İntikam Açlığı♔

Start from the beginning
                                    

"O öldü, anne. Hala bunu kabullenemedin mi? İki gün önce bedeni geldi,  dün akşam ise onu Esla'ya gönderdik."  diye fısıldadı. Gözlerimi kapattım ve yaşlarım yanaklarımdan süzüldü.

"Biliyorum, biliyorum. Sadece bir yanım hep onun dönmesini bekleyecek. Kalbimde küçük bir yerde o hep yaşayacak." dedim ve derin bir nefes aldım. O sandığı görmeden önce hep yaşadığına inanmıştım. Ölümü ona yakıştıramamıştım.

"Kardeşim ölmüş olabilir fakat biz hayattayız. Onun intikamını alabiliriz. Onun kanını dökenlerden bunun hesabını sorabiliriz, anne. Savaşımız devam ediyor. Lütfen kendini bırakma. Yabgun bunu istemezdi. Onun için bu savaşı kazanmak zorundayız."

"Onun için bu savaşı kazanmak zorundayız ve intikam. Evet, intikamı alınacak. Artık hiçbir şeyin önemi kalmadı. Verilen sözlerin, hislerim hepsi önemsiz. Tek arzum intikam ve kazanmak."

Tamayr kaşlarını çatarak bana baktı. Neyden bahsettiğimi anlamamıştı."Anlamadım, ne sözünden bahsediyorsun?"

"Babana verdiğim bir söz vardı. Bunun bir önemi kalmadı. Aklım başında iken ne yaşadığımı gördüm. Bırakayım da delilik kazansın."

"Kazanacağız, anne. Söz veriyorum, kazanacağız. Larastka geri çekilecek. Kahrar bile bizim olacak."

Acı bir tebessüm yüzüme yerleşmişti. Kahrar'ın önemi benim için kalmamıştı. Yabgun'un kanı orada dökülmüştü. Orada acı çekmişti. Kahrar toprakları oğlumun kanıyla sulanmış iken o şehri alamazdım, yok etmeliydim. Jayce ile beraber Kahrar yok olmalıydı. "Kahrar'ın bir önemi kalmadı. Kardeşin orada öldü. Jayce'in ana kampı orası. Kahrar'ı yakıp kül etmemiz lazım."

"İçindeki insanlara ne olacak? Bu suç Kral Jayce'in, anne. O ve onu destekleyenlerin. Şehrin halkının değil. Onlar masum."

"Yabgun da masumdu. 16 yaşındaydı! Hayatta ne görebildi? Ne yaşayabildi, söyler misin? Masum veya suçlu, bunun bir önemi kalmadı. Masumların öldüğü bir savaşta Kahrar halkını umursamam. Yapılması gereken basit. Jayce ile beraber Kahrar yok olmalı. Böylece kardeşinin ruhu huzura erecektir."

"Önemi kalmadı, gerçekten önemi kalmadı." diye mırıldandı. Yanımda duran zırha bakıp düşüncelere dalmıştı. Yüzünde acılı bir ifade olmuştu. İri, kahverengi gözleri bana döndüğünde "O zaman Kahrar'ı ve Kral Jayce'i ortadan kaldıralım. Kahrar da cezalandırılmayı hakkediyor." dedi.

"Adaletsizliğe adaletimle karşılık vereceğim. Yaptıklarımdan da asla pişman olmayacağım. Madem ben bir oğul kaybettim, bunun bedelini ödeyecekler. Bırakalım da delilik kazansın."

"Hadi, akşam yemeği yiyelim. Askerlerimize varlığın moral olacaktır. Herkes üzgün, yas içinde. Sen ve babam bu orduyu toparlarsınız." dedi ve beni ayağa kaldırdı.

Kimseye gözükmeden kendi çadırıma geçmiştik. Burada ise Tamayr benim daha düzgün görünmemi sağlamıştı. Üstümdekileri değiştirtmişti. Çamurlu kıyafetlerimi değiştirmemi istemişti ve onu çadırdan çıkartarak değiştirmiştim. Ardından saçlarımı güzelce taramıştı. Narin narin okşuyordu. Örmeyi başarmıştı. Aynada kendime bakınca biraz olsun Kraliçe Dara'ya benzemiştim. Gerçek halim ise gözlerimde saklıydı. Şişmişti. Uykusuzluğum belli oluyordu. Yıkılmıştım. Keşke yasımı tutmama izin verselerdi. En çok ihtiyacım olan şey buydu. Bir evlat kaybetmiştim ve bunun acısını bile yaşamama izin vermiyorlardı. Bağlı olduğum zincirler yüzündendi. Bu zincirleri parçalayacaktım.

Çadırın içine Talayer gelmişti. Ona baktığım zaman gözüme küçülmüş gibi geliyordu. Dağ gibi adam ölüm haberinden sonra küçülmüştü. Her şeyi taşır dediğim omuzları bu acıyı taşıyamamış, onu ezmişti. Bakışları bile değişmişti. Eskisi gibi değildi. Bir parça hüzün ve acı oturmuştu. Artık oradan gitmeyecekti. Ayağa kalktım ve ona sarıldım. Bu zor zamanları birbirimize destek olarak atlatabilirdik. Başka bir yolu yoktu. Biz bu zamana kadar tekrar tekrar ayakta kalmanın, yaşamanın yolunu bulmuştuk. Tekrar bulacaktık, tekrar beraber ilerleyecektik. 

Kurtların DansıWhere stories live. Discover now