Bölüm.3

346 30 7
                                    

Günlerdir düşünmüş, beni düştüğüm bu çaresizlik kuyusundan çıkartacak bir çözüm aramıştım.
Kafamın içindeki bu sesi susturmaya yetemiyordum artık. Bu saatten sonra kaybetme korkusunun beni esir almasına izin vermeyecektim.
Kızımı Gönlümce sevecek, beni sevmesine izin verecektim. Ne zaman Meleğime sarılıp kokusunu içime çeksem. Kollarımın arasından kayıp gidecekmiş gibi hissediyordum.
Ne zaman Sarılsam canıma can olan adama onsuz kalacağım korkusu beni kara bir delik gibi içine çekiyordu.
Bu kabus bitecekti artık, ben bitirecektim. Yıllardır ertelediğim şeyi yapıp bir psikoloğa randevu almıştım.
Şimdiyse bekleme salonunda oturmuş sıramın gelmesini bekliyordum. Ne ayaklarımı yere vurarak ritim tutturmak, ne de elbisemin eteklerini sıkmak sakinleştiriyordu beni. Gergindim. birazdan anlatacaklarım gerilmeme sebep oluyordu ister istemez geriliyordum.
Benden bir önceki hastanın çıktığını görünce titreyen bacaklarımı görmezden gelerek doktorun odasına ilerledim. İçimdeki ses buradan çıkıp gitmemi kulağıma fısıldarken bu hiç kolay olmuyordu. Hafifçe kapıyı tıklatıp içeriye girdim. Geçmiş paslı bir mengene gibi kalbimi sıkmaya başlamıştı bile. Elfida hanım iyimisiniz? Diyen Uğultulu bir ses kulağıma ulaştığında derin bir nefes alıp rahatlamaya çalıştım. Kaç dakikadır burada böyle dikiliyordum hiçbir fikrim yoktu. Kaybolan sesimi bulup cevap vermeye çalıştım. İ, iyiyim. Dalmışım özür dilerim. Başımı kaldırıp Bana seslenen ipeksi sesin sahibine baktım. Işıl Işıl bakan bir çift göz tüm gerginliğimi alıp götürmüştü.
Mehtap hanımın gösterdiği koltuğa geçip oturduğumda nereden başlayacağımı bilmiyordum. Benim 10 yıldır kanayan bir yaram var, ben artık iyileşmek istiyorum dedim bir çırpıda.
Hangimizin yarası yok ki? Herkesin var içinden söküp atamadığı bir yarası Elfida.
İsimler farklı olsada yaralar hep aynı. Bazen anne deriz. Bazen evlat. Bazen baba deriz. Bazen eş. Bazende hiç kapanmayan yaramızdır kardeş.
Haklısınız der gibi baktım mehtap hanımın gözlerine.
Eksik parçalarını bulamayan bir yapboz gibi hissediyordum kendimi. Melek Serkan ve ben. Ne yaparsam yapayım kendimi onların varlığıyla tamamlayamıyordum. Onlar benim için her şeyken ben kendim için hiçbir şeydim. Suskunluğumu bozup konuşmaya başladım.
Mutluydum. Ailemi kaybetmeden önce yani. Kardeşim, annem, babam ve ben.
Kardeşimle kar topu oynar yağmurda ıslanırdık. Parka gider oyunlar oynardık. Çok güzel saçları vardı upuzun. Babam sırayla tarardı saçlarımızı. Annem kıskanmış gibi yapar Elisa hemen gönlünü alırdı.
Hiç kıyamazdı bize. Şakadan üzülmüş gibi yapsak hemen sığdırmaya çalışırdı hepimizi küçücük kollarının arasına. Ben 18 yaşındayken bile babamın küçük kızı, annemin nazlı prensesi idim.
Çocukluk hayalimdi doktor olmak.başardım sanmıştım. Ankara Hacettepe üniversitesi tıp fakültesini kazanmıştım. Başta gidemem sandım. Anneme gitmeyeceğim deyip vazgeçtiğimi söyledim.
Annemle babam beni karşılarına alıp konuştular. Neyse çok uzatmayayım sonuç olarak beni ikna edip gönderdiler aradan 10 yıl geçti ama, kardeşimin belime sarılıp gitme abla demesi daha dün gibi aklımda.
Sonra esrarengiz bir yangın kopardı bizi birbirimizden. Kendimi alevlerin arasına atıp beni bırakmayın, gitmeyin demek istesemde yapamadım. Çünkü çok geç kalmıştım.
İşte o gün öldüm ben. O gün toprak attım kalbimin üzerine. Öyle şeyler yaptım ki ölmek için anlatmaya utanıyorum.
En son kendimi bir arabanın önüne attım. ölmek isterken hayata tutunmuşum meğer.
Bir adam tuttu elimi, o adam sardı yaralarımı. Evlendik iğleştim sandım. Hamile olduğumu öğrendiğim gün kaybetme korkusu dikenli bir tel gibi sardı yüreğimin etrafını.
4 yıldır hayatı onlara da kendime de zehir ediyorum. Onlarda ailem gibi kayıp gidecekmiş gibi hissediyorum ellerimden. Annemin ördüğü gibi örsem kızımın saçlarını.
Sarılıp öptüğü gibi öpsem gitmez değil mi? Bırakmaz beni. Otursam eşimin yanına. Versem eline en sevdiğim tarağı. Tarasa saçlarımı birde öpücükler kondursa şefkatle onu da kaybetmem değil mi? Ben korkuyorum mehtap hanım. Sevmekten, sevilmekten. Sarmaktan, sarılmaktan korkuyorum.
Ne olur bana iğleşeceğim bir şey söyleyin.
Bana öyle bir şey söyleyin ki mehtap hanım. Mutlulukla aramda hiçbir engel kalmasın. Bana öyle bir sebep verin ki ailemle arama hiçbir şey girmesin.
Söyleyecek hiçbir şeyim kalmayınca susup ellerimle oynamaya başladım. Mehtap hanım beni kendine çekip şefkatle sarıldı. Karşımda doktorum değilde annem varmış gibi. Sarılmak bana iyi gelmişti. Sarıl Elfida onlara sımsıkı sarıl.kapat arada ki mesafeyi. Kaldır at arada ki engelleri. Bak o zaman iyi olacağını göreceksin.heycanlanmıştım. Hızlıca teşekkür edip oradan ayrıldım kaybedecek tek bir saniyem daha yoktu.
Toprak değil ben saracaktım sevdiklerimi.
Korkularım değil onlar sarılacaktı bana.
Ölüm var ve ben artık güzel olan hiç bir şeyi ertelemeyecektim.

LAVİNİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin