10. Bölüm

269 24 4
                                    


"Bende seni bekliyordum, Thelonious." dedi kırmızı, boyu dizlerine kadar gelen, dar kesim elbisesi ve siyah topuklu ayakkabılarının zeminde çıkardığı tok sesle Jaha'ya doğru ilerleyen kadın. Siyah gür saçları yarım toplu ve sağ omzundan göğsüne kadar uzanıyordu. Ellerini kavuşturarak Jaha'yla arasına birkaç adım mesafe koyup durdu.

"Geleceğini biliyordum ama biraz uzun sürdü, mayın tarlası olasığılı ile okyanustaki köpek balıklarını hesaba katmayı unutmuşum." Diyerek bu olasılıkları nasıl unuttuğunu kendine sorarcasına başına yavaşça vurdu ve tekrarsan Jaha'yı odak haline getirdi.

"Işık Şehri'ni bulacağımı sanıyordum," dedi Jaha,

"Buldun zaten Thelonious, buldun. İyi iş çıkardın. İnsanlarımızın geleceğini kurtardın." Dedi kadın kendinden emin şekilde konuşarak.

"Uzun zamandır beni beklediğini söylemiştin, ne kadar uzun zamandır?" Jaha merakla bu soruyu kadına yöneltti. Soracağı daha bir sürü soru vardı ama bunu daha çok merak etmişti, adını nerden bildiğini, neden onu beklediğini ve ne süreden beri beklediğini...

"Hmm, bir düşüneyim. Patlamadan doksan sekiz sene geçti, pramfaia'dan sonra seksen dört sene geçti, ilkel yaşam pramfaia'dan sonra şanslı kişilerle devam etti. Seni daha doğrusu büyükbaban Harry'i doksan sekiz sene iki ay beş gündür bekliyordum. Becca sizlerin bir gün mutlaka yeryüzüne ineceğinizi biliyordu." Dedi kadın sanki bir prosedür okur gibi.

"Sen bunları nasıl bilebiliyorsun?" Dedi Jaha ve kaşlarını şüpheyle kaldırdı. Kadının giyiminin şu anki devire olan uyumsuzluğunu inceledi. Elbise bir nebze olabilirdi belki çünkü bulundukları evin dizaynı bir şato gibiydi ama topuklu ayakkabılar helede Grounderların sürekli savaş çıkartmalarından sonra ayakkabı kullanımı devirin önemini arttırıyordu.

Yavaş yavaş kadının yanına gitti ve yaklaştığında kolunu kadının karnına daldırıp çıkardı, kolu arkadaki aynadan kadının içinden girip karşı taraftan çıktığını görebiliyordu. Bu kadın bir hologramdı.

"Sen bir bilgisayar programısın?" Dedi Jaha sorarcasına, kafası karışmıştı. Kadın gülümsedi ve yanıtlamaya başladı.

"Zeki olduğunu zaten biliyordum Thelonious uzaydan Dünya'ya inmen için baya çaba sarf ettiğimi söylemeliyim yoksa seni burada asla göremeyebilirdim." Dedi Kadın.

"Seni buraya getiren şeyin uzayda yapayalnızken bulduğun ve umudunu tekrardan sana kazandıran bebek olduğunu sanıyorsun ama o bendim." Diye devam etti.

"O ağlayan bebek uzay boşluğunda kayboldu," dedi Jaha sesi üzgün çıkıyordu o bebeği benimsemiş ve oğlu Wells yerine koymuştu. O bebekle kader ortağıydılar, en azından bir süreliğine.

"O bir halüsinasyondu Thelonious, gerçek değildi. ARK'ta komuta merkezindeki ana bilgisayara bağlandım ve lizerjik asit dietilamid adında bir gaz saldım. Bu gaz çok gerçekçi bir şekilde halüsinasyon görmeni sağlar. Oğlunu kaybettiğini biliyordum ve bununla ilgili bir şey göreceğinide biliyordum. Ve işte burdasın. Bende A.L.İ.E," dedi Alie siyah ve gür saçlarını bu sefer sol tarafına atarken.

"A.L.i.E. Yani diğer bir deyişle uygulamalı yapay zeka emülatörüyüm. Ama Alie'yi tercih ederim." Dedi Alie gülümseyerek kendisiyle gurur duyuyordu.

"Yani emülatörsün, bilgisayar ortamında donanımsal ve yazılımsal olarak yaratıcının sana öğrettiklerini hologram sistemiyle insanlara aktaran bir yapay zekasın." Dedi Jaha,

"Ben o kadar küçümsemezdim, hiç yaşlanmadan doksan sekiz yıl hayatta kaldım," diye ekledi Alie.

"Peki ya Işık Şehri," diyerek asıl konuya gelmek istedi Jaha ve Alie'nin gözlerindeki gücü ve kendisiyle gurur duymasını izliyordu.

Why didn't say it?Where stories live. Discover now