2-) Manyak

7.1K 360 211
                                    

Bölüm 2


Kulağım çınlıyordu, kalbim gümbür gümbürdü. Bedenim, ağır bir nesne tarafından ezilmişçesine cansız, nefes alışverişim, son nefesini veren bir canlı kadar yavaştı. Birkaç dakika önce, hayatım pahasına kurtulmak için çırpınırken; tırnaklarımı, vahşi bir hayvan gibi herkese geçirmeye hazırken, şimdi, sanki büyük bir tembellikteymişim, tamamen hayattan soyutlanmışım ve artık olan biten hiçbir şey umurumda değilmiş gibi yalnızca yatmaktaydım soğuk toprağın üstünde. Altımdaki yumuşak, çamurlu toprak ve çimenler, sırtımın açıkta kalan kısımlarına yapışıyorlar, hareket eden canlılarmış gibi bir ürperti bırakıyorlardı.

Soğuktu. Zavallı minik hayvanların donarak ölmesine sebep olacak kadar soğuk değildi belki de ama yine de esen rüzgar, sanki acımak istemediğini belirten bir halde, arada uğultular çıkararak önce ötelerde bir yerlerde sertçe esiyor, ardında gelip beni titretiyor, ıslandığından ağırlaşan, toprağa ve çimenlere karışmış olan saçlarımı havalandırmak için uğraşıyordu fakat o kadar da güçlü değildi.

Karışık duygular içerisinde, ne yapacağımı bilmeden yerde öylece yatmayı sürdürüyordum. Rüzgar, tenime deyip geçiyor, beni iliklerime kadar titretiyordu fakat hâlâ daha toplanmış ve gömleğimin düğmelerini iliklememiştim.

Şok diyorlardı galiba buna.

Hemen yanı başımda yüz üstü yatan cansız bedenin yaratıcısı karşımda dikilmeye devam ediyordu. Başta gözleri sadece beni irdelese de, bir süre sonra ağır bir şekilde etrafına göz attı. Şapka takıyordu. Maske ve şapka. Kimliğini tamamen gizlemeye çalıştığı belliydi fakat gözlerini bundan sonra nerede görürsem tanıyacağımdan emindim. Öyle bir etkisi vardı ki sanki kontrolü altına alıyor ve taş kesilmene sebep oluyordu.

Başımı biraz çevirip de yola baktığımda, biraz ileride kapısı açık bir şekilde duran gri cipi fark ettim. Işıkları yanıyor, karanlık yolda öylece terk edilmiş gibi duruyordu. Bu yanımızdan geçen arabaydı. Bizi fark etmişti, durmuş ve yardıma gelmişti fakat nedense yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş gibi hissediyordum.

Bıçağı hâlâ sıkı bir şekilde tutuyordu. Tereddüdünü, bir bana bir cesede bir de etrafa bakarken anlamıştım. Vücudu gergindi ve düşüncelerinde beni de öldürmenin yer aldığını anlamak için dahi olmaya gerek yoktu.

En sonunda bıçağı yavaşça pantolonuna sildi. Açık kırmızı kan siyah pantolonuna bulaştı ve gümüş kısmı eski parıltılı haline geri döndü. Ardından eğilip beni kollarımdan yakaladı. Direnmek adına hiçbir çaba sarf etmemiş, beni bir oyuncak gibi ayağa kaldırmasına ve ilerideki arabaya doğru götürmesine bir şey dememiştim. Ne bir kelime çıkıyordu ağzımdan ne de bir efor sarf ediyordum kolumu sıkıca kavrayan parmaklarından kaçmak için. Işıkları ve kapısı açık olan koyu gri arabaya geldiğimizde yolcu koltuğunun kapısını açmış, beni pek de nazik olmayan bir şekilde oturtmuş ve kapıyı ardımdan kapatmıştı. Dolanıp sürücü koltuğuna gelecek sansam da bir süre orada yalnız bir şekilde oturmuştum. Beni bırakıp gittiğini bile düşünmüştüm ama arka koltuğun olduğu kısım açıldığı zaman hızla kafamı çevirdim ve sürükleye sürükleye içeriye soktuğu cesede baktım. Ortaya oturtturmuş, düşmesin diye de emniyet kemerini bağlamıştı. Bu sırada onu dikkatli bir şekilde izliyor, ne yaptığını anlamaya çalışıyordum fakat mantıklı gelmiyordu. Niye orada bırakmamıştı? Arabasında bir ceset mi taşımak istiyordu? Yoksa arabayı uçurumdan falan atmayı ve ikimizden de kurtulmayı mı planlıyordu?

Masum CinayetlerWhere stories live. Discover now