ÖZ AİLEM

By yourunknowauthor

1.9M 106K 21K

HAYAT ACIMASIZDI , ACIMADI DA . . . Hayat Atabeyli ailesini hiç acımadan yakmıştı 17 yıl önce. Onlardan bir... More

KARAKTER TANITIMI
1. BÖLÜM (GEÇMİŞ)
2. BÖLÜM (GERÇEKLER)
3. BÖLÜM(HAYATIM)
4.BÖLÜM (İLK KARŞILAŞMA)
5. BÖLÜM(ACILAR)
6. BÖLÜM (YEMEK)
7. BÖLÜM (EĞLENCE)
8. BÖLÜM (ANLATACAĞIZ)
9. BÖLÜM (KAZA)
10. BÖLÜM (UYANDI)
11. BÖLÜM (24 SAAT)
12. BÖLÜM (OYUN)
13. BÖLÜM (ÖĞRENDİ)
14. BÖLÜM (GELECEĞİM)
15. BÖLÜM (ABİ)
16. BÖLÜM (POYRAZ)
17.BÖLÜM (KARAKOL)
18.BÖLÜM (ANNE,BABA)
19.BÖLÜM (DÖNDÜM)
DUYURU
21. BÖLÜM (KUZENLER)
22.BÖLÜM (DAVET)
23.BÖLÜM (KAÇIRILMA)
24.BÖLÜM (YALAN)
25.BÖLÜM(AFFET)
İNSTAGRAM
26. BÖLÜM (ANNE TARAFI)
27. BÖLÜM(METEHAN)
28. BÖLÜM (İŞKENCE)
29. BÖLÜM (KAVGA)
30. BÖLÜM (GİDİYORUZ)
31. BÖLÜM (YOLCULUK)
32.BÖLÜM (YAYLA)
33. BÖLÜM (DÖNDÜK)
34. BÖLÜM (KEMOTERAPİ)
35.BÖLÜM (TARTIŞMA)
36.BÖLÜM (KÜSLÜK)
37.BÖLÜM (SAÇLARIM)
38. BÖLÜM (YATILILIK)
39. BÖLÜM (ALIŞMA)
40. BÖLÜM (ÖZLEM)
41. BÖLÜM (İLİK NAKLİ)
42. BÖLÜM (VURULMA)
43. BÖLÜM (İYİLEŞME)
44. BÖLÜM (BARIŞSAK MI?)
45. BÖLÜM (UZUN ZAMAN)
46. BÖLÜM (ÇIKIYORUM)
47. BÖLÜM (KIŞ TATİLİ)
47. BÖLÜM (KISKANÇLIK)
48. BÖLÜM (MOSKOVA)
49. BÖLÜM (KAYAK)
50. BÖLÜM (DOĞUM GÜNÜ)
51. BÖLÜM (2 KURŞUN)
52. BÖLÜM (UÇURUM)
53. BÖLÜM (ÖLÜMÜN KIYISINDA)
54. BÖLÜM (BASKINLAR)
55. BÖLÜM (ASİL ATEŞ)
56. BÖLÜM (EDİZ BEBEK)
57. BÖLÜM (KUTLAMA)
58. BÖLÜM (ATEŞ AİLESİ)
59. BÖLÜM (EVDEN KAÇIŞ)
60. BÖLÜM(SİZDE Mİ)
61. BÖLÜM (BENCİLLİK)
62. BÖLÜM (İFLASIN EŞİĞİ-FİNAL)

20.BÖLÜM (SAHİL)

40.3K 1.9K 302
By yourunknowauthor

(Multimedya: Araz)

ASLI ATABEYLİ

Sahile gitmek için bindiğim arabada olanları düşünmeye başladım.

Annemlerle dışarı çıktığımız günün ardından 3 gün geçmişti. Artık onlar benim ailemdi ve ben onların kızıydım. Hala yaşadıklarım ağır gelse de geçmişe takılamam. Artık onlara alışmıştım. Seviyordum onları.

Her ne kadar sevsem de fazla korumacılardı. Tamam bu güzel bir şeydi ama bazen insanı bıktıra biliyordu. Mesela yalnız başıma bir yere gitmemi çok tehlikeli buldukları için beni her yere yanımda biriyle yolluyorlar. Bugün ilk kez gizlice çıkmayı başarmıştım  ta ki koca bedenle çarpışana kadar. Onunla çarpıştıktan sonra olanlar olmuştu zaten.

Bir de benim yüzümden yurt dışına gitme olayı var. Her ne kadar kendi gitmiş olsa da ben sebep olmuştum. Bunca yıl benim yüzümden ailesinden ayrı yaşamıştı. Bu bende ister istemez suçluluk duygusu uyandırıyordu. Bu yüzden bir karar aldım. Her ne kadar geç olsa da ona yaşayamadığı anları yaşatacağım. Bugünkü onların sarılmasını sağlamam ya da buraya çağırmam bu yüzdendi. Bir yerden başlamak lazım değil mi?

O çok değişik biri hele bakışları. . . 
Bana bakarken o yumuşak bakışlar, başkasına döndü mü sert bir kayayı andırıyordu. Konuşması, davranışları bana karşı çok nazikken başkasına dönünce tam tersi oluyordu. Hatta bugün ben Araz abimin kucağındayken ona öyle bir baktı ki Araz abimin yerinde olsam çoktan arkama bile bakmadan kaçmıştım. Şimdi düşünüyorum da kardeşine böyle bakan dışarıya neler yapmaz. Diğer yandan biz kapıda yalnız konuşurken o güler yüzlü adam yanımıza biri gelince yerini soğuk nevale birine bırakıyordu. Neden?

''Dünyadan Aslı'ya sahile vardık.'' Demir abimin sesiyle kendime geldim.

''Tamam geliyorum.'' dedim ve çoktan durmuş olan arabadan indim.     

İlerde tamı tamına 2 gündür görüşmediğimiz Mete'yi görünce koşarak sırtına atladım. Kollarımı boynuna doladım. İlk bir tökezlese de sonra dengesinin sağladı.

''Kızım yavaş olsana düşürecektin ikimizi de.'' dedi.

''Tamam bir daha seni özlemem Mete Bey. El kızı olsa böyle yapmasın değil mi?'' dedim ve  sırtından inip kollarımı birbirine bağlayıp yürümeye başladım. Aslında gerçekten kızmamıştım ama canım ona trip atmak istiyordu. Niye? Çünkü canım istiyor.    

Gelip kollarını bana sardı. ''Yok hiç olur mu öyle şey güzelim? Ben sadece düşersek canın acır diye bir de seni düşürdüğüm için abi ve kuzen tayfanın beni öldürebilme olasılığı olduğu için öyle dedim.'' bu dediği şeye güldüm. Parmak ucumda yükselip iki yanağını da öptüm. ''Ben zaten küsmedim ki yakışıklım.'' dedim gülümseyerek. 

Hep beraber çember şeklinde oturmuştuk. Bir yanımda Metehan bir yanımda Dengiz vardı. Aniden Metehan kulağıma eğilip ''Poyraz abin neden her an beni öldürmek için atağa kalkacak gibi bakıyor?'' dedi. Bu dediği şeyle bakışlarımı ona çevirdim. Harbi lan sanki öldürecek gibi bakıyor. Aniden bana dönünce bakışlarımı kaçırıp Mete'ye ''Bence sen o seni öldürmeden kaç. Çünkü seni 31 yerinden bıçaklayıp, üzerine gelinlik giydirip ormanda ağaçtan sallandıracak gibi bakıyor.'' dedim.

''Siz ne fısıldaşıyorsunuz bakayım.'' dedi Araz abim.

''Aslı bana Poyraz abinin beni nasıl öldüreceğ-'' devamını anlatamadan ağzını kapattım. 

''E hadi boşuna mı geldik buraya. Ne yapalım?'' dedim. Konuyu değiştirmek için.

