76-) "Veda."

1.5K 89 99
                                    

Bölüm Yetmiş Altı

''Veda.'' 

Finalden bir önceki bölüm...

Ж 

''Yine anlatmayacaksın diye tahmin ediyorum.''

Arslan, uzun parmaklarına bulaştırdığı yanık kremini tenime nazikçe yayarken ben de onun işini dikkatle yapışını seyrediyordum.

''Koluna ne olduğunu yani.''

O söylediğinde bakışlarımı, dün geceden kalma yaraya indirdim. Parmağımın üst kısımlarından başlayıp dirseğime kadar tırmanan yanmış deri, bazı bölgelerde incelmiş ve alttaki pembe tabaka tıpkı küçük yarıklar gibi ortaya çıkmıştı.

''Önemsiz bir olay. Bilmen gerekmiyor.''

Sürdüğü kremin soğukluğu yanık tenimi rahatlatırken, Arslan da sessizce üstelemeden işine devam etti. Saat sabahın oldukça erken bir saatiydi, her zamanki gibi uykusuzluk sürüklemişti beni odamdan dışarıya. Kendisi de artık her ne sebeptense yine erken uyanmış ve yaramı fark edince de yanık kremini getirmişti. Tabii şu anki halinden daha kötü bir duruma girebilir miydi kolum bilmiyorum ama iltihap kapmamalıymış. Önemliymiş. Açık bırakmalıymışım. Kıyafetlere temas etmemeliymiş. Doğrusu kafam o kadar çok doluydu ki bu söylediklerini nasıl dinleyebildim ona bile şaşırdım, yalnızca sessizce işini yapıp beni rahat bırakmasını ve evden çıkıp gitmeyi bekledim.

''Hâlâ uyuyamıyor musun?'' diye sordu Arslan, kremle işi bitince kapağı kapatıp kenara koydu. ''İlaçların uykunu getirmesi gerekiyordu.''

''Başta getirdi ama bedenim hemen tanıdı ilaçları ve alıştı. Pek değişen bir şey yok yani.''

Başını anladığını belirten bir şekilde salladığı sırada garip bir sessizlik girdi aramıza ama ısrarla bakışlarını üzerimden çekmedi. Sanki uykusuzluğumdaki, bütün bu hallerimdeki ve giderek kötüleşmemdeki sebep çehremde yatıyormuş gibi beni dikkatle izledi ciddi bir ifadeyle. ''Ne oldu?'' diye sordum iğneleyerek. ''Benim için endişeli misin yoksa?''

Onun da aynı şekilde bana sataşmasını beklesem de ciddiyetini bozmadı, kaşları çatık ve çenesi gergindi. ''Açık konuşacağım.'' dedi, ölüm haberini vermek üzere maskesini çıkarmaya yeltenen doktorlar gibi. Buyurun, kalbi atmayan bir beden olduğumu bir de siz söyleyin. Bekliyorum.
''Evet, gerçekten de endişeleniyorum. Sana koyulabilecek teşhislerin tedavisi yok çünkü. Durumunun ciddiyetinin sen de farkındasın. Her türlü empatiden ve sevgiden, anlayıştan, ahlaktan ve düzenden yoksun olduğunun, tamamen aykırı, sapkın bir kişiliğe sahip olduğunun farkındasın, değil mi?'' Gözlerini, masanın üzerine bıraktığım kremli ve karman çorman iğrenç bir yemeğe benzeyen koluma çevirdi. ''Bazen,'' dedi ona hiçbir şey anlatmamış olsam da kendinden emin bir şekilde. ''Kendin de kontrol edemiyorsun davranışlarını. Bu yalnızca çevrendekilere değil kendine de zarar vermene yol açıyor.''

Elbette en çok da Eren için endişeleniyordu. Eren'in gittikçe bana ne kadar bağlandığını görüyor ve benim bu gittikçe agresifleşmeye başlayan tavırlarımdan onun da etkilenmesinden korkuyordu. ''Yakında bütün sorunları çözeceğim.'' derken ayağa kalkmıştım. Eren uyanmadan ve kolumun halini görmeden önce evden sıvışıp işlerimi halletmem gerekiyordu artık, bu yüzden Arslan'ın endişesini giderecek bir takım sözler söylemek durumunda kaldım. ''Bana güvenmeni istiyorum.'' dedim hiç olmadığım kadar dürüst ve güvenilir bir şekilde. ''Söz veriyorum Eren'e zarar gelmeyecek. İstesem bile ona zarar veremeyeceğim. Sadece inan bana.''

Masum CinayetlerWhere stories live. Discover now