Bölüm 19 - Doujinshi: YOOOOOO ~

1.1K 160 167
                                    


Xiu, Du Ze'ye sarıldı ve hızını artırdı.

Taş heykeli yok etmek için gücünü kullandığında, yoğun bir yorgunluk hissi vücuduna çökmüştü. Yok etme gücü karşı konulamaz ve korkutucuydu; harcadığı enerji Xiu için çok fazlaydı.

O an, bir şey tarafından kontrol ediliyormuş gibi hissetmişti. Vücudu bir parmağını bile kımıldatamayacağı kadar yorgun olsa da, ruhu çok heyecanlıydı. Hatta heyecanı yorgunluğunu bastırmış, onu savaşmaya devam etmesi için teşvik ediyordu. Du Ze'ye sarıldığı zaman, tuhaf his biraz olsun dinmişti. Durumunu kontrol etmek için, Xiu'nun Du Ze'yi alıp uçmaktan başka şansı yoktu.

Kızıl toprak ve mor gökyüzünün birleştiği ufukta aniden beyaz bir çizgi belirdi. Ona yaklaştıkça, beyaz çizgi daha belirgin oldu. Xiu'nun önünde sayısız beyaz iskelet belirdi. Sonsuz sayıda beyaz kemikler kızıl toprağı kapattı, mor gökyüzüyle buluştukları yere kadar ufka yayılmışlardı - tıpkı bir kemik okyanusu gibiydi.

O anda, Xiu artık limitine ulaşmıştı. Xiu kanatlarını durdurup, Du Ze'yi yatırmak için yeterli genişlikte saklı bir yer buldu. Sonra, şeytani kılıcı incelemek ve gücünü geri toplamak için sessizce yere oturdu. Gümüş kılıç bir çift mor gözü yansıttı. Gözbebekleri artık kızıl değildi ve iblis cazibesiyle doluydu. Xiu bir süre düşündükten sonra Sihirli Kale'de bulduğu metal parçasını çıkardı ve onu şeytani kılıcın bıçağıyla birleştirdi. Metal aniden "kaynamaya" başladı. Kılıcı kaplayan gümüşî bir sıvıya dönüştü. Kızıl kılıç delirmişçesine titremeye başladı, neredeyse ayaklanıp kaçmak istiyormuş gibiydi, ancak metal parçası onu tamamen yuttu.

En sonunda kılıç, metal parçası tarafından tamamen emilmişti. Qian Bian, şeytani kılıçla bütünleşti ve tekrar donuk metal parçasına dönüştü. Xiu onu eline aldı ve zihniyle şeklini değiştirmeye çalıştı. Metal parçası aniden, kızıl gümüş kılıça dönüştü.

Silahından tatmin olduğunda, Xiu'nun gözleri yavaş yavaş hala komada olan siyah saçlı gence kaydı.

En karanlık ve sefil günlerinde, kimliği belirsiz ve gizemli güçleri olan bu kişi ortaya çıkmıştı. Ölümsüz formundayken, Xiu yalnızca bu adamı kullanmaya bakmıştı. Cüce formundayken ise onun hakkında her zaman şüpheci ve meraklıydı. Ve şimdi, bu şeylerin hiçbirinin önemli olmadığını hissetti. Xiu'nun siyah tırnakları, Du Ze'nin kopmuş elinin olduğu kolunu okşamaya başladı, kendi kendine düşündü: Bu kişi yanımda kaldığı sürece, onun kimliğini önemsemeyeceğim.

Bu kişiyi kontrol etmek istiyordu.

İki ay gökyüzünde daha yükseğe tırmandı. Ay ışığının altında, siyah saçlı gencin kopmuş eli yenilendi. Xiu sessizce izledi. Gece yarısında, Du Ze'nin sıfırlandığını biliyordu. Yalnızca bedeni değil, sahip olduğu her şey de bundan etkileniyordu. Bu Du Ze'nin kimliğini daha da esrarengiz hale getiriyordu. Bu, Xiu'nun biraz sinirlenmesine neden oldu; Du Ze'nin kimliğini umursamasa da, ortadaki gizem, Du Ze'yi tam anlamıyla kontrol edemediğini hissettiriyordu.

Xiu'nun gözleri Du Ze'nin göğsündeki kitaba kaydı. Ne zaman kitap dikkatini çekse, bu kişinin yüzü her zaman soluyordu. Bu kitap... çok mu önemliydi?

Xiu kitabı almak için elini uzattı.

******

Du Ze rüya görmüştü.

O rüyada, sevinçle yolda yürüyordu. Sonra aniden bir çukura düştü; çukur tabanı görünmeyecek derecede derindi. Sürekli alçalıyordu. Du Ze sürekli böyle düşmeye devam edeceğini düşünürken, aniden aynı düşüşü yaşayan bir grup insan gördü. O insanlar kendisine sakince baktı: "Yeni biri mi?"

The Reader and Protagonist Definitely Have to Be in True Love [BL]Where stories live. Discover now