Dediğim şeyle herkes düşünmeye başladı. En son ateş yakıp sohbet etmeye başladık. Deniz ve Dengiz Poyraz abinin -evet ona böyle diyorum çünkü hem benden yaşça büyük hem de yakın olmasak da benim abim- yanına gidip konuşmaya başlamışlardır. Zekamı bir kez daha tebrik ettim.

''Kız delirdin mi ne diye kendi kendine sırıtıyorsun?'' dedi Demir abim. Sırıttığımın daha yeni farkına varıp yüzümü düzlettim.

''Hiç aklıma bir şey geldi de ondan.'' dedim.

Kaan abim beni kolunun altına alıp ''Ne geldi de böyle sırıtıyorsun?'' ne abarttınız be. Madem bu kadar abarttınız sizi biraz kızdırmaktan zarar gelmez herhalde.

''Şey ya. Geçen gün gördüğüm şu aşırı yakışıklı ve kaslı çocuğu düşünüyordum. Görüyor musunuz onu düşünmek bile gülümsememe yetiyor.'' dedim sırıtarak. Şimdi hepsi bana öyle bir baktı ki tırsmadım desem yala olur.

''Ne nerede ki yakışıklı?'' dedi Aras abim sinirle soluyarak.

''Kim, bana isim ver ?'' dedi Poyraz abi.

Yüz ifadelerini görmeniz lazım. Böyle sevdiği kuşu başka kuşla uçarken görmüş gibi. Bir dakika bu çok saçma. Harbi bu benzetme nerden aklıma geldi. Bir de konuyla alakası olsa içim yanmazdı. 

''Söyle de gidip o aklına giren yakışıklının yakışıklılığını alalım.'' dedi Ayaz abim.

Dayanamayıp kahkaha atmaya başladım. ''Sadece ne kadar zeki olduğumu düşünüyordum.'' dedim. Bana ilk uzaylı görmüş köylü gibi baktılar sonra gülmeye başladılar.  

''Ne yani ben zeki değil miyim gülere bunu mu ima ettiniz?'' sonra bana bana tek gülmeyen kişi olan Poyraz abinin yanına gidip oturdum. Hala ona karşı pişman olsam da şuan en mantıklı seçenekti.  

''Hah bakın sizin aksinize burada beni anlayan biri var.'' dedim yalancı bir kızgınlıkla.

''Güzelim hiç olur mu öyle şey? Biz sadece bir an şaşırdık. Öyle olunca da böyle oldu.'' ne dediğini anlayan bir kul açıklayabilir mi?

''Araz abimi anlayan biri bana Öyle olunca da böyle oldu cümlesini açıklayabilir mi çünkü benim translate bu cümleden sonra arza yaptı.'' dedim hepsi gülmemek için kendini sıktı çünkü gülerlerse ne olacağını iyi biliyorlardı. 

''Öyle mi küçük hanım? O zaman bundan sonra yemekten önce canınız çikolata çekti mi size alacak başka birine ihtiyaç duyacaksınız.'' dedi tabi bende 360 derece dönü yaparak Poyraz abinin yanından kalktım ve Araz abimin kucağına çöktüm. Başlasın yağcılık şov.

''Oy benim en yakışıklı, en kaslı, en muhteşem abim sen beni yanlış anladın. Benim demeye çalıştığım şey senin o muhteşem dilini benim bu gelişim göstermemiş dilim anlayamadı ondan yani yoksa sen muhteşem anlatın kendini.'' dedim ve yüzünün her yerine öpücükler koyuyordum ta ki kolları arasından alınana kadar. Kim olduğuna baktığımda Poyraz abi olduğunu gördüm. Kaşlarını çatmıştı yine.

''Hadi geç oldu yarın okulun var.'' dedi bende bakışlarından tırsıp kafamı salladım. Vallahi bir değişik bir değişik anlatamam. 

Hepimiz ayaklanmıştık. Kaan abinin arabasına doğru hareketlenmiştim ki bir beni kolumdan tutup tam tersi yöne çekti. Kim olduğunu anladınız. Poyraz. . . 

''Miniğim benimle siz kendiniz gidin.'' deyip cevaplamalarını beklemeden beni de tutup yürümeye başladım.

''Arabayı biraz uzağa park ettim. Yorgunsan seni taşıyayım.'' dedi. Sadece kafamı olumsuz anlamda salladım. O da ağızda bir şeyler geveledi ama duymadım.

Sessizce arabaya doğru yürüyorduk. Ta ki o iğrenç sesi duyana kadar. Geçmişime gömdüğüm o acı ve iğrenç şey tekrar gün yüzüne çıktı. Olduğum yere çivilendim. Sanki yine o gündeymiş gibi vücudum titremeye başladı.

''Ooo Aslı demek o günden sonra tekrar ayağa kalka bilmişsin ben o gün bir daha asla oturamazsın sanmıştım.'' dedi o iğrenç adamın kardeşinin oğlu. İma ettiği şeyi anlamak aptallık olurdu ama ima ettiği şey asla olmamıştı.

~GEÇMİŞ~

(Aslı 14 yaşında.)

İşten çıkıp eve gelmiştim. Evde kimsenin olmadığı sayılı akşamlardandı. Bende kendime bir sandviç hazırlayıp televizyonun karşısına geçmiştim. Aniden kapı çalınca umarım babam veya annem değildir diye düşündüm. Nereden bilebilirdim bana en az onlar kadar zarar verecek kişinin şuan kapıda olduğunu. Yavaşça gidip kapının deliğinden baktım. Onun burada ne işi vardı. Bu benden 3 yaş büyük olan kuzenim Ahmet'ti. Çocukluğumuzdan beri gidip gelip ben sana aşığım gibi şeyler saçmalardı. Tabi ki ona inanmıyordum. O da amcası gibi şerefsizin tekiydi işte. ''Aslı aç kapıyı evde olduğunu biliyorum.'' dedi. Konuşmasıyla sarhoş olduğunu anlamıştım. ''Aslı aç şu kapıyı şansını zorlama istersen.'' dedi tehditkar bir sesle. Ne yapacağını tahmin etmek zor olmamıştı. Bir keresinde bana yine aşık olduğunu söylemişti ama ben ona onu abi gibi gördüğümü söylemiştim o da sinirlenip gidip babama kızın okula erkeklerle yiyişmek için gidiyor demişti. Tabi bunu duyan babam gelip beni bir güzel dövmüştü. Ben ona olayı anlatmaya çalışırken bir de kuzenime iftira attığım içinde dayak yemiştim. 

Yavaşça kapıyı açtım. O da sarsak adımlarla içeri gelip girdiği kapıyı kapattı. ''Şimdi elime düştün işte.'' dedi ben daha ne olduğunu anlamadan üstüme atlayıp beni duvarla arasına alıp boynumu öpmeye başlamıştı. Ben ne yapmaya çalıştığını fark edip onu itmeye çalıştım. Ama benim her itişimde o daha çok beni sıkıştırıyordu. Elleri vücuduma değmeye başlayınca ağlamaya başlayarak kenardan elime ilk geçen şeyi kafasına vurmuştum. Eğer sarhoş olmasaydı bu hiçbir işe yaramayacaktı ama sarhoştu ve dengesini kaybedip yere düşmüştü. Bu boşluğundan yararlanıp ayakkabı bile giymeden evden çıkmıştım.

~GEÇMİŞ SON~

 Bu olayı sadece o kadına anlatmıştım o da inanmamıştı. Ondan sonra o zamanlar annem bana inanmamış başkası nasıl inansın diye düşünerek kimseye anlatamamıştım. Şimdi unuttuğum daha doğrusu unuttuğumu sandığım bu gerçek tokat gibi yüzüme çarpıyordu. 

Arkadaşları gülerken o it devam etti ''Ne oldu daldın gittin? Ne o yoksa yaşadığımız o güzel anlarımı düşünüyorsun?'' dedi. 

