Serçe♔

349 48 72
                                    

BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!

EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.

Bölüm Şarkısı: "Remembrance" (feat. Fleurie) // Produced by Tommee Profitt

Yayınlanma Tarihi: 08.05.2020 (00:34)

İyi Okumalar!

Larastka Krallığı/Azinizar Bölgesi - Esla - Yakut Sarayı

Tamayr (Yaş:17)

Esla güneşi tam anlamıyla tepedeydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Esla güneşi tam anlamıyla tepedeydi. Sıcak her yerde kendisini hissettirse bile şehrin insanları bundan şikayetçi değillerdi. Sıcağı hissetmemek adına açık renkli kıyafetler giyinilmişti. Sokakların bu canlılığı hoştu. Herkes mutluydu. Annemin anlattığı Esla'dan çok farklıydı. Annemin bahsettiği Esla'dan uzak bir Esla idi. Onun anlattığı şehir tamamen çamurdandı. Yollar bakımsızdı, binalar harap içindeydi. Pencerelerdeki çiçekler bile çürüktü. İnsanlar şu an olduğu gibi mutlu değillerdi, mutsuzlardı. Alışveriş yapmakta zorluk çektikleri için hırsızlık yapıyorlardı. Dilenciler ise fazlaydı. Böyle bir şehirde yaşamak, baskıcı bir yöneticinin yönetiminde hayatını sürdürmeye çalışmak korkunç olurdu. O zamanları görmediğim için kendimi şanslı hissediyordum.

Şehir şu an zamanının en güzel günlerini yaşıyordu. Daha da ilerisini yaşıyabilirdi, bu tamamen bizim elimizdeydi. Bu şehri ileriye taşımak istiyorsak gelişime açık olmalıydık. Bunun için çabalayacağımızın farkındaydık. Annemle babam bizi buna göre yetiştirmişti. Her daim bize görevlerimizin, sorumluluklarımızın farkında olmamıza dair söylemleri olmuştu. Prens veya prenses olarak görmemişlerdi. Hatta bu kraliyet makamını bizden uzak tutmaya çalışmışlardı. Bunun bizi kibirden uzak tutacağını düşünmüşlerdi. Haklılardı bence. Şu an dördümüz de kendimizi prens veya prenses olarak görmüyorduk. İnsanlar bize öyle seslense bile normal insanlardık. Kibre kapılmıyorduk.

Şehrin merkezinin yukarısında yeralan gecekondu mahallelerine gelmiştim. Annemin eski evide buralarda bir yerdeydi. Onun evinin hemen ilerisinde ise kalbimin serçesi, Balbina'nın evi vardı. O, yetimhanede büyüyen bir kızdı. Kimsesizdi. Oyunculuktaki kabileyeti, sesinin güzel olması nedeniyle tiyatroda çalışmaya başlamıştı. Azçok para kazanınca kendine buradaki evini kiralamıştı. Küçük, beyaz bir evdi. Ufak bir ön bahçesi vardı. Bahçe kapısından içeri girdiğimde beni Balbina'nın yavru kedisi Sarı karşılamıştı. Şımarıkça bana miyavlıyor, çevremde dönüyordu. Kendisini bana sürtüyordu. İlgiyi ilk önce kendisine istiyordu. Eğilip onun nazikçe okşadım. Mırıltılarından memnun olduğunu anlamıştım.

Sarı benim  ilgimden sıkılmıştı ve evin merdiven basamaklarında yayılı duran mindere geçmişti. Mavi boyalı ahşap kapıyı yavaşça çalmıştım. Üç defa vurmuştum. Bu bizim aramızdaki bir işaretti. Balbina insanlara güvenmiyordu. Zamanında hırsızlığa uğradığı için evinin kapısını her daim kilitli tutuyordu ve çevresindeki insanlarla konuşmamaya özen gösteriyordu. Zor bir hayatı vardı. Bu hayatta dik durma mücadelesini inatla devam ettiriyordu. Onun bu yanına hayrandım.

Kurtların DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin