36. Bölüm

164 13 2
                                    


"Neler oluyor?" Sarışının sesindeki merak kırıntıları, gizli laboratuvar üssünün kapısının ardından gelen çığlıklar ve sarışının sorularını duyulur kılamayacak kadar büyük iniltilerle ört-bas edildi. Kısa saçlı kıza dönerek tek kaşını kaldırdı ve ona bir açıklama yapmasını istedi. Bunu yapacağını biliyordu, çünkü daha fazlasını yapmıştı, ona şimdiye kadar olan her şeyi bir bir anlattı. Lexa'nın neden ona bir yabancı gibi davrandığını, kıyafetlerindeki bariz değişimin nedenini, genellikle örgülü olan saçlarının parlak ve düz olmasının sebebini anladı. O, gerçekten o değildi. Daha fazlasını sormak istedi, ama arkadan gelen sesler buna engel oldu.

Kız, başını olumsuz anlamda salladı. "Üzgünüm, genellikle çığlık atan veya ortalığı birbirine katan ziyaretçilere sahip olmadık," sarışının merakı daha belirgin bir şekilde yüzüne oturuyor. O kişilerin ses tonunda bir benzerlik var ama bunun Mars'taki filtreli iğrenç oksijenden dolayı olabileceğini, duyma yetisindeki garipliğin nedeninin bu olabileceğini düşünüyor. Çünkü daha fazlasını kaldırabileceğinden emin değil. Ama aynı zamanda da her şeyi eksiksiz bir şekilde bilmek istiyor. Kısa sürede -kelimenin tam anlamıyla- her şeyi olan kadını nasıl kaybettiğini merak ediyor, onun bedeniyken, Josephine adlı şeytanın onu nasıl kontrol ettiğini merak ediyor. Şu anda beyninde belkide her ihtimali tartan, dışarıdaki seslerin sahiplerinin kim olabileceği hakkındaki düşünceleri, beden değiş tokuşunun sadece dizi veya filmlerde olmayabileceğiyle ilgili bir takım düşünceler beyninde birbirine çarparak korkunç bir hızda dolanıyor. Böylece beyninin bulanmasına sebep oluyor, hâlâ nasıl ayakta kaldığını da bildiğinden emin değil, eğer kendisine yeterince dürüst olursa bunu da Mars'ın filtreli oksijeninden bileceğini anlıyor.

"Bırakın bizi!" Arka plandaki ses buğulu ve gizli laboratuvar üssünün yalıtımlı kapısından çok farklı bir tonda geliyor. Anlaşılır olan iki şey vardır. Bunun ilki: bu sesin eğer yanılmıyorlarsa bir kadına ait olduğu ve ikincisi ise: kadının söylediği şeyin anlaşılır bir şekilde gelmesi.

"İzinsiz giriş yapan misafirler olmalı, bu pek sık olmaz en son yaklaşık bir yıl önce olmuştu," kısa saçlara sahip ve açık çikolata tenli kız sarışını düşünceleri arasından çıkarmak için bir fikir yürütüyor, ama bunun bir fikirden daha fazlası olduğunu biliyor.

"Bahse girerim, o kişi Kraliçe Nia'ydı, kendini halkına kanıtlamak için korkusuz bir şekilde göletteki geçitten atlamadan önce Pauna çukurundaki sembolleri çözmüş olmalı," Kısa saçlı kız sadece kafasını salladı. Şaşırmadı. İki nedeni vardı. Bunları zaten az önce anlatmıştı -en azından bir çoğunu-, diğer bir yandan sarışın zeki bir kadındı, kısa saçlı kız bunu onu ilk gördüğü saniyeden beri anlamıştı. İç güdülerine her zaman güvendi ve bu kadındaki her şey doğru hissettirdi. Ona hikayeyi anlatması gerektiğini biliyordu, kim bilir belki onlara çözüm olurdu, çünkü Mars ölüyordu. Filtreleme sistemi ölüyordu, insanlar ölüyordu. Karakan olsalar bile.

"O yabancılar kim olurlarsa olsunlar benimle iş birliği yapacaklarından eminim," sarışın kendinden emin ses tonuyla konuştu.

"Bunu bilemeyiz, ama denemek zorundayız, eğer akılları varsa benimlede iş birliği kuracaklarından adım kadar eminim,"

"Üzgünüm, adın kadar emin olman için adını bilmiyorum,"

"Gaia," sarışın nazikçe başını salladı ve kendi ismimin dudaklarından dökülmesine izin verdi. "Clarke," otoriter bir şekilde yapacakları şeyi planlamaya başladılar.

"Şu anda yapacağımız hiçbir planının garantisi yok Gaia, sonradan yapamayacağımız bir planı baştan oluşturmayalım. Gardiyanların, muhtemelen hücreye attığı o insanları bulmalıyız," Gaia başını salladı ve sarışını onayladı. Haklıydı, sarışında başından beri özel bir şey vardı. Bunu en başından beri hissetmesi kendisinide özel hissetmesine sebep oldu.

Why didn't say it?Where stories live. Discover now