende ağır adımlarla çıktım mutfaktan. Abilerimin hepsi salonda oturmuş annemle babamı bekliyordum. Gidip Araz abimin kucağına oturdum. Kafamı omzuna yaslayıp gözlerimi kapattım. Tek isteğim rahat bir yerde uzanıp ağrılarımın geçmesini beklemekti.

"Bebeğim sen kilomu verdin?" dedi Araz abim.

Kafamla onayladım. 

"Neden? Zaten zayıftın. Sakın kilo vermek için diyet yapıyorum deme." dedi.

"Sence ben sırf kilo vermek için güzel yemeklerden mahrum kalır mıyım? Kendi kendime verdim. İradem dışında yani." dedim.

"Anlaşılan seni daha iyi beslemeliyiz." dedi Araz abim. Kapalı gözlerime rağmen kaşlarımı çattım.

"Abi ben hayvan mıyım ki beni besliyorsunuz?" dedim.

Daha abim cevap vermeden annemlerin sesi salona yayıldı. "Hadi çocuklar çıkalım. Amcalarınız da çıktı yola." dedi annem. Hiç istifimi bozmadan abimin kucağında uzanmaya devam ettim.

"Kalkamaya niyetin yok galiba bebeğim." dedi Araz abim. Kafamı olumsuz anlamda salladım. Oda gülerek ben kucağındayken ayağa kalkıp yürümeye başladı. Annemle babam, Poyraz abimle Demir abim, Kaan abimle Ayaz abim, Benle de Araz abim arabalara bindik. 

Abim beni arka koltuğa bırakıp kendi de ön koltuğa geçip arabayı çalıştıracağı sırada telefonu çaldı. Telefonu arabaya bağlayıp cevap vererek arabayı sürmeye başladı.

"Araz sakın acele etme. Hızlı sürme dikkatli ol." diye konuşan Poyraz abimin sesi doldurdu kulaklarımı.

"Tamam abi." dedi Araz abim. 

"İyi. Bir şey olursa direkt beni ara." dedi Poyraz abim.

"Tamam." dedi Araz abim ve telefonu kapattı.

"Kemerini tak bebeğim." dedi Araz abim.

"Ama uyumak istiyorum." dedim.

"Tamam uzan  o zaman." dedi Araz abim.

"Sende tak kemerini." dedim ayakkabımı çıkarıp uzanırken.

"Tamam takıyorum." diyerek kemerini taktı. Tam o sırada telefonum titredi.

 Yüce Kuzen Konseyi'nden 1 yeni mesaj.

Kerem Abim: Çıktınız mı yola?

Siz: Evet.

Deniz: Maalesef evet. Şu salak Dengiz kafasını omzuma koymuş salyalarını akıtıyor şuan. Geri zekalıyı itiyorum da geri geliyor. Ehliyetimiz yok diye annemlerin arabasındayız.

Siz: Sana şuan acıdım. Ben arka koltukta rahat rahat yayıldım.

Erim: Bende. Abimler önde oturuyor ben ise arkada cumhuriyet kuruyorum.

Deniz: Bu yapılır mı bu bana ya? Allah'ım neydi günahım?

Demir Abim: Sanırım Dengiz'in ikizi olmak. asdasasda

Dengiz: Uyandım ve görüyorum ki dedikodum yapılıyor. Hah beni çekemeyenler besmele çeksin. 

Dengiz:

Siz:

Deniz:

Erim: 

Dengiz: Hepiniz birleşmiş bana oynuyorsunuz. Küstüm gidiyorum.

Dengiz kişisi gruptan ayrıldı

Siz: Geri zekalı bu çocuk yemin ederim.

Erim: Şuan eminim ki  Deniz'e onu gruba almamız için mesaj atmasını söylüyordur.

Deniz: Ne alakası var? Ben hiç öyle bir şey yapar mıyım? 

Deniz: Geri zekalı telefonumu aldı. Bir de mesaj atmış. Mal bu.

Erim: Demedim mi? Aslı al şu malı gruba da Deniz'i rahat bıraksın.

Siz Dengiz kişisini gruba eklediniz.

Dengiz: Ne oldu? Hasretime dayanamadınız değil mi?

Siz:

Deniz:

Dengiz: İyice sıktınız yeter. Gidiyorum ben.

Dengiz kişisi çevrim dışı.

Deniz kişisi çevrim dışı.

Demir Abim kişisi çevrim dışı.

Erim kişisi çevrim dışı. 

Siz çevrim dışısınız.

Telefonumu kapatıp yerimde doğruldum. Uykum kaçmıştı. "Bebeğim uyumayacaksan kemerini tak." dedi benim kalktığımı gören abim. Onaylayıp kemerimi taktım.

"Aç değilsin değil mi?" dedi.