''Ne diyorsun lan sen? Sen kimsin de benim kardeşime hakaret edebiliyorsun?'' dedi. Hatta demedi adeta kükredi. O ite baktığımda korkuyla bir adım geriledi. Aslında şimdi bıraksam Poyraz abi onu  döve döve öldürecek kapasiteye sahip ama ben daha kendimi zor ayakta duruyorken birde kavga ayıramazdım.

Tam öne bir adım atmıştı ki onu tutup ''Lütfen . . . '' dedim. Aslında bu lütfen pek çok anlam taşıyordu. Lütfen gidelim, lütfen bana inan. . . 

O da bunu anlamış olacak ki ''Dua et o yanımda ama emin ol seni bulacağım ve işte o zaman kimse seni elimden alamayacak.'' dedi. Şuan buradan uzaklaşalım da sonrasında isterse öldürsün umurumda değil. Elimden tutup ilerlemeye başladı. Sonunda durunca arabaya geldiğimizi anladım. Arabaya binip kafamı cama yasladım. Biraz sonra oda arabaya çalıştırdı. Yaşadığım o olay belki o çok ileri gidemeden bitmişti ama bana verdiği zarar büyüktü. Aylarca kimseyle konuşamamıştım. Pek çok kişi ilgi çekmeye çalıştığımı düşünse de gerçekler öyle değildi ağzımı açarsam bir daha susamamaktan korktum. Kimsenin bana inanmayacağını bildiğim için sustum.

''Ağlama.'' dedi. O diyene kadar ağladığımın farkına varmamıştım. Ama durduramıyordum, hatta tam tersi gitgide şiddetleniyordu ağlamam. Sanki yaşadığımı onca şeye birden ağlıyordum bu sefer. Hayatıma ağlıyordum. Acılarıma ağlıyordum. Yıllarca bir yalanla geçen yıllarıma ağlıyordum. Artık sessizce değil seslice ağlıyordum. Gözyaşlarım arasından arabanın sağa çekildiğini gördüm.

''Ağlama canımdan bildiğim. Seni böyle gördükçe benim canımdan can kopuyor. Yapma dökme o incileri. Bak yakma canını. Çekme acıları hepsini ver omuzlarıma ben taşıyayım. Ama ağlama yeter ki.'' bir yandan konuşuyor bir yandan düşen yaşlarımı öpüyordu. Ama sözleri ve davranışları benim ağlamamı daha çok şiddetlendiriyordu.      

''Yemin ederim dediği gibi bir şey yok ben hiçbir şey yapmadı. Yalan söylüyor. Lütfen bana inan. Canım çok acıyor. Lütfen inan.'' dedim ağlamamın arasından.

Beni kendine çekip iyice sarıldı. Bende kollarımı ona doladım. ''Sana inanıyorum miniğim. Senin ağzından duymadığım bir şeye asla inanmam.'' dedi. Kafamı kaldırıp dolu gözlerle ona baktım ama gördüğüm şeyle şaşkınlıkla açıldı gözlerim. Gözlerinde akmak için hazır yaşlar birikmişti. Bende onun gibi yapmak için kolları arasından çıktım. Ama rahatsız olduğumu sanmış olacak ki hemen geri çekildi. Bu sefer ben ona doğru gittim. Hareketlendiğimi görünce bana baktı. Bana dönünce işim kolaylaşmış oldu. Hemen kafasını ellerimin arasına alıp hala yaşlar bulunan gözlerini öptüm. Gözyaşları arasında gözlerinin parladığına şahit oldum. Sonra asıl soruna dönüp konuştum.

''Sen neden ağlıyorsun?'' dedim kaşlarımı çatarak. Hadi tamam da peki o.

Bana doğru ani bir hareket yapınca nasıl olduğunu anlamadan kendimi onun kucağında buldum. Yalnız şunu söylemeden geçemeyeceğim en az Araz abiminki kadar rahattı. Kollarını iyice sarınca beni bırakmayacağını anlayıp yerime yerleştim.

''Şöyle düşün karşında bu dünyada en değer verdiğin kişinin canı çok acıyor ama sen bir şey yapamıyorsun. Ne hissedersin?'' dedi.

''Çaresiz.'' dedim.

''Peki bu durum canını acıtmaz mı?'' dediğinde kafamı salladım.

''Eee insanda canı yanınca ağlar değil mi?'' dedi. Ne yani benim için mi ağlamıştı? Bu adam her seferinde nasıl böyle konuşabiliyor? Peki az önceki sözleri itiraf edin hepiniz düştünüz. 

''14 yaşındaydım. Evde yaln-''

''Anlatmak zorunda değilsin. Canın yanacak o yüzden anlatma.''

''Hayır anlatacağım. Anlatmazsam daha çok yanacak canım. Anlattıktan sonrada bana inanan birine ihtiyacım var.''

''Ben sana zaten inanıyorum.''

Onu takmayıp tamamını eksiksiz bir şekilde ağlayarak anlatmıştım. Duran ağlamam anlatırken tekrar başladığı için o da sadece gözyaşlarımı silerek sessizce beni dinlemişti. Sonunda anlatmam bitince susup ona bakmaya başladım. Hiçbir tepki vermemişti. Al işte hani inanacaktın. Kalkmak için hareketlendiğimde beni durdurup sıkıca sarıldı. 

''Özür dilerim seni daha önce bulamadığımız için. Özür dilerim bunca acıyı yaşarken yanında olamadığım için. Özür dilerim. Özür dilerim.'' dedi ancak sanki sesi çok çaresiz çıkmıştı. Madem o özür diledi aslında dilememesi gereken şeyler için bende özür dilemem gereken şey için dilemeliyim.

''Özür dilerim, seni bunca sene ailenden ayrı yaşamak zorunda bıraktığım için.'' dedim bu sefer ben çaresiz sesimle. Benden hızla ayrılıp bana bakmaya başladı ama ben inatla ona bakmadım. 

''Miniğim . . .'' dedi bakmadım.

''Bana bak.'' bakamadım.

Elleriyle kafamı ona çevirdi. Daha yani duran gözyaşlarım yerini tekrar almıştı.

''Kendini suçlamayı bırak. Ben kendi kararlarımı kendim verebilecek yaştaydım. Yapma bunu küçüğüm. Benim için kendini suçlama. İnan bana bunu 17 sene yapmış biri olarak canın çok acıyor yapma o yüzden. Suçsuzken kendini suçlama.'' dedi. Neden anlamıyordu ki ben eğer olmasaydım ailesinden ayrı büyümeyecekti. Bunu ona da söylemeye karar verip konuşmaya başladım.  

'' Neden anlamıyorsun ki ben eğer olma-''

''Sakın o cümleyi tamamlama çünkü sen sadece kötü tarafına odaklanmış durumdasın. Mesela sen doğmasaydın Atabeyli soyu kız olmadan devam edecekti. Ben ve abilerin asla kız abisi olmak nedir bilmeyecektik. Annem ve babam kız evlat nedir bilemeyecekti. Sen olmasaydın bunca yıldır ölü gibi yaşayan ben hayata geri dönmeyecektim. Demir abilik nedir bilmeyecekti. Ben belki hiç buralara dönemeyecektim.'' dedi ve ben konuşmadan devam etti.

''Seni anlıyorum inan bana çok iyi anlıyorum. Pişmanlık duyuyorsun duyma. Abilerine bakınca parlayan gözlerin bana bakınca yerini hüzün ve pişmanlık dolu bir ifadeye bırakıyor. Bakma bana öyle. Diğerlerine bakarken parlayan gözlerin bana bakınca da parlasın istiyorum. Sen bunları yapınca inan bana değil 17 sene bir ömür seni beklesem gıkım çıkmaz. Yeter ki beni de bir abin olarak gör.'' ah anam ah görüyor musunuz ne yiğitler bu dünyada. Ay bu ne büyük bir yürek böyle. Nasıl da güzel konuşuyor yiğidim bakın hele ya da vazgeçtim bakmayın. Şimdi aşık olursunuz falan başımıza işi almayalım. Kesin bana çekti bu koca adam.

