29-) ''Arkadaş.''

1.5K 144 53
                                    

Bölüm Yirmi Dokuz 

''Arkadaş.''

.

.

''Benim, Eylül.'' Kapının ardından küçük bir tıkırtı duysam da açılmayınca derin bir nefes almıştım bıkkın bir şekilde. ''Açacak mısın? Orada olduğunu biliyorum.''

Koridordaki otomatik ışık sensörü birkaç dakikadır kapı önünde hareketsiz bir şekilde dikilmekte olduğumdan ötürü kapanmış, etraf kararmıştı. Uzanıp tekrardan zili çalmaya yeltenecektim ki çelik kapı ağır ağır gıcırtılar eşliğinde aralanmış ve aradan Tunç'un kafası görünmüştü. 

''Eylül?'' Sesinde hem şaşkınlığın hem de korkunun izlerine rastlamak mümkündü. Daha kapıyı bile tamamen açmamıştı tereddütle. 

Uzanıp kapıyı biraz daha aralayıp içeriye girdim. Girişte ışık açık değildi, yalnızca ilerideki kapıdan ışık ve kısık televizyonun sesi geliyordu. 

''Nasıl buldun beni?'' diye sordu.

''Yalnız mı yaşıyorsun?'' 

Ayakkabılarımı çıkarmadan yanından geçerek göz ucuyla baktığım mutfağa girmiş ve ışığı açmıştım. Mutfak tamamen dağınıktı. Zaten yeterince küçüktü, bir de duvar kenarındaki masa ve dolap yüzünden neredeyse sadece yürüyecek dar bir alan kalmıştı. Tezgahın üstü kirli tabaklarla ve bardaklarla doluyken, hazır yiyecek paketleri rastgele etrafta durmaktaydı. Hafif rutubetli ekşimsi bir koku sarmalamıştı içeriyi ve ışık açık olsa dahi oldukça loş gözüküyordu hafif yeşilimsi bir renge sahip duvarlar yüzünden.

Buraya kadar yürümek zorunda kaldığımdan ötürü epey bir susamış ve acıkmıştım. Bu yüzden ilk işim kirli bardaklar arasından temiz bir tanesini kaptığım gibi musluğu açmak ve tadı çirkin de olsa bol bol su içmek olmuştu. Susuzluğumu giderip de bardağı tezgaha geri bırakırken, hala daha kapı pervazında dikilmekte olan Tunç'a bakmıştım arkamı dönüp. 

''Beni nasıl buldun Eylül?'' diye yineledi sorusunu, yüzünde oldukça huzursuz bir ifade vardı. 

''Zeynep söylemişti eskiden.'' diye geçiştirdim onu ve sandalyeyi çekip oturdum. ''Boyun uzamış epey. Kaçsın?''

''196.'' diye yanıtladı ilgisizce ve uzanıp turuncumsu kumral saçlarını karıştırdı. ''Hem... Sen nasıl geldin ki buraya? Haberlerdeki kızın sen olduğunu zannetmiştim.''

''Bendim. Uzun hikaye.''

''Neden buradasın? Neden evine dönmedin?''

''O da uzun hikaye. Bir süre seninle kalmalıyım.''

''Olmaz.'' diye yanıtladı hemen, böylece keskin bakışlarımın direkt hedefi oldu. 

''Neden?'' diye sordum ona dik dik bakarken. Bu onu rahatsız etmiş, gözlerini benden kaçırmasına sebep olmuştu.

''Ciddi ciddi soruyor musun bunu? Hayatımı mahvettikten sonra arkadaşınmışım gibi davranıp benimle alay ediyorsun.'' 

Gözlerimi altlara doğru indirdiğimde iki yanında duran yumruk yaptığı ellerini görmüş ve istemsizce gülümsemiştim. ''Ben eski Eylül değilim artık. Tedavi gördüm.''

Tekrardan bana çevirdi kehribar gözlerini tereddütle. Yüzünde çocuklara özgü sorgulayıcı bir ifade vardı. ''Ne zamandan beri?''

''Lise 3'te okuldan aldılar ve rehabilitasyona verdiler. 4 senedir de tedavi gördüm işte.'' Eski zamanlardan konuşmak istemediğim için ayaklanmış ve onu geçip televizyon sesinin geldiği oturma odasına girmiştim. Burası da oldukça küçüktü. Etrafta rastgele kıyafetler yerlerde sürünüyordu. Yine birkaç hazır yiyecek paketi ve dibi görmüş içki şişeleriyle doluydu. Televizyonda haberler oynatılıyordu. ''Yalnız yaşıyorsun değil mi?''

Masum CinayetlerDonde viven las historias. Descúbrelo ahora