56-) "Doğum Günü."

1.1K 98 32
                                    


Bölüm Elli Altı

"Doğum Günü."

Ж

Arslan beni İrem'in bakıcısı olarak kullanıyordu sanırım.

Sabahın erken saatlerinde odama dayanmış, beni İrem'in yanına bırakacağını söyleyerek giyinmemi istemişti. Benim de iyi bir insan olma yolunda, artık hisler kazanmaya başlamış olan bir kukla olarak, sabır etmeyi de öğrenmem gerekiyordu. Yeni doğan bir bebek gibi, yavaş yavaş edinecektim bütün eksikliklerimi. Önce emekleyecek, sonra yürüyecek ve en sonunda da koşabilecektim özgürce. Eren'e kanıtlayacaktım onun sayesinde değişiyor olduğumu ve içten içe de pişmanlıklarımın içinde boğulurken cezamı çekmiş olacak, kendimce küllerimden yeniden doğacaktım.

Bunun için temel birkaç tecrübe edinmeliydim. Buna inandırdım kendimi. İrem'e ve arkadaşlarına iyi davranmak, normal bir insan gibi konuşup hareket etmek, muhtemelen yapacakları bütün saçmalıkları alttan alarak sabretmek... Başarabileceğime inanarak benim için getirttiği elbiseyi geçirdim üstüme. Eren ortalıkta yoktu, çok daha erkenden gitmişti bir şey söylemeden. Şimdi de doğum günü partisine gittiğimi bilmiyordu. Haberi olmasını istedim nedense, bak ben İrem'e katlanabilecek kadar insanım diyerek absürtlüğümle alay etmek istedim.

Arslan beni söylediği gibi İrem'in elleri arasına teslim etti. İki kere geldiğim ve ikisinde de derli toplu gördüğüm dairesi darmadağınıktı. Valizlerden saçılan onca kıyafet renk cümbüşleri yaratmıştı salonda. O ise hâlâ daha kendine doğru düzgün bir kıyafet bulabilmiş değildi.

"Geçir üstüne işte herhangi birini. Ne fark ediyor gerçekten de?" diyordum en son sabrımın dibini sıyırırken. 

Onunla geldiğim için saatlerdir mutluluk naraları atmaktan doğru düzgün kıyafet de beğenememişti.

"Ediyor Eylül balım! Hem de deli gibi ediyor! O şeytanları bilmiyorsun sen, en küçük kusurunu yakalar, hemen yüzüne vururlar."

"Beni nereye götürüyorsun gerçekten de? Liseli buluşmasına falan mı? Kaç yaşında bu kadınlar?"

Her ne kadar itiraz edersem edeyim yine de kıyafet seçme ayini uzadıkça uzadı, anca saatler sonra tam olarak hazırdı. Yine kendi tarzında, açık renk tonlarının ve simli kumaşların karışımı bir elbise giymiş, saçlarını da sıkı bir topuz yapıp makyaj sürmüştü. Güzel olmuştu. Hep güzeldi zaten. Doğal güzellik ile yapay güzelliğin harmanlanmış bir haliydi. Daha önce gördüğüm hiç kimseye benzemiyordu.

İşimiz bittiğinde akşam saatleriydi. Bir şoför karşılamıştı bizi kapıda. Arka koltuğuna oturduğumuzda yaklaşık yarım saatlik olan yolculuğumuzun sessiz sakin geçeceğini düşünmüştüm ki İrem burada da rahat bırakmamıştı beni. Koluma yapışmış, yanağını omzuma yaslayarak bana asla umursamadığım bir takım şeyler anlatmıştı.

"Benim gerçek olan tek arkadaşımsın!" diyordu ikide bir. Bu sözü bugün herhalde dördüncü veyahut beşinci duyuşum olacaktı. Ya algılarımın bozuk olduğunu düşünüp sürekli sürekli söylüyordu bunu bana ya da kendi bile ne dediğini unutuyordu. "Onlar arkadaşım değil ama mecburum aynı ortamda bulunmaya. Bugün de asıl arkadaşımın kim olduğunu göstereceğim!"

Bunun gibi bana 3 yaşında olduğunu kanıtlayacak bir ton laf daha ettikten sonra, beni kreş arkadaşlarıyla tanıştırmak üzere aralarından birinin görkemli evine getirdi nihayet. Arslan'ın bahsettiği gibi bahçesinde korumaların ve birkaç lüks arabanın dikili olduğu, büyükçe bir evdi. Gözlerken uzak, şehir çıkışına yakın bir yerlerdeydi.

Masum CinayetlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin