Bölüm 18

6K 488 53
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... OTUZ YORUMUN ALTINA YENİ BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


Ne kadar zaman olduğunu artık hiç bilmiyordu. Gecesi ile gündüzü aynıydı. Bu zindanda sanki senelerdir tutuluyormuş gibiydi. Pis kokuyordu. O kadar kötü kokuyordu ki şansı olsaydı kendisini boğardı. Nefes almak istemiyordu.

Çok açtı. O kadar açtı ki artık yemek yemek için bile gücü yoktu. Her yanı acıyordu. Özellikle de yüzü. Burnunda sadece kan ve pislik kokusu vardı. Oturduğu yerden kalkamıyordu. Hiç gücü kalmamıştı. Yüzünün bir yanı şişti ve tek gözü tamamen kapanmıştı.

Ne kadar zamandır gelmiyordu onu bile bilmiyordu ancak Grace'de bir süredir yanına gelmiyordu. En son ki dayak seanslarından sonra sinirlenmişti. O zamandan bu zamana ne kadar zaman geçmişti bilmiyordu ama kendi pisliğinde boğulması için bırakmıştı.

Ne kadar zaman geçtiğini gerçekten bilmiyordu ama çok fazla olduğunun farkındaydı. Dışarıda her şey nasıldı acaba? Yarattığı sansasyonun bir işe yarayıp yaramadığını merak ediyordu. Bir şekilde yaramış olmalıydı. Aksi halde Grace onu daha sık ziyaret eder ve daha çok işkence ederdi. Ancak bir şekilde aklı hep başka bir yerde gibiydi.

Ölüyordu...

Bu gerçeği kabullenmek zorundaydı. Yemeksizdi. Grace geldiği zaman ona su içiriyordu ama şimdi o da yoktu. Açlıktan ve susuzluktan ölmese bile yaralarının kaptığı iltihap yüzünden ölecekti. Her şekliyle ölü sayılırdı. Belki de onu bu yüzden bırakmıştı.

Hayır, Grace onu öldürmezdi. Onun tarzı değildi bu. Süründürürdü. Ölmek için dua etmesine sebep olurdu ancak onu öldürmezdi. Ya durumun farkında değildi ya da onu unutmuştu.

Bir şansı vardı demek oluyordu bu. Evet, Gabriella yaşamayı istiyordu ancak bu şekilde devam edemezdi. Ölürse muhtemelen Grace istediğini alamamış olmakla kalırdı. O zaman da Gabriella cehennemden onun kendi kendine eziyet etmesini izlerdi. Her şekliyle iyi bir plana benziyordu.

Boynundaki prangayı çekiştirdi. Yeterince iyi görünüyordu. Peşinde bir Grace Isla olmadan son derece huzurlu olurdu. Cehennemde şeytana striptiz bile yapabilirdi. Boynunu çekiştirmeye başladı. Ta ki nefes alamayıncaya kadar kendisini öne itti.

Kendini boğmak o kadar da zor bir şey değildi. Hiç de zorlanmıyordu. Boğuşacak gücü yoktu. Nefesini kesmeye devam etti. Kendi nefesini tutmaya dayanabileceği noktaya kadar dayandıktan sonra bedeni istemsizce çırpınmaya başladı.

Tam o anda sopanın duvara vurma sesi geldi. Gabriella, gözlerini açtı. En azından şiş olmayanını. Grace'in duvara vurma sesini çok iyi duyabiliyordu. Buraya geliyordu.

"Sevgilim" derken koridorda yankılanan sesi neşeliydi ve kelimeyi uzatarak söylüyordu. "Seni çok özledim"

Keşke her şey karşılıklı olabilseydi. Ne yazık ki Grace insanların planlarını mahvetmekte birebirdi. Zindanın kapısını açtı ve Grace gülümseyerek ona baktı.

Üzerinde buraya hiç de yakışmayan bir tuvalet vardı. Kırmızı üzerinden akan askısız bir elbiseydi. Göğüs kısmını o kadar güzel doldurmuştu ki herkesi kıskandırırdı. Dudakları her zamanki o kırmızı rujla boyalıydı. Tam bir vampirellaya benziyordu. Leydi Dracula onu görse adından utanırdı hiç şüphesiz. Hatta onun Kanlı Düşesle kesin bir akrabalığı olabilirdi. Sonuçta o da bir kan emiciydi.

Bir elinde sopası ve diğer elinde gazete vardı. O gazeteleri neden getirdiğini bile bilmiyordu. Sonuçta manşetleri okuyamayacağını biliyordu. Belki de söylediklerinin kanıtlarını göstermek içindi.

MİLYONLUK BEBEK - BEBEK 1. KİTAPWhere stories live. Discover now