4-) Patron Kim?

4.7K 327 141
                                    

Bölüm Dört

Korkunç bir melodisi vardı rüzgarın. Bir şeyler fısıldıyordu, sallandırdığı dallar camlara ve kenarlara çarpıp hışırtılar çıkarıyordu ve de sessizlik, bu küçük melodilere rağmen yeterince hakimdi etrafa. Dışarısını ay dışında başka hiçbir şey aydınlatmıyorken karşımdaki bu adamı görebilmenin tek sebebi odasındaki cılız ışığın açık olmasıydı.

Bir şey demeyince ve birkaç saniye çoktan geçince, kenardaki lambaya doğru uzandı. Düğmesine basıp kapattığında ise aynadan onu izleyen gözlerim karanlık ile buluştu ve arkamdaki adam, görüş açımdan tamamiyle çıkmış oldu. Sadece o değil, oda birden karanlığa büründü.

"Küçük araştırmanı bitirdiysen yemek yiyelim mi?" diye sorduğu vakit, etrafı taradım adım sesleriyle eş zamanlı olarak. Odadan ayrılmıştı, ben de etraf biraz daha netlik kazanırken onu takip ettim yavaş adımlarla.

Az önce geçtiğim koridordaydım tekrardan. Krem rengindeki duvarların her iki tarafında da garip resimler bulunuyordu. Yağlı boya olmalıydı bu çalışmalar ve her biri bir profesyonelin elinden çıkmıştı büyük ihtimalle. O an bu resimleri onun yapıp yapmadığını merak ettim, şayet o yapıyorsa epey farklı resimler olduğunu itiraf etmeliydim. Renkler keskin, figüranlar belirsizdi. Bir kadın duruyordu mesela resimde. Ayaktaydı ve yanında başka bir kadın daha bulunuyordu. İkisi birbirine fazlasıyla yakınlardı ve biri, bir diğerinin çenesine işaret parmağıyla dokunmuştu. İkisinin de gözleri yoktu, hatta bir diğerinin yüzü tamamen bulanıktı. Diğerinin ise dudakları dışındaki yerler sanki yüzü çizilecekken boş bırakılmış gibi boştu. Bir diğer resimde ise adam bayık bakışlarıyla bakmakta ve iki kirli damarlı elleri kendi boğazını sıkıca sarmaktaydı. Bunun gibi ürkütücü ama etkileyici denebilecek birkaç resim daha bulunuyordu çerçevelenmiş bir şekilde.

"Bunları sen mi yaptın?" diye sordum arkasından ilerlerken etrafı incelediğim vakit.

"Hayır." diye yanıtladı. "Kardeşim yaptı."

Bir kardeşi olduğunu düşüncesi nedense epey garip geliyordu bana. Hatta benim için o kadar bilinmeyendi ki, sanki hiçbir zaman ailesi olmamış, hiçbir zaman bir geçmişe sahip olmamış, henüz şu an var olmuş gibiydi bu adam. Garipti. Ürkünçtü ama merak ediyordum.

Kardeşinin nasıl biri olduğunu epey merak ettim. Ona benziyor muydu mesela? Benziyorsa ne yönlerden benziyordu? Abisinin bu tarz şeyler yaptığını biliyor muydu ya da? Adam öldürüp evinin yakınındaki ormanlık alana gömmek gibi. Açıkçası bıçağı kavrayışındaki o kesinlik, o rahatlık elbette bu işleri daha önceden de yapmış birine ait olabilirdi. Yabancı değildi elindeki bıçağa ve de bıçağının deştiği bedenlere. Böylesi bir işte bu kadar soğukkanlı olabilmek kim bilir ne kadar büyük bir irade gerektiriyordu, oysa ki o sanki bu baba mesleğiymiş gibi rahatça davranıyordu. Bu yüzden bir anlığına kardeşiyle beraber bu tarz işleri yürütüp yürütmediğini düşündüm. Eğer öyle bir şeyse, başım sandığımdan daha fazla dertteydi.

Masum CinayetlerWhere stories live. Discover now