Herkes kafede Arya'yı beklerken Güneş ve Ecem onu almaya gitmişti. Doğum gününü hatırlamıyor numarası yapmayacaklardı. Çünkü Arya'nın artık buna inanmayacağını her sene istisnasız kutladıkları doğum gününden biliyorlardı. Beraber alışveriş yapmış doğum gününe hazırlanmışlardı. Arya heyecanlıydı çünkü bu doğum günü farklıydı. Bu sene yeni arkadaşları vardı. O çok merak ettikleri arka dörtlü...

Kafeye giderken bunu düşündü. Her şey çok çabuk değişmişti. 3 sene mecbur kalmadıkça hiç konuşmamışlardı. Ama bu sene bir şeyler olmuş hayat onları aynı noktaya çekmişti. Düşündüğünde aslında bazen hiç ummadığımız anlarda yaşananların hayatımızın geri kalanını yönettiğinin farkına vardı. O zaman eğer arka dörtlüyü bu kadar gizemli ve meraklı bulmasaydı (( ki şuan bunun aşırı derecede saçma olduğunu aslında sadece kendi hallerinde bir grup olduğunu bunu o zamanlar için abarttığını düşünüyordu)) aklında onlar için senaryolar yazıp bundan etkilenip rüyasında Doruk'u görmeyeceğini, hava almak için o bahçeye indiğinde ayağının takılmasıyla düşmeseydi onlarla konuşmayacağını biliyordu. Şimdi bu yaşananların garip olduğunu ve bunların bir tesadüf olmadığını düşünüyordu. Her şey zamanı gelince bir şekilde yaşanıyor ve yaşanması için bazen birinin rüyana girmesi yada gecenin bir yarısı ayağının taşa takılıp düşmen gerekiyordu. Her ne olduysa bazen saçma, gereksiz ve bazen de duygusal, onlar yaşandığı için mutluydu. Şimdi doğum gününe gidiyordu. Bir şeylerin değiştiğini hissediyordu. Ama neler olacağını tahmin edemiyordu.

-Ne oldu Arya? Karadeniz'de bu sefer neyin battı.

- Güneş! Bunu söylemekten bıkmayacaksın değil mi?

-Hayır canım neşelen işte bugün senin doğum günün... Heyecanlı mısın?

-Evet, bu sefer daha farklı biliyorsun.

-Doruk var desene sen şuna.

-Güneş!!

-Tamam kızma hadi yukarı çıkalım.

Kızların yukarı çıkmasıyla konfetilerin patlaması ve iyi ki doğdun Arya seslerinin gelmesi çok şaşırtıcı olmasa gerek. Arya herkese kısaca göz gezdirdikten sonra kalbini heyecanlandıran gözlerde takılı kaldı. Doruk gülümseyerek herkesten önce yanına yaklaştı ve sarıldı.

-İyi ki doğdun. İyi ki...

-Teşekkür ederim diyebildi sadece Arya.

Kısa sarılma faslı ve doğum günü dileklerinden sonra pasta üfleme anına gelmişti sıra. Güneş ısrarla dilek dilemesini söylerken Arya çoktan gözlerini kapamıştı. Dileği belliydi. Mutlu, sağlıklı, başarılı bir hayat ama şuanda burada yanında olduğu sevdikleriyle birlikte. Pastalar yenildi, sohbetler edildi. Hediye verme zamanı gelince kızlar kendi aralarında önce kim hediyesini versin tartışması yaparken Doruk çoktan ayağı kalkmıştı. Arya'ya küçük bir kutu uzattı. İçinde altın sarısı ucunda minik taşlı kalp sembolü olan bir kolye vardı. Teşekkür ederek ve hayranlıkla baktığı kolyeden gözlerini çekerek çok beğendiğini belirten cümlelerden sonra Doruk'un takmasına izin verdi. Anne ve babasının hediyesini açacağı sırada içeriye elinde paketle giren kurye dikkatini çekti.

-Arya Peyman?

-Buyrun benim.

-Bu paket size şuraya bir imza alabilir miyim?

