Bölüm 16

6.3K 478 56
                                    


İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... OTUZ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


Onu devasa malikânenin altında bir yerlere tıkmıştı. Karanlık ve pis bir yerdi. Hiç olmadığı kadar çok dayak yemişti. Öyle ki artık vücudunda varlığını bile bilmediği yerler acıyordu. Grace, hiç şüphesiz ki yöntemlerini değiştirmişti. Geçen iki yıl onunda kendisini geliştirmesine yaramıştı.

Bunu daha öncede yaşamıştı. Süreci biliyordu. Tahmini sadece bu sefer daha da uzun süreceği yönündeydi. Grace, her gün gelip ona bir şeyler anlatıyordu. Sonra şu dayak faslı başlıyordu. Onun üzerinden bütün hırsını alana kadar dövmeye devam edecekti.

İkinci aşamada ondan başka hiçbir şeyin olmadığını anlama zamanı gelecekti. Bunu sürekli ama sürekli ona söyleyecek ve Gabriella'ya nazik davranacaktı. Ancak Gabriella'ya da her daim tetikte olmasını ve onu kızdırmaması gerektiğini hatırlatacaktı.

Üçüncü aşama Grace inandığı anda onu özgür bırakmaktı. Gabriella buna gözetimli serbestlik diyordu. Evin içinde istediği gibi gezebilecekti. Hatta yanında onun kaçmasını engelleyecek bir mini orduyla dışarı çıkabilecekti.

Son aşamaya hiç gelememişlerdi. Çünkü Gabriella geçen sefer kaçmayı başarmıştı. O yüzden son aşamanın ne olduğu hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Şimdilik haftada sadece iki defa yemek veriyordu. Su konusunda hiç sınırı yoktu neyse ki.

Bu süreçler içinde geçen sefer arada bir onunla ilgilenmek için hizmetçiler gelip giderdi ancak Grace bu sefer her şeyi bizzat halletmeye çalışıyor gibiydi. Ayrıca geçen sefer arada bir kelepçelerini açardı. Bu sefer hiçbir şeyi açmıyordu.

Paslı ve son derece geniş bir boruya bağlıydı. Ellerini borunun arkasından birleştirip kelepçelemişlerdi. Boynundan geniş bir prangayla bağlıydı. En azından ayaklarını hareket ettirebiliyordu. Yapabildiği tek hareket prangalarını oynatarak aşağı oturmak ya da yukarı kalkmaktı.

Ne kadar zamandır burada olduğu hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Ona sonsuzluk gibi geliyordu. Ancak hala daha birinci aşamada olduğuna göre çok zaman geçmemişti.

Grace bu sefer iyi hazırlanmıştı. Hatta minik bir kafes yaptırmıştı. Hemen önünde parmaklıklar duruyordu. Onun kaçışına engel olmak adına her şeyi yapacaktı muhtemelen.

Kaçta uyuduğunu ya da kaçta uyandığını kesinlikle bilmiyordu. Günlerin nasıl geçtiğini de bilmiyordu. Tek bildiği artık kendi kokusunu alabildiğiydi. O kadar iğrenç bir kokuydu ki kafasından aşağı bir damla su dökmesi için Grace'e istediğini verebilirdi.

Dışarıdaki dünyada neler olup bittiğini bilmek istiyordu. Geçen sefer ki sessiz sedasız gidişinden çok farklıydı bu. Bir bomba bırakmıştı bu sefer. Grace'i ondan uzak tutmakla kalmayıp aynı zamanda insanların gözündeki profilini değiştirecek bir bombaydı.

İşe yaramasını ummaktan başka ne yapabilirdi ki? İnsanların konuşması gerekiyordu. İhtiyacı olan tek şey meraklandırmaktı. İyi ya da kötü bir izlenim umurunda değildi. Tek istediği Grace'i olabildiğince meşgul etmekti. Zaman kazanması gerekiyordu. Ancak bu sefer numaralarla ya da rol kesmekle kurtulamayacaktı muhtemelen. Kadın kafayı yemişti. Tuvalete bile izin vermiyordu.

Onu kıpırdayamayacağı kadar sıkı bağlamıştı. Üstelik başında herhangi bir korumada yoktu bu sefer. Bunca zaman kilitler üzerine uzmanlaşmadığına gerçekten pişmandı. Buradan kaçmanın bir yolu olmalıydı.

MİLYONLUK BEBEK - BEBEK 1. KİTAPWhere stories live. Discover now