"Evet değilim. Çıkmadan önce bir şeyler yedim." dedim. Gözünü yoldan ayırmadan kafasıyla onayladı. Bende telefonumu elime alıp internette dolaşmaya başladım. Yaklaşık 1 saat sonra gözlerim ağırlaşınca kemerimi çözüp uyudum.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Arabanın durmasıyla gözlerimi aralayıp doğruldum. "Ne oldu?" henüz varmış olamazdık. Yol yaklaşık 12 saatti. Elime telefonumu alıp bakınca 7 saattir yolda olduğumuzu gördüm. Yuh 5.5 saat mi uyumuşum?

"Mola verdik bebeğim. Amcamlarla yemek yiyip yola devam edeceğiz." dedi. Onaylayıp ayakkabılarımı giyip arabadan indim. Arabalarından inen Yasemin yengemi görünce yanına koşup karnına sarıldım. 

"Merhaba küçük Atabeyli. Yolculuk nasıl geçiyor?" diye karnına bakarak konuştum.

"İyi geçiyor ablası. Midemin bulanacağını düşünüyordum ama bulanmadı." dedi Yasemin yengem. 

Arka tarafa göz atınca kahkaha attım. Deniz ve Dengiz üst üste uyuya kalmıştı ve Dengiz'in elinin baş parmağı Deniz'in ağzındaydı, Deniz'in elinin baş parmağı ise Dengiz'in ağzındaydı. Kahkahalarla arkama dönüp arabadan inen Erim'e bağırdım.

"Erim bunu kesinlikle görmelisin." dedim. Erim yanıma geldi ve gülmeye başladı. Telefonumu elime alıp kapıyı açıp fotoğraflarını çektim. 

"Hadi uyandıralım şunları." dedi Erim.

"Aynen. Hadi uyandıralım." dedim bende. Sonunda uyandıklarında hep beraber durduğumuz büfeden içeri girdik. Hepimiz oturduktan sonra herkes bir şeyler sipariş ederken benim canım sadece tatlı istiyordu. Buna izin vermeyeceklerini bildiğim için bir tost bir bardak meyve suyu ve çikolatalı puding istedim. 

Yemeklerimiz bittikten sonra herkes ayaklanmaya başlarken midem bulanmaya başlamıştı. "Lavaboya gidip geliyorum." dedim ve yanlarından ayrıldım. Lavaboya girdiğim gibi yediklerimi çıkarmaya başlamıştım. Sonunda bittiğinde elimi yüzümü yıkadım. Bana bir şeyler oluyordu ama bunun hiçte iyi bir şey olmadığı bariz belliydi.

Lavabodan çıktığımızda herkesin yola çıktığını sadece Araz abimin kaldığını gördüm. Yanına ilerledim. Arabaya gelince artık uyumayacağım için öne bindim ve kemerimi taktım. Abimde binip kemerini takınca yola çıktık. 

"İyi misin Aslı? İyi durmuyorsun." dedi Araz abim bana yandan bakarak. 

"İyiyim sadece yolculuk beni biraz yordu." dedim. 

"Tamam. Vardığımızda güzelce dinlenirsin bebeğim." dedi.

"Abi şarkı açayım mı?" dedim. Dikkati dağılabilirdi ne de olsa.

"Aç bebeğim. Bir şey olmaz." dedi. Telefonumu elime alıp arabaya bağladım ve şarkıyı açtım. 

"Her veda edişimde düşünürüm,
 Seni bi daha görememek var.
 Keşke kimsesiz kalsak her yerde biz olsak
 Ama yine de seninleyken dünya bile dar." diyerek söylemeye başladım.

"Yine seni düşünürken yağmur çiseledi
 Nefesim ellerine hasret kalmış besbelli." derken abimde bana eşlik etmeye başlamıştı.

"Küçük civcivim güzel kızım dünyam benim
 Bunun adı aşksa eğer
 Bu aşk yalnızca sana değer
 Bu adam yalnızca sana boyun eğer." diyerek abimle sözleri tamamladık.

"Sesinin güzel olduğunu bilmiyordum." dedim abime. Sesi gerçekten güzeldi. 

"Sanırım bunu bilen ilk kişisin." dedi. Şaşkınlıkla ona baktım. Daha önce kimseye şarkı söylememiş miydi?

"Daha önce kimseye şarkı söylemedin mi?" dedim.

"Hayır." dedi.

"Neden?" dedim.

"Sevmiyorum." dedi.

"E bana neden söyledin o zaman?" dedim.

"Çünkü senin için sevmediğim şeyleri bile yaparım." dedi. 

"Ben senin için sevmediğim şeyleri bile yaparım." dedim aynı onun gibi. Gülümsedi.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Sonunda varmıştık. Ayaklarımı hissetmiyordum. Abimle yolculuğun geri kalan kısmında genelde sohbet etmiştik. Şimdide varmıştık ve akşam olmuştu. Önünde durduğumuz evin kapısı açıldı ve içeriden 75-80 yaşlarında bir çift çıktı. Sanırım dedem ve babaannemdiler. Bizde doğru yüzlerinde büyük bir gülümsemeyle geldiler. 

"Oy hoş geldinuz uşaklarım. Oy benum güzel torunum da hoş gelmuş." dedi babaannem olduğunu düşündüğüm kadın. Yanıma gelip bana sarıldı. O ayrılınca dedem diye tahmin ettiğim kişi sarıldı. 

"Hoş geldun kizum." dedi benden ayrılan adam.

"Ben deden Ahmet, bu da babaannen Hatice." diyerek kendilerini tanıttı. Dedem kolumu yeni fark ederek babama döndü hızlıca. 

"Ula eşşek sıpası kız ne hale gelmiş? Ne oldu bu kiza?" dedi dedem. Babaannemde bunu fark ederek konuşmaya başladı.

"Ula gereksiz haytalar bir kiza sahip çıkamıyorsunuz. Ne diye varsınız ula siz?" dedi babaannem.

"Ufak bir kaza oldu." dedim.

"Neyse bunin hesabını size daha sonra soracağim. Dua edin yol yorgunusinuz." dedi babaannem.

"Hayde içeri geçelum malum geceleri serun olayir." dedi dedem.

Hep beraber içeri geçtik. Herkes birbirine sarıldıktan sonra beraber salonda oturduk.

"Babaanne kız torunun gelunce bizi unuttun bakayirum." dedi ağzını babaannemlere benzetmeye çalışırken maymuna benzeyen Dengiz. Onun bu haline gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Ula benim manyak torinum ne diyorsun öle. Ağzın burnin yamulacak şimdi. Allah korisun öle kalırsın yapma." dedi babaannem. "Hem unutirum tabi. Sizin gibu eşşek sıpalarindan sonra fıstık gibin torinum olmuş unutmayim de ne edeyim?" diyerek sözlerini tamamladı. 

Dengiz surat asıp yerine oturdu. Onun bu haline güldüm. Manyak. Aklıma gelen şeyle elime telefonumu aldım ve onları çektiğim fotoğrafı gruba attım.

Siz: fotoğraf*

Siz: Çok fotojenik çıktınız bebeler. asesfwassadasd

Odada aynı anda bir sürü bildirim sesi yankılandı. Abimler ve kuzenlerim ellerine telefonlarını aldılar. Ve gülmeye başladılar. 

"Seni küçük şeytan. Bunu bana nasıl yaparsın?" diyerek üstüme doğru gelmeye başladı Dengiz. Bu arada abimlerde annemlere ve diğerlerine fotoğrafı göstermiş ve bu sefer herkes gülmeye başlamıştı. 

"Ya ne yapayım. Çok tatlıydınız. Hem bakın artık ilerde çocuklarınıza gösterebileceğiniz bir anınız var." dedim gülerek. Aynı zamanda Ayaz abime iyice yaklaşmıştım. Şimdi bu öküzün ne yapacağı belli olmaz.

"Dua et 7 tane abin var. Onlardan korkmasam sana ne yapacağımı iyi bilirdim." dedi ve u dönüşü yapıp yerine oturdu. 

"Ula uşaklarım küçük bebeler gibun birbirinizun parmağinu mi emdinuz?" dedi dedem.

"Yok dede bir anda olmuş. Yorgunduk ya ondan." diyerek durumu toparlamaya çalıştı Deniz.

"Neyse neyse hayda yemeğe geçelum. Yorgunsinuzdir. Uyursinuz yemekten sonra." dedi babaannem.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Yorgunlukla kendimi bana verilen yatağa attım. Yemek yemiştik. Bende ucundan biraz biraz yemiştim. Malum son olaylardan sonra daha dikkatli davranıyordum. Şimdide herkes odalarına çekilmişti. Abim ve kuzen tayfasına acıyordum şuan. Çünkü onlar hepsi tek bir odada kalıyorlardı. Sanırım odada 5 tane ranza vardı. Ben ise tek kız olmanın karıyla yalnız kalıyordum. 

Kapanmak için savaş veren gözlerime mani olmayıp kendimi karanlığa bıraktım.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

"Aslı uyan hadi. Kahvaltı yapacağız." diye söylendi başımda dikilen Erim.

"Ya of tamam kalkıyorum." diyerek yataktan indim.

"Şükür kızım ya. Kış uykusunda mısın? Bu ne kadar derin bir uyku böyle." dedi.

"Sus be kalktım işte." dedim ve odadaki lavaboya girdim. İşimi halledip çıkınca Erim de gitmişti. Dolaba göz attığımda annemde dediği gibi kıyafet işini halletmişti.

