37-) "Polis." +18

3.1K 138 64
                                    

! Bu bölümde ekstra rahatsız edici içerik bulunmaktadır.


Bölüm Otuz Yedi

"Polis."

.
.

Bir canlı. Damarlarında sıcacık kanın dolaştığı, kalbinin çoğu zaman düzenle attığı, sinirleri vasıtasıyla beynine ulaşan komutları kaslarla faaliyete geçirdiği, konuştuğu, dünyayı gördüğü gözlerini arada bir kırptığı, güldüğü, ağladığı, canının yandığı ve başkalarının canlarını yaktığı bir canlı. Et ve kemikten oluşan bir hayat, bir varlık. 

Her bir dakikada dünya üzerindeki kaç canlı ölüyordur ki? Sayamayacağım, umursayamayacağım kadar fazla. Bacaklarımın altında artık kalbi atmayan bu et yığını da onlardan biriydi yalnızca fakat neden böyle hissediyordum? Pişmanlık? Canının gözümde hiçbir değeri olmayan bu adamı bizzat öldürmek neden böyle hissettiriyordu ki? Karnımda bir ağrı vardı. Sanki içeriden bir el karnımı yararak dışarıya çıkmak istiyormuş gibi, rahatsız edici bir ağrı yayılıyordu hızla. Yere çöküp cenin pozisyonunda kendimi sıkıştırabildiğim kadar sıkıştırmak, yok etmek, göğüs ve mide bölgemi yakan bu ağrıdan kurtulmak istiyordum fakat donakalmıştım. Etrafı artık uzaktan değil de bizzat kendi gözlerimin ardından izliyordum, kontroller benim elime geçmişti yeni yeni. Az önce ortaya çıkan en sapkın tarafım, kendi kana susamışlığını giderdikten sonra suçu bana atmış, bedeni bana teslim ederek kaçıp gitmişti. Kendimdeydim. Sapkın kişiliğim kendini zihnimin en ücra köşesindeki zindanına kapatıp da sorumluluktan kurtulurken, işte tam da paramparça ettiğim kafasız cesedin üstündeydim.

Kaç dakika öylece bakakaldım bilmiyorum ama yalnız değildim. Sol tarafımda kalan toprak arazide ayakta biri dikilmekteydi. Bu kişinin kim olduğunu nihayet kendimi zorlayıp da kafamı ona çevirene kadar anlayamamıştım. Az önce sesini duysam da tanıyamayacak kadar yabancıydım, oysa şimdi gözlerini ayırmadan bana bakan kişinin Eren olduğunu görebiliyordum. Mimikleri donup kalmış olsa da şaşkın olduğunu biliyordum. Hatta dahası vardı, dehşete uğramıştı. O da ne yapacağını bilememiş, donakalmıştı öylece. Onlarca cinayet işleyen adamın, şimdi karşımda yaptığım vahşet karşısında kanı donmuştu.

Bana saatler, günler, aylar geçmiş gibi gelse de yalnızca birkaç dakikadır bu durum içerisinde olduğumuzun bilincindeydim. Yavaş yavaş ayılıyor gibiydim; zihnimi örten sis tabakası kalkıyor ve vücut fonksiyonlarım normale dönüyordu. Yutkundum, Eren'den önce kendime gelebilmiştim fakat ne diyeceğimi bilemedim. Susmayı tercih ettim.

"Eylül. Sen..." Cesede bakarken kaşları hayretle kalkmış, gözlerini kırpıştırmıştı yanlış görüp görmediğini anlamaya çalışır gibi.
Durumun gerçekliğini kavramada geçikse de, kısa bir süre sonra yanıma çömeldi. Elimdeki kanla ve küçük et parçalarıyla kaplı olan taşı alıp yere attı. Gözlerini ayırmadan beni izliyordu dikkatle. Başta sorgulayacak, ne olduğunu soracak zannettim fakat öyle yapmadı. Uzanıp kollarımdan kavradı beni ve kendisiyle beraber ayağa kaldırdı. O kaldırana kadar kendime geldiğimi zannetmiştim fakat eğer beni tutmasaydı yığılıp kalabilirdim öylece. Bacaklarımda zerre güç yoktu. Olsaydı bile nasıl yürüyeceğimi unutmuş gibiydim.

Ayakta duramadığımı ve yere yığılmak üzere olduğumu görünce bir elini belime indirmiş, dengemi sağlamıştı. Cesedin biraz ötesindeki duvar dibine sırtımı vererek oturmamı sağladı dikkatle. Önümde eğilmişti, parmaklarını incitmekten korkuyormuş gibi narin bir hareketle çeneme yerleştirdi. "Sen iyi misin?" diye sordu düz bir sesle. Sesinde bir korku, üzüntü, telaş hissetmiş değildim.
Cevap vermemi beklemedi ve muhtemelen kanamakta olan çiziklerle dolu kollarıma baktı. "Orospu çocuğu..." diye mırıldandı kendi kendine.  "Bekle burada."

Masum CinayetlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin