16-) "Şehir."

2.5K 193 48
                                    

Bölüm On Altı 

''Şehir.''

Yine çok hoş bir akşamdı. Hoştan kastım ise, bu inanılmaz güzellikteki -ama aynı zamanda bakanı ürketecek kadar devasa olan- ormanın nefes alışveriş sesini işitmek, ileride başlayan ağaç topluluğunun önce geriye çekilerek, sonradan ise kabararak hareket eden akciğerlerinin canlılığını görmekti. Her şey yaşıyor gibiydi. Sanki, bu koca dağ kendi başına bir canlıydı da uzun bir uykudaydı, düzenli olarak da nefes alıp veriyordu. Sanki, onu kızdırsam hemen şimdi kalkıp karşıma dikilecekti. Sanki hışırdayan dalları onun birer saç teliydi ve rüzgarda savrulmaya bayılıyorlardı. 

Öte yandan biraz da kasvetliydi aslında burası. Hayatı şehirde, betonlar arasında geçmiş çoğu insandan biri olduğum için, burası bana hoş manzara tablolarını andırıyordu ve ne kadar bakarsam bakayım doyamıyor, bir türlü alışamıyordum. Baktıkça bakasım, her bir ayrıntısına anlamlar yükledikçe yükleyesim geliyordu. Bunun sebebi doğru düzgün doğa görmemiş bir şehirli olmamdan mı kaynaklıydı yoksa bu ormanın ücra köşelerindeki bir cadı havaya bir tür hipnoz edici tozlar mı karıştırıyordu bilemiyordum. Ne harika ama! 

Özellikle de ileride bir yerlerde yatan cesetleri düşündükçe, kendimden dahi gizlemeye çalıştığım heyecan, bazen iplerini yeterince kontrollü bir şekilde dizginleyemediğimden ortaya çıkıp kendini gösteriyordu. Ne harika ama!

Ama üzücü olması gerekiyor değil mi? Kesinlikle. 

Ah zavallı ruhlar...

''Eylül.'' 

Hipnoz edici tozlar yüzünden dalıp gittiğim ağaçların dalgalanmalarından uyanıp kafamı arkamdaki adama çevirdim. Her zamanki hafif gülümseyen suratıyla bana bakmaktaydı fakat yine her zamanki gibi gözleri donuktu. Bir kukladan farksızdı, yalnızca söyleneni yaptığı için gülüyor gibiydi.

''Sana bir oda ayırdım. Gel benimle.''

Dediği şekilde her zamanki koltuğumdan ayrılıp peşinden ilerledim yavaş adımlarla. Mermer merdivenleri o da benim gibi ağır ağır tırmanıyordu bir eli cebinde. Eren iken normalde çok konuşurdu, sürekli bir şeyler ima eder, ifademle, hareketlerimle veya olası düşüncelerimle dahi hafiften alay ederdi fakat şimdi oldukça düşünceli ve sessizdi. Bu yüzden bir anlığına onun Asem olduğunu ve beni hemen şimdi öldürmek üzere tuzağına doğru çektiğine dair, belki de saçma gelebilecek bir düşüncede bulunmuştum fakat sessiz sakin geçen bir dakikanın ardından uzun koridordaki önceden kilitli olduğunu deneyip de öğrendiğim beyaz kapılı bir odanın karşısına geçtik. Bu oda da dahil olmak üzere önümde 2 oda, arkamda kalan koridorun duvarında ise 3 tane oda vardı. Bu odalar neredeyse birbirine karşılıklı bakıyorlardı. Bunca oda ne için olabilirdi? Aile bireyleri?

Kapının önünde beklediğimiz 3-4 saniyenin sonunda cebinden bir anahtarlık çıkardı, ucunda yaklaşık 6-7 tane anahtar asılı olmalıydı. Önümüzdeki kapı için doğru olanı bulup deliğe sokunca ise, yine yavaşça kapının kulpuna uzanıp açtı. Önce benim girmemi istercesine bekleyince istediği şekilde girdim içeriye. İçeriye girer girmez ise evin bir köşesinde benden sakladığı küçük bir erkek çocuğu olduğunu düşündüm çünkü bu oda, tamamen klasik bir erkek çocuk odası gibiydi. Koyu mavi rengindeydi duvarlar mesela ve yerlerde birçok araba, robot, top gibi oyuncak bulunuyordu. Soldaki duvarda büyük bir dolap vardı ve dolabın aynasının kenarlarına uzaktan Transformers olduğunu anladığım karakterlerin stickerları yapıştırılmıştı. Yatağının örtüsü de aynı şekilde çocuklara uygundu; üzerinde Mcqueen'in resimleri bulunuyordu. Halıda ise yine farklı bir çizgi filmin karakteri... Kaşlarım çatık bir şekilde sorguluyordum bu durumu. Kapının pervazında duran Eren de içeriye geçince ise ona doğru döndüm yine aynı çatık kaşlarla. ''Çocuğun falan mı var?''

Masum CinayetlerWhere stories live. Discover now