Camdan dışarı göz atınca havanın güzel olduğunu gördüm. Elime koyu gri bir şort ve lacivert beyaz renklerinden oluşan bir sweat aldım. Artık eskiye oranla alçıya bir tık daha alıştığım için önce altımdaki eşofmanı indirdim ve şortu giydim. Alçının dışında kalan parmaklarımın da yardımıyla düğmesini kapattım. İlk önce bir  kolumu çıkardım sonra alçılı kolumu çıkardım sonra sağlam kolumla kafamdan da çıkardım. Getirdiğim sweatı elime alıp aynı işlemi tersten yapıp giydim. Sanırım şu giyinme işini de artık yapabiliyordum. 

Odadan çıkıp dün yemek yediğimiz odaya girdim. "Günaydın Atabeyli ailesi." diyerek boş olan sandalyeye oturdum. Herkes inmişti. Beraber kahvaltı yapmaya başladık. "E ne yapalım yemekten sonra?" dedi Kerem abim.

"Uşaklar şimdiden söyleyeyim akşama sakın ola geç kalayim demeyin. Misafirimiz var." dedi babaannem. "Tamam Hatice sultan sen merak etme." dedi Kerim abim.

"Bence Aslı'ya buraları gezdirelim. Hem her zaman kuymak yediğimiz yere de gideriz." dedi Erim. Herkes onaylayınca plan oluşmuş oldu.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Kahvaltıdan sonra ilk durağımız Trabzon Kalesi olmuştu. Annemden aldığım fotoğraf makinasıyla kalenin fotoğrafını çektim. Kesinlikle çok güzeldi. "Güzelim geç senide çekelim." dedi Kaan abim. Kafamla onaylayıp elimdeki fotoğraf makinesini abime verdim. Birkaç dakika sonra bana geri vermişti. Aramızda kalsın fotoğraf çekmeyi de çekinmeyin de çok severim.

Kaleyi dolaştıktan sonra Ayasofya Müzesine gelmiştik. Burasıda çok güzeldi bol bol fotoğraf çekmiştik. Ondan sonraki durağımız ise Sümela Manasıtırıydı. En beğendiğim yer burasıydı. 

"Miniğim buranın hikayesini biliyor musun?" dedi Poyraz abim.

"Hayır." dedim.

"O zaman anlatayım.  İnanışa göre burayı Atinalı Barnabas ile Sophronios adlı iki rahip yapmıştır. Bu iki rahip rüyalarında Hz. İsa ve Hz. Meryem'i görmüş ve gördükleri yer Sümela'nın bulunduğu yerdir. Birbirinden habersiz olarak yola çıkan bu iki rahip birbirlerine gördüğü rüyayı anlatınca beraber manastırın temelini atmışlardır. Manastırın asıl adı Meryem Ana Manastırı'dır. Sümela ise bunun Rumcadaki adıdır. Manastırın M.S 395 yıllarında tamamlandığı tahmin edilmektedir. Trabzon Rum İmparatoru III. Alexios döneminde yapılan bu eserin yapımına katkı vermiştir. Bu yüzden eserde kurucusunun III. Alexios olduğuna dair deliller bulunmaktadır.

Sümela'yı Hristiyanlar tarafından değerli kılan en önemli nokta ise Hz. Meryem resmidir. İnanışa göre bu manastırda Hz. İsa'nın havarilerinden olan Aziz Lukas'ın çizdiği Hz. Meryem portresi manastırı kuran rahiplerle birlikte buraya gelmiştir. Ancak bugüne kadar herhangi bir resim bulunamamıştır. Manastır bazı dönemlerde dönemini yitirmiş çeşitli yağmalamalara maruz kalmıştır. Define avcıları tarafından sıklıkla kazılmış ve bir süre sonra harabeye dönüşmüştür. İçinde çeşitli yangınlar çıkmış ve birçok tarihi değeri kaybolmuştur." diyerek sözlerini tamamladı abim. 

"Abi bence yarın devam ederiz. Aslı da yorulmuştur." diyerek yanımıza geldi Kaan abim ben daha abime cevap veremeden.

"Tamam o zaman çıkalım. Sizin şu kuymak yediğiniz yere gidelim." dedi Poyraz abim. 

"Hadi gençler toparlanın gidiyoruz." diyerek etrafa dağılmış olan bizimkilere seslendi.

Hep beraber kuymak yemeğe geldik. Şahsen ben ilk defa yiyeceğim ve tadını merak ediyorum.

"Güzelim gel ben sana nasıl yeneceğini gösterim." diyerek sağlam elimi elinin arasına alıp bana göstermeye başladı Demir abim. İlk lokmamı yuttuktan sonra kesinlikle bunun tutkunu olacağımı anladım.

"Nasıl beğendin mi?" dedi Ayaz abim.

