64||Hayallerinin peşinden koşmak pişmanlıktır

6.6K 301 67
                                    

**Bölümü Zaz-La Pluie dinleyerek okursanız çok hoş olur :)

Ellerimle kabarık eteğimi tutarak , başımı dikleştirdim ve dans pistinin olduğu tarafa doğru ilerlemeye başladım.Balo salonunda italyanca olduğunu düşündüğüm durgun bir şarkı çalıyordu.Herkes yanındakilerle muhabbet ederken kendimi o kadar yalnız hissediyordum ki.Ne işim var benim burada?

Pistin etrafındaki kokteyl masalarından birine geçip çantamı masanın üstüne koydum ve bir elimi çantanın üstünde tutarak etrafı izlemeye devam ettim.Kadınlar oldukça güzel giyinmişti , modern elbiselerin arasında kendimi zaman makinesinden fırlamış gibi hissediyordum.Sanırım artık kabarık etekler pek moda değildi.Ya da ben bu işten pek anlamıyordum.

"Eşlerinizi hazırlayın beyler! Dans zamanı!"

Ben yalnız başıma takılıp , tüm gece böyle dikilmeyi planlarken olgun bir adam gözlerini tamamen kapatan demir rengi bir maske ve yüzünü kaplayan koca bir gülümsemeyle yanıma gelip eteğimin üzerinde tuttuğum elimi kavradı ve dudaklarına götürdü.Evet , ben böyle zaman makinesinden fırlamış gibi durduğum için yanıma yaklaşan herkes de bana kontesmişim gibi davranıyordu galiba.

"Bu ne güzellik.Tanışıyor muyuz?" diyen adama 'ya sen ne ayaksın amcacım?' der gibi baktığımı maskemden dolayı göremediği için sevindim.

"Tanışıyorsak bile hatırlayamadım" dedim gülümseyip başımı başka bir yöne çevirerek.İlk defa olgun bir adam bana kur yapıyordu ve bu baya garibime gitmişti.

"Birazdan dans başlayacak..." diyip duraksayan kır saçlı adam bana bir adım daha yaklaşıp " Benimle dans ederek beni bu balonun en şanslı adamı yapar mısınız?"

"Ah , şey..." Bahanelerden bahane aramak için ne güzel bir gün.Ben adama bakıp beynimden geçen tüm bahaneleri toparlamaya çalışırken bir el koluma dokundu ve beni bu durumdan bir an olsa da kurtardı.

"Kolunuz nasıl oldu?" Gözlerimi kolumu kavrayan parmaklarından ayırıp , gözlerine götürdüğüm de onu sesinden tanıyamadığım için kendime kızdım.Sadece gözlerini ezbere biliyordum.Sadece gözleri beni bu kadar etkiliyordu.Susup böyle bakmaya devam ederse ona aşık olabilirdim.Ama olmayacaktım.

"Daha iyi." diyip rahatsızca kolumu kıpırdattım ve o da parmaklarını gevşetip kolumdan ayırdı.Oldukça soğuk ve düz konuşmamın nedeni söyleyecek hiçbir şey bulamayışım falan değildi.Beynimde çığlık çığlığa söylenmeyi bekleyen binlerce cümle varken hepsini yoksayıp , görmezden geliyordum . Kerem bana yeşil gözlerini dikip endişeli endişeli bakarken istemsizce yutkunup , dans pistine toplanan insanları izlemeye devam ettim.

"İyisiniz yani?" Ne demeliyim? Ne söylemeliyim ? Oldukça duygusuz görünmeye çalışarak bakışlarımı başka bir yere sabitledim ve ellerimin titrediğini gizlemek için parmaklarımı kabarık eteğime bastırdım.Sakin olmalıyım.

"İnsanlar biraz dikkatli olursa ..." diyip duraksadım ve başımı çevirerek gözlerimi Keremin yemyeşil gözleriyle buluşturdum."...daha iyi olacağım."

Kerem kaşlarını çatıp garip bir ifadeyle suratımı incelerken her zaman yaptığı gibi istemsizce dudaklarını öne doğru büzüyordu ve gözlerinde garip bir ışık parlıyordu.Evet ne zaman düşünceli olsa böyle yapıyordu , dizideki sahnelerde , röportajda bir soru sorulduğunda , ne zaman birşey düşünse böyle yapıyordu... Ne düşünüyorsun Kerem ?

"Gerçekten özür..." Kerem duraksayıp salonda yapılan anons sesinin geldiği yere doğru başını çevirdi.

"Dans zamanı!"

HayalperestWhere stories live. Discover now