''Ne düşünüyorsun sen iki saattir. Yüzün şekilden şekle girdi. Bir hayran hayran bakıyorsun, bir gurur duyar gibi, bir sinirli... Anlamadım yani hangi duygudasın.'' deyince aklıma az önce düşündüklerim geldi. Resmen adamın kardeşi olmasam bu konuşmayla yavşaksın Aslı diye bağırırdım.     

''Demek içinden beni övdün haa. Ama yine de beni övmen için başkası olmana gerek var mı? Kardeşim olarak da beni övebilirsin biliyorsun değil mi?'' deyince dışımdan konuştuğumu anlayıp kızaran yüzümle kırmızının elli tonu adlı filmi çekmeye başladım.   

Kahkaha atmaya başlayınca ona baktım. ''Kızardın. Utanma benden güzelim. Ben senin abinim.'' dedi. 

Konuyu değiştirmek için ''Hadi gidelim artık. Malum yarın okul var.'' dedim. Beni onaylayıp beni yan koltuğa yerleştirip arabayı çalıştırdı.

Günün yorgunluğuyla kendimi uykuya bıraktım. 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Yine o evdeyim. Yanımda o şerefsiz var. Babamları, abimleri çağırıyorum ama yok adam üstüme geliyor, geliyor ve sonunda yanıma varınca o alışık olduğum döngü başlıyor ama bir farkla bu sefer ona değil aileme beni kurtarmaları için yalvarıyorum. Gelen kimse olmuyor.

Bu sefer mekan değişiyor bu sefer evdeyim fakat girişteyim o it üzerime o pis sırıtışıyla geliyor ve ''Ailende seni kurtaramadığına göre bu sefer elime düştün küçük fare.'' deyip üzerime doğru geliyor.   

''Hayır!'' diye bağırarak gözlerimi açtım. Olduğum yere göz gezdirince evimde olduğumu fark edip derin derin nefesler aldım. Sadece bir kabus diye geçirdim içimden. Ailem beni koruyor ve ben onlara güveniyorum. Su almak için komodine uzandım ama sürahi boştu. Oflayarak yerimden kalktım. Saate bakınca 03.24 olduğunu gördüm. 

Yavaşça mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Evde herkes uyuyordu anlaşılan çünkü çıt bile yoktu evde. Mutfağa girip kendime su alıp içtim. Aniden arkamda birinin olduğunu hissettim ve arkamı dönüp bakınca Poyraz abim olduğunu gördüm. ''Ah ödümü kopardın.'' dedim. Önce beni süzüp sonra kaşlarını çattı. ''Ağladın mı sen?'' dedi. Hemen gözlerimi ondan çektim. Bu sanırım Metehan'dan bana bulaşan bir şeydi çünkü ne zaman yalan söyleyecek olsam bunu yaparak istemsizce kendimi belli ederdim. ''Hayır. Ne alakası var. Sadece uykum var.'' dedim. Gözlerini kısıp bana baktı. ''O zaman gözünün altında duran şu şeyde su çapağı herhalde.'' dedi. Elimi oraya atınca bir gözyaşının orada durduğunu fark ettim. 

''Kabus gördüm. Sanırım uyurken ağlamışım.'' dedim yakalamasaydı anlatmayı düşünmüyordum ama şimdi yakalandığım için anlatmak zorundaydım.     

Bana ne gördüğümü sormadı. Anlamıştır büyük ihtimalle. Zaten benim kabuslarım en fazla ne olabilir değil mi?

''Hadi gel seni yatıralım.'' dedi. Bu adamı anlamıyorum daha dün yoldan geldi ve şimdi uyanık gelmiş diyor seni yatıralım.  Ben olsam tüm gün uyurdum yani.

''Sen neden uyanıksın?'' dedim.

''Sana bakmaya gelmiştim ama bulamayınca buraya gelip baktım ve buradasın.'' beni mi kontrole gelmişti. Neden?

''Neden?'' dedim aklımdaki soruyu ona yönelterek.