"Beğenmek mi muhteşem bir şey bu. Çikolata ile bile yarışır." dedim ağzıma bir lokma daha atarken. Tabi ki kusma ihtimalime karşı yavaş yiyordum. Sonunda bittiğinde hep beraber eve döndük. Arabadan indiğimde gördüğüm şeyle dondum kaldım. Resmen burada en az bizim arabalar dışında 10 araç vardı.

"Umarım düşündüğüm kişiler değildir." dedi Erim.

"Maalesef onlar." dedi Demir abim.

"Bittik o zaman. Yol yakınken geri mi dönsek." dedi Ayaz abim. Hiçbir şey anlamamıştım.

"Ne oluyor?" diyerek ecel terleri döken insan topluluğuna baktım.

"Bu gelenler babaannemin ahretliği. Kendileri çok kalabalık bir aileler. Kadının 20 torunu var ve yarısı kız. Bu da demek oluyor ki içeri girdiğimiz andan itibaren çevremiz büyük bir kız sürüsüyle sarılacak. Ne kadar bu durumdan rahatsız olsak da babaannem için katlanmamız gerekiyor." dedi Deniz.

Demek benim olana göz koyan bir kız sürüsü ha savaşa hazır olun. "Madem siz bir şey  yapamıyorsunuz ben yapacağım. Bana güvenin." dedim ve emin adımlarla eve ilerledim.

Başlıyoruz.

Kapıyı çaldım ve Poyraz abim yaşlarında bir kız açtı. "Buyurun kime baktınız?" dedi kız ağzını yayarken ve bana küçümseyen bakışlar atarken.  

"Evime girmek için kimseye bakmama gerek mi var?" dedim ve onu itip içeri geçtim. "Pardon da burası nerden senin evin oluyor?" dedi arkamdan. Tam o sırada annem geldi. "Hah kızım geldiniz mi? Bende tam sizi arayacaktım." dedi ve bana sarıldı. "Geldik anneciğim." dedim bende ona sarılırken. Abimlerde içeri geçince o kız Poyraz abimin yanına geçti.

"Ah Poyraz'cığım sen döndüm mü? Babaannen senden o kadar çok bahsetti ki seni çok merak ediyordum." dedi. Abim ise ona soğuk bir bakış atıp içeri geçti. Sırıtarak kıza göz kırptım. 

Biz içeri geçince bunun daha başlangıç olduğunu anladım çünkü içeride yengemler, 4 kadın, 1o kız ve 10 erkek vardı. Babamlar ve 4 adamsa  dışarıda oturuyordu. Babaannem bizi görünce ayağa kalkıp yanımıza geldi. "Hoş geldinuz uşaklarum." dedi. Ve annemlere döndü. "E hanımlar hayde bahçeye çikalum da gençler burada otursin." dedi. Yengemler dışarı çıkınca bizler ve onlar içeride kaldık. Onlar 10 kız 10 erkeklerdi. Bizde zaten 10 erkek bir kızız. Gözlerimi kızlara dikip teker teker hepsini süzdüm. Hepsi bizimkilerden birine gözünü dikmiş açıktan açıktan bakıyordu. Gözlerimi kıstım. Sanırım büyük çaplı bir kıskançlık krizinin ucundayız.

"Ah Kaan sen de baya vücut yapmışsın geçen sene ki görüşmemizden bu yana." dedi bir kız.

"Evet yaptı ama bu seni ne kadar ilgilendirir?" dedim kıza bakarken.

"Ah küçük kız bence sen büyüklerin konuşmasına karışma." dedi kız sırıttım.

"Bu durumda akıl yaşı olarak ilk senin susman lazım." dedim gözümü kısarak. Biri gitti 9 kaldı.

"Küçük kedimizin içinden aslan çıktı. Ha?" dedi yanımda oturan Erim. Buna ne kadar gülmek istesem de ciddi ifademi bozamazdım.

"E Ayaz sen üniversite okuyordun değil mi? Bende okuyorum." dedi başka bir kız. Abim bir şey demeyip sadece kafa salladı. Yeni hedef belirlendi rota oluşturuluyor. Bu sefer o kızı göz hapsine aldım. "E sen hangi bölümde okuyordun?" dedi kız. "Sana ne hangi bölüm okuduğundan? Abini sık boğaz etmesene." dedim abini kısmına vurgu yaparak. 

"Bir kere o benim abim değil. Aramızda sadece 1 yaş var." dedi kız.

"Yo bas baya da yaşında adam abin. Hiç utanmıyor musun abin yaşında birini rahatsız etmeye?" dedim. Şuan biraz yaşlı bir teyzeyi andırmış olabilirdim ama bizimkileri bu işgalden kurtarmam için her yol mubahtır.

"Yaaa Erim acaba ben sizin şehre geldiğimde buluşur muyuz?" dedi Erim'in öbür tarafına oturmaya çalışan kız. Hızlıca ayağa kalkıp Erim'i köşe çekip ortaya oturdum. 

