Bölüm 15 - Baş Kahraman: Gözümün Önünden Ayrılma.

1K 155 62
                                    


Minotaur* hapşırdı. Kapıyı korumak sıkıcıydı. Dün gece gördüğü Succubus'u** hayal etmeye başladı - o küçük şeytan yalnızca özünü emmekle kalmamıştı, aynı zamanda cüzdanını da boşaltmak istemişti. Yoldaşı bugün uykulu ve huysuzdu, sürekli şikayet ediyordu: "Bah, bu kötü şans. Bugün saf fırtınadan sonra koruma görevini yapmalıyım. Buraya birinin gelmesine imkan yok."

*(Minotaur: Yarı insan yarı boğa yaratık)*

**(Succubus: Rüyalarında erkekleri ayartarak cinsel ilişkiye giren dişi iblistir. Incubus da erkek versiyonudur.)**

Şehire giren herkes bir ücret ödemeliydi. Elbette, korumalar şüpheli birisi geldiğinde sık sık ücreti yükseltirlerdi. Fakat, saf fırtına sırasında, çok güçlü insanlar dışında kimse oraya uğramazdı. Çoğu insan saf fırtınanın geçmesini, 72 Şehir'den birinde beklerdi.

Minotaur tam yoldaşının söylediğine kafasını sallayacakken birinin yaklaştığını gördüler. O kişinin görünüşü çok tuhaftı... Bir gezgin? Elinde bir kitap tutuyordu. Paramparça siyah bir cübbeye bürünmüştü, görülebilen tek şey o siyah başlığının altından karanlık bir auranın onları izlediğiydi. Minotaur, o yaklaştıkça cübbeden gelen karanlık elementlerle mühürlenmiş kan kokusunun ağırlaştığını hissediyordu. Etrafında silik bir ölüm hâlesi vardı.

Kılıcının gücüyle, Minotaur karşısındaki adamın, ona bir kez vursa bayılacak kadar güçsüz olduğunu hissedebiliyordu. Ama içgüdüleri ona bu adamın o kadar da basit olmadığını söylüyordu. Tuhaf gezginin Halplas Şehri'ne girmek üzerine olduğunu gördüklerinde yoldaşı bağırdı: "Bekle!"

Adam durdu ve yana uzandı. Minotaur onu tam olarak göremiyordu. Başlığın altında, adam bir tutam siyah saçın arasından onlara baktı. Duygusuz gözleri korumayı yerine iğneledi. Minotaur'un beyni donmuş gibiydi. Sorun çıkarmak üzere olan yoldaşını durdurdu - duruşunu düzeltti ve saygılı bir ses tonuyla konuştu: "Efendim, şehre girebilmek için 10 gümüş para vermeniz gerekiyor."

Adam durdu ve cebinden 10 gümüş para alıp ona uzattı. Minotaur kabul etti ve saygılı tutumuna devam etti: "Umarım Beyefendi, Halplas Şehri'nde iyi vakit geçirir."

Adam ayrıldığında, yoldaşı 10 gümüş paraya hayretler içinde baktı: "Yaşlı Boğa, şehre giriş ücreti 15 gümüş para! Delirdin mi?!"

Minotaur, yoldaşına bir aptala bakar gibi baktı: "Az önce ne dediğimi anladın mı?"

Yoldaşı başıyla reddetti. Önceki konuşmalarında, Minotaur daha önce hiç duymadığı bir dil kullanmıştı.

"O Eski Büyü diliydi. Yalnızca yüksek seviyeli İblis Klan'ı bu dili kullanıyor. Sadece birkaç kelime biliyorum. Onun siyah saçlarını görmedin mi? dedi. "Ben gözlerini görmedim ama yüksek seviyeli bir İblis'in koyu mor gözlerine sahip olmalı!"

Melek Irkı'nda güç seviyesi kanat sayısına bakılarak anlaşılırdı. İblis Irkı içinse, güçleri gözlerine bağlıydı. Yüksek seviyeli tüm İblisler'in siyah saçları ve mor ya da siyah gözleri olurdu. Göz rengi ne kadar koyuysa, o kadar yüksek seviyeli olurlardı.

Minotaur'un yoldaşı sonunda anladı. Korktu ama şanslıydı ki Yaşlı Boğa tarafından durdurulmuştu. Yoksa İblis'in yolunu kesecekti.

Tam o anda "güçlü İblis" de korkmuştu. İyi ki, "İlaç Servisi"* kardeşin çantasında şehre girmesine yetecek kadar para vardı.

*(Önceki bölümlerdeki cesetten bahsediyor.)*

"Melez"de baş kahraman şehre girerken hiç ücret ödemiyordu... Şey, o zaman baş kahraman şehri ele geçirmişti bu yüzden kimse ondan şehre giriş ücretini istemeye cüret edemiyordu.

The Reader and Protagonist Definitely Have to Be in True Love [BL]Where stories live. Discover now