Bölüm.6

206 26 5
                                    

Çok üşüyordum ve yorgunluktan ölmek üzereydim. Ne üzerimdeki mont ne de ellerindeki eldivenler beni ısıtmaya yetmiyordu artık. Gecenin bir yarısı ıssız bir ormanda yapayalnız kalmıştım.
Anne, baba. Eğer beni görebiliyorsanız ne olur bana yol gösterin. Ben yolumu kaybettim ve çok korkuyorum. Tahmin edemeyeceğiniz kadar çok. Usul usul yağan kar yoldaşlık ederken bana donarak ölmemeyi diledim.
Kaç saattir yürüyordum bilmiyordum. Dizlerimde beni taşıyacak derman kalmamıştı. Ayağım takılıp dizlerimin üzerine düştüğümde ne yırtılan elbisem ne kanayan dizlerim. Ne de parçalanan avuç içlerim umrumda değildi. Avazım çıkana kadar ağlamak isterken, yapabildiğim tek şey çığlıklarımı içime atmaktı.
Canım yanıyordu. Canım çok yanıyordu. Yerden destek alıp düştüğüm yerden kalkmaya çalışsam da başarılı olamıyordum. Ayağımı incitmiştim ve üzerime bulaşan kan bana hiç yardımcı olmuyordu. Çocukluğumdan beri beni kan tutardı. Boş midem isyan bayrağını çekerken. Kararan gözlerimi yok sayıp güçlükle ayağa kalktım. Sarsak adımlarla ilerlerken beni nasıl bir son bekliyordu bilmiyordum.
Umarım kardaki ayak izlerini takip edip beni bulamazlardı. Onlar beni bulmadan bir yolunu bulup buradan kurtulmak zorundaydım. Yemyeşil orman nazlı bir gelin edasıyla beyaza bürünürken. Ben bu seyirlik manzaranın tadını çıkartacağıma canımı kurtarmanın derdine düşmüştüm. Büyük ihtimalle ilaçların etkisi geçmiş, korumalar çoktan uyanmıştır. Beni bulurlarsa şayet. Bileklerimden tavana asıp türlü işkenceler yapmakla kalmaz. Canlı canlı ateşe verip küllerimide denize savururlar.
Az ilerde gördüğüm kulübe'ye yaklaştıkça bildiğim tüm sureleri okuyup Allah'a tüm kalbimle yalvardım. Rabbim ne olur beni kötü insanların eline düşürme. Duamı bitirip kulübenin kapısını bir kaç kez tıklattım. Açan olmayınca içerde kimsenin olmadığına kanaat getirip kapıyı hafifçe iterek içeriye girdim.
Kapıyı kapatıp sürgüyü çektim. İçerisi temiz ve derli topluydu. Sabah olmak üzereydi. Karanlık yavaş yavaş yerini aydınlığa bırakırken çantamı açıp temiz kıyafet çıkardım. Kitaplardan okuduğum kadarıyla başıma gelecekleri az çok tahmin ede biliyordum. Bu sebeple hazırlıklıydım. Yaralarımı temizleyip güzelce sardım. Üzerimi değiştirip kirlileri koyduğum poşeti köşeye bıraktım.
Safiye annemin yaptığı kurabiyelerden ve meyve suyu almıştım yanıma. Karnımı doyurup katlanmış battaniyeyi alarak yandaki kanepeye uzandım. Üzerimi örtüp gözlerimi kapattım.
Sanırım gözlerimi kapattığım anda uyku bedenimi esir almıştı. Kulağıma ilişen seslerle elimi kalbime koyup bir ok Misali yerimden fırladım. Sanırım yakalanmıştım ve benim özgürlüğüm buraya kadardı.
Son duanı et Lavinia çünkü kaçacak yerin kalmadı. İç sesimi azarlayıp pembe pembe düşünmeye başladım. Neden kara kara düşüneyim ki? Of Lavinia tek derdimiz bumu gerçekten? Haklısın canım iç ses. Seni görebilseydim alnından öperdim değip şımarmasına izin verdim.
Bu gün ki saçmalama kotamı doldurup kararımı verdim. Ben kötü kralın Saray'ında tutsak bir köle değil. Mutlu son'la biten bir masalda esaretten kurtulan prenses olacaktım.
Bunun içinde ağlayıp sızlanmaya değil. Bir çıkış yolu bulmaya ihtiyacım vardı.

LAVİNİAWhere stories live. Discover now