"Yaa maalesef Erim müsait olamayacak." dedim kızı taklit ederek.

"İyi de ben zaman belirtmedim." dedi.

"İşte olay tam orada başlıyor. Erim senin için hiçbir zaman müsait olamaz. Genelde günün çoğunu beraber geçiriyoruz da." dedim sırıtarak. Kız bir şey demeyip önüne döndü. Çabuk pes ediyorlar ki bu benim işime geliyor.

"Demir beni biraz balkona çıkarır mısın?" dedi bir başka kız. Hemen atladım.

"Olmaz çıkamaz. Hasta o. Şimdi çıkarsa üşür onun için çıkamaz. Değil mi?" dedim Demir abime bakarak. Bana göz kırpıp yalandan öksürerek konuştu. "Evet hastayım. Çıkmasam daha iyi. Güzelim doğru söylüyor." dedi kız oflayıp geriye yaslandı. Bize kapıyı açan kız ayaklanıp Poyraz abime doğru yürüdüğü sırada kendimden beklenmeyecek bir hızda koşup kendimi Poyraz abimin kucağına attım ve ona sarıldım.

"Canım abim benim. Seni çok özledim." diyerek hem sarıldım hem yanaklarını öptüm. O da karnıma kollarını sardı. Kıza göz attığımda  başımızda dikildiğini gördüm. Abimin kafasını boynuma gömdüm. Artık yüzü görünmüyordu. "Abiciğim biliyorum senin uykun var. Hiç kaldırma kafanı uyu." dedim. Hafifçe güldüğünü işitince kafasını biraz daha gömdüm. Kendisinin gülüşü bile karizmatik tabii. Kıza döndüm.

"Sen niye hala başımızda dikiliyorsun? Görmüyor musun abim uyuyor. Git uyandıracaksın şimdi onu o cırtlak sesin ile." dedim.

"Sana ne be? Geldiğimizden beri car car konuşuyorsun. Bir sus! Ne yapacağımı sana mı soracağım." dedi. Abimin kucağından inip karşısına geçtim.

"Bir o ses tonunu alçalt, iki benim evimdeysen tabi ki bana soracaksın, üç bir daha aranızdan birinin abilerime ya da kardeşlerimle konuştuğunuzu görürsem yemin ederim yüzündeki boyalarla arabalarınızı boyarım ve fırça olarak yüzünüzü kullanırım." dedim.

Benimde bir sabrım var yani. Sen gel bizim evde bana ahkam kes, abilerime ve kardeşlerime yavşa yok ya. Kızlar tırsmış olmalı ki sustular. Tam bitti dediğim sırada daha başını yeni tamamladığımızı anladım.

"Abi yenge baya dişli çıktı." diye bir fısıltı duydum. Kafamı çevirip sesin kaynağına baktım. Benle yaşıt duran bir çocuk benden 3-4 yaş büyük bir çocuğa fısıldıyordu. Ne demek lan yenge? Beni göreli kaç dakika oldu da yenge oldum? Hadi onu geçtim yenge demek için birilerinin sevgilisi ya da sevdiği olmam lazımdı. Büyük çocuk  ona baktığımı fark edip göz kırparak cevap verdi. "Evet öyle." dedi bana bakarak. Kimse duymuş mu diye sağıma soluma baktığımda çocukların boku yediğini anladım.

Bizimkilerin hepsi çocuklara bakıyordu. Demek izleyicilerimiz vardı. Sıçtınız oğlum siz. 

Poyraz abim ayağa kalkıp sordu. "Sen az önce ne dedin?" dedi.

"Gelecekte yengem olacak kişiye yenge dedim. Bir sıkıntı mı var?" dedi küçük olan çocuk. Ateşle oynuyordu farkında değildi.

"Demek öyle bende birazdan seni dövecek kişi olarak şimdiden söylüyorum geçmiş olsun." dedi Poyraz abim. Bizimkilerin hepsi önüme geçmiş ben arkada kalmıştım. Sadece konuşmaları duyuyordum.

"Ne var? Doğru söylüyor Miraç. Abim Aslı'yı internette görmüş, beğenmişti. Sonrada anneannemin ahretliğinin torunu olduğunu öğrenince geldik buraya. Yani geliş amacımız hayırlı bir iş." dedi sesini ilk defa duyduğum biri. Salondaki kızlara göz atınca hepsinin benim gibi sadece izlediğini fark ettim. 

"Bak sen demek hayırlı bir iş ha? Oğlum bak ya siz sesinizi kesersiniz ya da biz sizin sesinizi keseriz." dedi Demir abim. Sinirlendiği belli oluyordu. Ben olsam bende sinirlenirdim çünkü ben daha reşit bile değilken bunlar istemeden bahsediyorlardı.

"Yok kesmiyoruz. Aslı'yı istemek için geldik. Alıp gideceğiz." dedi bana göz kırpan çocuk. Kaşlarım çatıldı. Ne diyordu bu böyle? Alıp gideceğiz. Resmen benden malmışım gibi söz ediyordu. Yarım yamalak gördüğüm kadarıyla Poyraz abim büyük çocuğa atılacağı sırada babaannem içeri girdi.

"Oy ne ediyorsinuz öle? Oturun bakeyim. Birbirinizi mi döveceksinuz?" dedi. 

"Babaanne Emine Hanım ahretliğindir diye bunca zaman bir şey demedik ama söyle Emine Hanım'a torunlarına sahip çıksın. Yoksa elimden bir kaza çıkacak." dedi Kaan abim.

"Ne oli uşaklar? Neyi paylaşamiyorsinuz?" dedi babaannem. 

"Hatice Teyze Aslı yüzünden kavga edeceklerdi az kalsın. O ortalığı karıştırıyor." dedi daha önce hiç konuşmayan bir kız. Geri zekalı. Aklınca beni kötü duruma mı düşüreceksin? Babaannem bana dönünce konuşmaya başladım.

"Babaannem sorun bende değil. Bazı geri zekalı insanlar da. Öncelikle çok özür dileyerek söylüyorum babaanneciğim ahretliğinin kız torunları abilerime hoş olmayacak davranışlar yaptılar. Bende onları saygı çerçevesinde uyardım ama beni dinlemediler. Sonra ahretliğinin erkek torunlarından biri sözde beni beğenmiş ve almaya gelmiş alıp gidecekmiş. Abilerimde bunu duyunca sinirlendiler ve tam o sırada sen geldin." diyerek açıklama yaptım.

"Oy doğru midur bunlar?" dedi babaannem. Biz kafa sallarken öbür taraf bir şey demedi. Sonra bana göz kırpan o çocuk babaannemin yanına geçti ve konuştu.

"Hatice teyze beni bilip, sever, güvenirsin bilirim. Ben torunun Aslı'yı görüp beğendim ve bu gece de bunu size bildirmek için geldim." dedi.

"Bak Emir oğlum dediğin gibi seni sever güvenirim ama bu güveni boşa çıkarma lütfen. Bu işler öyle beğendim gidip isteyeceğim demekle olmuyor. Öncelikle karşılıklı olarak sevgi olmalı. Hem Aslı daha küçük ve seninle olup olmayacağına biz değil o karar vermeli." dedi babaannem. Yürü be babaanne. Parti kur oy verelim Hatice sultan.

"Duyacağını duyduğuna göre sus artık yoksa konuşabilecek bir ağzın kalmayacak." dedi Araz abim. Emir bir şey demeden yerine oturdu. Abimlerde yerine oturunca ben lavaboya gitmek için solandan ayrıldım. Lavaboda işlerimi halledip çıktığımda yolumu Poyraz, Kaan ve Ayaz abime yavşayan üçlü kesti. Ne yapacaklar? Korkutacaklar mı?

"Bana bak küçük yılan bizim işlerimize karışmayı kes." dedi en büyük olan kız.

"Ov çok korktum." dedim korkmuş taklidi yaparak.

"Senin dilin çok uzun bakıyorum. Eğer bir kez daha içeri de bize karışırsan seni buna pişman ederiz." dedi en küçük. 

"Ya bak çok merak ettim ne yaparsınız?" dedim meydan okuyarak.

"Şöyle yaparız." deyip saçıma atılacağı sırada Poyraz abimin sesini duydum.

"Elin onun tek bir hücresine değerse kadın demem gerekeni yaparım." diye adeta kükredi. Kızlar yerinde sıçrarken ben korkmamıştım bile. Elimi kaldırıp buraya doğru gelen abi mi durdurdum. Her an beni korumalarına gerek yoktu. Kendimi savuna bilirdim. Gerçi son olaydan sonra hala biraz sıkıntı yaşasam da kendime güvenim sonsuzdu. Şiddete başvurmadan onları alt edebilirdim.

"En son bir şey diyordunuz? Im şeydi sanırım 'Şöyle yaparız.' Ne yapacaksınız? Dövecek misiniz beni? Isaac Asimov'un bir sözü vardır bilir misiniz? 'Şiddet yetersiz kimsenin son barınağıdır.' diye. Sizde yetersizliğinizi kanıtlayarak şiddet girişimin de bulundunuz. Şimdi söyleyin bana ben küçük bir kız iken siz büyük hanımefendilerisiniz diyelim. Hangimiz daha yeterli? Siz kendinizi alçaltmaya devam ederken ben sizin hatalarınızı ve yetersizliğinizi yüzünüze vurmaktan çekinmeyeceğim." dedim ve yanlarından ayrılarak abimin yanına ilerledim. Her cümlemde biraz daha kızaran üç kızı arkamda bıraktım.

Abim alnıma bir öpücük bırakarak beni kolunun altına aldı ve içeri geçtik. 

"Hayde uşaklar yemeğe." dedi babaannem biz içeri girerken. Hep beraber bahçeye çıktık ve kurulan geniş masaya yerleştik. Tüm herkes şuan masadaydı. 

Yemek bir sorun çıkmadan geçmişti. Şimdi herkes salonda oturuyordu. Dedem yaşındaki bir adam bana bakarak konuştu. "Hadi güzel kızım sen bize bir kahve yap da bizde ne için geldiğimizi belirtelim." dedi. Poyraz abim hemen konuştu.

"Evde çalışanlar var. Söyleriz yaparlar." dedi.

"Evet Ayşe kizum sen bize kahve yap." dedi babaannem. Ayşe denilen kadın kafa sallayıp yanımızdan ayrıldı. 15 dakika sonra gelip kahveleri dağıttı. O adam konuştu. 

"Evet kahveleri de içtiğimize göre sebebi ziyaretimizi belli edebiliriz. Efendim ben torun sizin kızı görüp beğenip sevmiş. Onun için Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Aslı'yı torunum Emir'e is-" cümlesini tamamlayamadan babamın bağırmasıyla susup kaldı.

"Bak Cevdet Bey bilirsin sana saygım sonsuzdur ama sakın ola o cümleyi tamamlama. O zaman ne saygı kalır ne de başka bir şey." diye bağırdı. Kolunun altında olduğum Ayaz abime biraz daha yaklaştım. Babamı ilk defa bu denli sinirli görüyordum. "Gel abicim biz biraz hava alalım." dedi. Onu onaylayıp hemen çıktık. 

Abim ile bahçede 15-20 dakika dolaştıktan sonra eve döndük. Döndüğümüzde gitmişlerdi.

"Ne oldu?" dedim içeride hala sinir topu olan topluluğa bakarak.

"Yok bir şey abiciğim. Onları kibar bir dille uyarıp gönderdik." dedi Araz abim.

"Ula ahretliğim ahretliğim diye tutturdun. Bak torunuma göz koydular." diye söylendi dedem.

"Ula Ahmet ben ne bileyim böyle bir şey olacağını. Akşam size gelmek istiyoruz dediler gelin dedim. Ben ne bileyim? Niye bana kiziyorsun ki?" dedi babaannem. Haklı ne bilsin böyle olacağını.

"Ay vallahi yeter bir gün için bu kadar atraksiyon. Yoruldum. Ben uyumaya gidiyorum." dedim ve oradan ayrıldım. Ne değişik bir gündü öyle. Odama girip zorda olsa pijamalarımı giyerek yatağa girdim. Aniden ağzıma doğru akan sıvıyla burnumun kanadığını anladım. Ayağa kalktım ve banyoya yürüdüm. 10 dakika sonra kanayan burnumu durdurabilmiştim. Yatağıma geçip uyuyacağım sırada kapım tıklatıldı. "Gel." dedim. Aras abim kafasını uzattı. 

"Bebeğim yatağında bana da yer var mı? Onca öküzün arasında uyumak zor oluyor da." dedi. Gülümseyip kafa salladım. Gelip yanıma uzandı. Beni de göğsüne uzattı.

"Şimdiden söyleyeyim seni kimseyle paylaşmaya niyetim yok." dedi Araz abim.

"Beni başkalarıyla paylaşmanız için bir neden yok." dedim.

"İyi geceler bebeğim."

"İyi geceler abim." 

<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<

Ben geldim.

Nasılsınız bakalım?

Bölüm nasıldı?

En beğendiğiniz sahne?

Aslı'ya ne oluyor?

Kıskanç bir Aslı nasılmış?

Bir dahaki bölüm ne olmasını istersiniz?

Bu bölüm en beğendiğiniz karakter?

Neyse bebeler. Tekrar buluşana kadar sevgiyle kalın.

Sınır: 575 oy ⭐350 yorum.

>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

681K 44.9K 26
Tamamlandı Abi+Asker+aşk kurgusu Bence bir şans verin
AHU Yağmur tarafından

Genç Kız Edebiyatı

1.5M 78.4K 59
Yaşadığı travmalar sonrası hayata tutunmaya çalışan bir kız, bir gün hiç beklemediği bir anda aldığı haber ile tekrar umutlarının yeşerdiği bir kız...
820K 49.7K 40
Gerçek ailesini 17 yaşında, büyük bir at çiftliğinde bulan Yeşim'in hikayesi...
Güvercin Karanlık tarafından

Genç Kız Edebiyatı

562 104 16
Güvercin yurdu. Büyüdüğüm 17 olunca kaçtığım, önünde kaza geçirerek hafızamı kaybettiğim yurt.. Geçmişime dair bildiğim tek şey bu. *Not* Ben siyah...