34-) "Yolculuk."

1.4K 144 59
                                    

Bölüm Otuz Dört

"Yolculuk."

.
.

İrem, herkese her şeyi yaptırabilecek, en iflah olmaz karakterleri bile kendi istediği gibi eğip bükebilecek, her türlü şeyi kabul ettirecek cinsten biriydi. Çünkü çok sinir bozucuydu ve kimse onunla inatlaşarak kafasının ütülenmesini istemezdi.

Hatta Asem bile...

Ben ne söylersem söyleyeyim bir kere önüne bakıp da doğru düzgün, ayık ve normal bir sürücü gibi sürmezdi arabayı fakat İrem, korkudan ciyak ciyak bağırıp da kulağımızı ağırttığından ötürü, sinirden yerinde duramayacak gibi direksiyonu sıkı sıkı kavrayarak istemese de düzgün sürmek zorunda kalmıştı. Kafasına göre davranamıyor oluşunun verdiği öfkeyle, kıpır kıpırdı, patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Her an arabayı durdurup da sanki İrem'i aşağıya atabilirdi.

İrem ise sonunda arabanın yolda dengesizce değil de, bir sağa bir sola sapmadan ve normal araçlar gibi düz bir şekilde gittiğinden beridir keyfi yerindeydi; yine arada bir alakasızca konular açarak sorular yöneltiyor, bize merak etmediğimiz şeyler anlatıyordu.

"Bu arada, Eren ile nasıl tanıştın?" Sonunda sustuğunu zannettiğim birkaç dakikanın ardından, tekrardan baktığı camdan ayrılıp iki ön koltuğun arasından başını uzatmıştı. "Ya da çok büyük talihsizlik olmuştur ama ilk Asemle mi tanıştın?"

Asem, başını çevirmeden yalnızca araya huysuz bir bakış atmış ama bir şey söylememişti.

"İlk Eren ile tanıştım. Üniversitede bir problem yaşamıştım, davama o bakmıştı." diye açıkladığım vakit, Asem alaylı bir ifade takındı ve güldü.

"Su içer gibi yapıyorsun bu işi Eylül." dediğinde, elbette ki ima ettiği şeyi yalnızca ben anlamıştım.

"Neyi?" diye sordu İrem de doğal olarak.

"Bir şeyi bilmesen de olur."

Asem'in agresif yanıtı üzerine ona kızgın bir bakış attı ve tekrardan bana döndü. "Romantik bir karşılaşmaya benzemiyor." diye sürdürdü konuşmasını. Çenesini avuç içine yaslayarak bana tam bir dinleyici haliyle bakmaktaydı. İnce telli saçları alnından aşağılara dökülüyor, her araba sallanışında kıpırdaşıp dağılıyorlardı. Uzanıp da saç tellerini omuzlarının gerisine atasım gelse de yalnızca izlemekle yetindim.

"Neden romantik olsun ki zaten?" 

Soruma karşın gözleri parıldar gibi oldu bir anlığına ve gülümsedi. "Çünkü işler güzel başlamazsa güzel bitmez. Sadece bir dava uğruna tanışmak da çok sıkıcı ayrıca. O yüzden herhalde çok sıkıcı bir sonunuz olacaktır."

"Saçma batıl inançlara benziyor." diye mırıldandım ilgisizce.

"Hiç de bile. Mesela ben Arslan ile küçükken tanıştım. Ailelerimiz o zamandan beridir yakındı ve daha ilk anlarda ona aşık oldum! Bahçede salıncakta oturuyordum ve yanıma geldi. Benimle ilk o konuştu."

"Tam olarak ne yaptı?"

Bu kısım sanki hoşuna gitmemiş gibi bozuldu, hatta sanki bu benim suçummuş ve büyüyü ben bozmuşum gibi kaşlarını çatarak yüzüme baktı. "Hıh... 'Salıncaktan in sarı kafa.' demiş olabilir ama ilk görüşte aşk olduğuna eminim. Erkekler hoşlandıkları kızlarla uğraşırlar."

Masum CinayetlerOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz