9-) Kaçış

3K 264 74
                                    

Bölüm Dokuz

Saat 11 civarı olmalıydı. Eren, tekrardan beni yalnız bırakıp odasına geçmişti. Koca salonda, yerimi değiştirmeden koltuğun bir köşesine uzanıp televizyon izlemeye devam etmiştim. O yaşlı herif ve ben aynı anda kaybolduk diye, bütün haber kanalları seri katil ihtimali yüzünde tekrar tekrar bizim haberimizi yapıyordu. Bir anda herkesin ilgisini çeker hale gelmişti sıradan bir genç kızın kaybolması. Hangi kanalı açarsam açayım, kendi fotoğraflarımı kenarlarda görüyor, annemin röportaj videosunu tekrar tekrar izliyordum. Sürekli, serçe parmağından aşağısının biraz yanmış olduğu eliyle, gözyaşlarını silişini, kafasını babamın göğsüne sokuşturuşunu, hıçkırışını izliyordum.

En son susadığım için kalkıp mutfağa doğru yürümüştüm halsiz bir halde. İştahım kalmamıştı. Sabahki yemek dışında ağzıma bir lokma dahi atmamış, su bile içmek istememiştim. Bu yüzden şimdi, serum sonrası delicesine susamış bir insan gibi mutfağa doğru yürüyordum fakat bir şey beni durdurmuştu. Çok ani, nereden ve ne ara dahi geldiğini anlayamadığım bir düşünce, henüz salondan ayrılamadan aklımı kurcalamıştı.

Kapı kilitli miydi acaba?

Sabah öyleydi, evet, ve mantıken, birini esir tuttuğu için de daima kilitli olmalıydı fakat birkaç kere dışarı çıkıp gelmişti bugün. Sonuncusunda da kilitlemiş miydi? Herhangi bir anahtar sesi hatırlamıyordum en son içeriye girişinde mesela. O an buna dikkat etmesem de, bir ölü gibi öylece uzansam da, şimdi bunu fark edebilmiştim. Birden tık edivermişti aklıma.

Yaklaştım dikkatlice. Saat artık oldukça geçti, etraf tamamen kararmıştı. Karanlıktan korkan biri değildim ama bir dağın başında, kapkaranlık bir ormanda ne halt edeceğimi düşünmeden de duramıyordum bir türlü. Yine de o beni gelip almadan önce gitmem gerekiyordu.

Bu yüzden uzandım kulpa doğru. Tedirgin bir şekilde dokundum ve kulpu indirdim yavaşça. Ses çıkmadan, sorunsuz bir şekilde tahmin ettiğim gibi kapı açılınca ise, nasıl desem, dejavu mu yoksa şanssızlık mı bilemedim, Eren'in sesini duydum birden.

Yine yine yine! Kapıya dokunduğum anı mı gözlüyordu acaba özellikle?

"Eylül?" diye seslenmişti önce, bir saniye daha geçmeden ise merdivenlerin başında belirmişti. Bununla beraber çakılmış gibi kalakalırken, o önce şaşırdı, ardından ise sırıttı. Öyle ki, bir canavar, korkunç bir canavardı sanki. Karşısında sıska bir fare olan bir kedi gibi sırıtıp, önce birkaç küçük adım attı merdivende. Dikkatle yüzüme bakıyordu. "Sobe mi oynamak istiyorsun?"

Masum CinayetlerOù les histoires vivent. Découvrez maintenant