28-) ''Özgürlük.''

1.4K 142 30
                                    



Bölüm Yirmi Sekiz 

''Özgürlük.''

.

.

1 hafta ve birkaç gün geçtikten sonra, havanın dondurucu soğuklara büründüğü bir akşamüzeri geldiler ikisi. Yine motor sesiyle fark etmiş ve kapıyı açarak onları karşılamıştık. Arslan kapısını açmış ve ağır bir şekilde dışarıya çıkmıştı. Geçen seferki gibi davetsiz bir misafir olmadığından emin olan İrem ise Arslan'ı gördüğü gibi pembe tüylü garip terlikleriyle koşarak dışarıya çıktı ve Arslan'ın da beklemediği bir anda kollarını onun boynuna doladı zıplayarak. Bunu garip bulan bir ben değildim, Arslan da pek hoşnut durmuyordu bu durumdan. Yine de bir şey söylemedi ve cansız bir manken gibi İrem'in onu rahat bırakmasını bekledi hareket etmeden. 

''Sonunda geldin minik kuşum!'' diye cırlıyordu sevinçle. Boyu yetişmediğinden ötürü resmen havalanmıştı ve bacaklarını bir çocuk gibi sallıyordu. ''Sen yokken başımıza neler geldi bir bilsen!'' Ses tonunu değiştirmiş, daha acıklı bir hale getirmişti dram kasma suretiyle. ''Az daha ölüyorduk!''

Arslan'ın kaşları çatıldı ve İrem'in kendisini bırakmaya niyeti olmadığını anlayınca onu kollarından tutup kendinden zorla ayırdı. ''Ne oldu?'' diye sorduğunda, diğer kapıdan Eren indi. Valizini çıkarmış, içeriye çekiştirmeye başlamıştı. Bizi umursamadan yanımızdan geçip gitti. 

''Ne mi oldu? Tanımadığımız bir adam kapımıza dayandı. Resmen katil gibiydi, öyle korkunç bir suratı vardı yani.'' diye anlatıyordu içeriye geçtiğimiz vakit. ''Hem de kocamandı, senden bile uzundu. Bir de şişko ve çirkindi. Suratında yara izi vardı!'' Öyle bir şey yoktu. ''Bizi benzin vermemiz için tehdit etti yoksa gitmeyecek ve burada bizimle kalacakmış! Sonra eve girmek istedi, ben de dedim ki, nişanlımı ararım, o da korktu işte ve geri çekildi.'' 

Arslan, gözlerini bana çevirdi, yüzünde sorgulayıcı bir ifade vardı. ''Yaşandı mı bu?''

''Bir şey olmadı. Benzin istedi sadece.'' diye geçiştirdim. Eren'i izlemekle meşguldüm. Salonun ortasına bırakmıştı valizini yeniden ve sonunda dönüp de bize bakabilmişti. Yüzündeki ifadeyi okumaya çalışırken İrem o ince sesiyle olanları abartmaya devam ediyordu:

''Ne demek sadece benzin istedi? Az daha yaklaşsaydı ikimizi de öldürmeye çalışırdı kesin! Kim bilir korkunç aklından neler geçiriyordur sapık çirkin şişko herif! Nasıl bu kadar sakin kalabilirsin anlamıyorum.'' 

''Biraz geveledi. O kadar.'' diye yineledim, Eren gözlerini usulca bana çevirirken. Fazlasıyla yorgun duruyordu fakat yolculuktan ötürü müydü yoksa başka bir sebep mi vardı bunu anlayamamış, yalnızca onu göz hapsimde tutmaya devam etmiştim. 

İrem bozulmuş bir şekilde mırıldandı. ''Azıcık gevelemişmiş... Sen hiçbir şeyden korkmadığın için öyle geldi galiba. O heriften aynısını bir korku filminde gördüm ben.''

Ben de aynısıyla yaşıyorum... diyesim geldi fakat sessizliğimi korudum. 

''Köpekler yabancılara karşı agresiftirler, onlar bir şey yapmadı mı?'' diye sordu Arslan, başımla onayladım fakat İrem yine abartma gereği görmüş olacaktı ki uzatmaya devam etti: 

''Asıl adamı korkutan senden bahsetmemdi aslında ama köpekler de son noktayı koydular tabii. Görmen lazımdı Arslan kuşum!'' Ve tekrardan koluna yapıştı, boyu kısa kaldığından parmak uçlarında yükselmek zorunda kaldı yüzüne yaklaşabilmek için. ''Köpekler de çok korkutucuydu. Birden çıktılar adamın arkasından, sonra Eylül onlara sakin olmasını söyledi ve köpekler de onu dinledi. Sonra yanımıza geldiler. Adam ise az daha korkudan ölmek üzereydi.'' 

Masum CinayetlerWhere stories live. Discover now