''Üstünü açmış olabilirsin, ateşin çıkabilir, yataktan düşüp bir yerini incitebilirsin.'' dedi. Ciddi mi diye yüz ifadesine baktım. Bu adam her hareketiyle içimi pamuk gibi yapıyor ya.

''E hadi yatalım bakalım.'' dedim mutfak çıkışına yönelirken. 

Odama varınca içeri geçtim ve o da arkamdan içeri geçti. ''Uyumayı düşünmüyorsun herhalde.'' dedim ona bakıp yatağa geçerken. O da ''Sen uyu sonra ben giderim.'' deyip çalışma masamın sandalyesini alıp yatağımın köşesine yerleştirip oturdu. 

O an aklıma kabusum geldi ve istemeden de olsa gerildim. Yalnız yatmak istemediğimi fark ettim. Aklıma gelen ilk şeyi yapıp Poyraz abimden taraf kısımdan geri doğru kayıp onun kısmından baya büyük bir boşluk yarattım. Poyraz abim bir bana bir de yaptığım şeye bakıp anlam vermeye çalıştı. Bir süre sonra hala boş boş bakınca konuştum. ''Ne bakıyorsun hala öyle boş boş? Gelsene.'' bana inanmayan, şaşırmış  bir ifadeyle bakıyordu. Hala oturduğu yerden kalkmayınca yattığım yerden kalkıp yanına gidip kolundan tutup kaldırmaya çalıştım. Ama sadece çalıştım. Maşallah adamda bir vücut var ki anlatamam.

''Kalksana hadi. Ne bekliyorsun? Bak benim yarın okulum var ve ben gelmiş burada seninle uğraşıyorum.'' dedim. O da daha yeni farkına varmış gibi sordu.

''Benimle uyumak mı istiyorsun?'' dedi.

''Ah Allah'ım sen beni neyle sınıyorsun. Sence sabahtan beri ne diyorum ben.'' dedim. O da oturduğu yerden kakınca beraber yatağıma ilerledik. İkimizde yatağa yerleşince beni iyice kendine çekip sarıldı. Bende iyice mayışınca ona dönüp sarıldım ve konuştum. '' İyi geceler abim.'' dedim. Dediklerimle vücudunun kasıldığını hissettim. Ama sonra gevşeyip konuştu. ''İyi geceler miniğim.'' dedi. Sonrası abilerimle uyuduğum diğer zamanlar gibi huzurlu bir uyku. 

<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<

Selam ben ve yeni bölüm geldik.

Görüşmeyeli nasılız bakalım? 

Nasıldı bu bölüm?

Sizin diğer bölümler için fikirleriniz varsa dökülün bakalım.

Şuraya en sevdiğiniz şarkı sözünü yazında görelim neler var.

OY VERİP YORUM YAPIN KAR TANELERİM...💛💜🖤

>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>

JULİET ''Binlerce kez iyi geceler sana!''

ROMEO ''Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa.''

Işığınızı bulmuş ve yanınızda olması dileğiyle. . . 

İYİ GECELER...⭐🌜🌗

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 83.2K 73
27 yıl sonra üvey evlat olduğunu öğrenen Yüzbaşı Arden, onca acıyı boşuna mı yaşamıştı? Peki şimdi ki hedefi neydi? Yeni (öz) ailesine bir şans verm...
320K 20.3K 13
Şanlı bir asker... Cesur bir kadın... Mükemmel bir anne... Yıllarca pes etmeden , cesurca her sorunu göğsünü gere gere aşmış ve TÜRK ORDUSUNA hizmet...
1.1M 51.7K 60
(Bu isimle yazılmış ilk kitaptır.) Girdiği depresyon sonucu gittiği bir barda birlikte olduğu adamdan hamile kalan Hira, hayatında bir çocuğa yer ver...
2.1M 160K 192
Anka, 21 yaşında abisiyle küçük dünyasında yaşayan bir kızdır. Abisinin eski defterini büyük çabalarla yakmasıyla hayatında yeni bir sayfa açılmıştır...