Arya kağıdı imzalarken göz ucuyla kağıdı inceledi üstündeki 'önemli' yazısı dikkatini çekmişti. Daha sonra kutuyu alıp açmaya başladı. Herkes anlamsız bir şekilde bakarken ortamdaki huzursuzluğu hissetmişti. Bu gerginliğe anlam veremezken elindeki kutuya şüpheyle bakan anne ve babasına gülümsedi. Bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Kutuyu hem açmak hem de açmamak istiyordu. Sonra bir kez daha etrafına baktı ve daha fazla merakta kalmamak için kutuyu açtı. Önce bir not gördü. Notta büyük harflerle "GERÇEKLERİ ÖĞRENMEYE HAZIR MISIN?" yazıyordu. Nota anlam veremeyerek kutuyu karıştırdı ve büyük bir zarf görüp aldı. Herkesin ona merakla baktığını bir şey söylemesini beklediklerini biliyordu. Zarfı açıp okumaya başladı.

"Doğum günün kutlu olsun Arya! Buda benim sana küçük bir hediyem olsun istedim. Şaşırdığını hissedebiliyorum. Hatta etrafındaki panik dolu gözleride. Sana anlatmak istediğim bazı gerçekler var. Şuan oradaki herkesin senden sakladığı bir gerçek. Bunu benden öğrenmeni istemezdim. Aslında bakarsan arkadaşlarına ve ailene 2 gün kadar bir süre bile verdim. Beni fazla basite almaları üzücüydü. Her neyse şuan gerçeği merak ettiğini bu satırları hızlıca okuduğunu biliyorum. Fazla uzatmayı istemiyorum. Söylemek istediğim şu Arya şuan annen sandığın kişinin aslında senin gerçek annen olmadığını bilmeni istiyorum. Saçmalık gibi gelecek değil mi? İnanmayacaksın. Biri benimle oyun oynuyor diye düşüneceksin. Dönüp etrafına bak, sana bakan bakışlardaki korkuya bak gerçeği öğreneceğini düşündükleri bakışlarına bir bak. Bu sana bir şeyleri kanıtlayacaktır. Annen o kadın değil ve bu gerçeği senden başka orada bulunan herkes biliyor. Hepsi biliyor ve kimse sana söylemiyor. Yıllardır kandırılıyorsun. Öz anneni de merak ediyor olmalısın. O Handan Göksoy. Evet yanlış okumadın annen Handan Göksoy. Sahi Arya hayat senin hayatındı ama başka kişiler kontrol ediyordu. Gerçek annenin kim olduğunu öğrenmenin senin hakkın olduğunu düşündüm. Daha fazla uzatmak istemiyorum. Gerçekleri öğrendiğine göre mektubumuzun sonuna gelmişiz demektir. Aa unutmadan Mutlu yıllar! Gerçek annenle ve ailenle mutlu yıllar."

İNCİ

Gözleri dolu dolu okuduğu mektubu elinde sıkıca tuttu. Sonra gülmeye başladı. Sinirleri bozulmuştu. İnanmak istemedi.

-İnci benimle oyun oynuyor. Sanırım şimdi ki hedefi benim. Baya sorun etmiş kendine.

Gülerek konuşmuştu. Etrafından da aynı tepkiyi beklemişti. Hepsi susuyordu ama. Bir şeylerin ters gittiğini anlamış ve kaçınılmaz sonun geldiğini fark etmişlerdi. Gerektiğinden fazla sessiz bir ortamdı. Annesine döndü. Onunda gözleri dolmuştu. Bir şey demiyordu. O yazılanlar gerçek olabilir miydi? Ne konuşacağını bilemiyordu.

-Şaka değil mi? Benimle dalga geçiyor. Bize sinirli çünkü Utku ve Bade'yi kıskanıyor. Bizi kıskanıyor değil mi?

Kimse bir şey diyemiyordu. Çünkü ne diyeceklerini bilemiyorlardı. Ne yapılırdı böyle bir durumda?

-Anne! Ya neler oluyor gerçekten siz iyi misiniz? Niye susuyorsunuz? Anne... Anne doğru mu?

-Ne yazıyor mektupta.

-Handan hanımın yani yurt müdiremizin... O kadının gerçek annem olduğunu. İnci'nin hayal gücü baya iyiymiş galiba birkaç kez o kadınla konuştuğumuzu gördü bak hemen neler diyor. İşte amacı huzursuzluk yaratmak. Ama bunu onun yanına bırakmayacağım. Bu saçmalığın hesabını vermek zorunda.

Arya konuşurken gözünden akan yaşları hissetmiyordu. Aklına Handan'ın ailesi için yaptığı konuşma geliyordu. Ona olan ilgisi ve daha birçok şey. Sanki yapbozun eksik parçaları birleşiyordu.

-Kızım.

Babası sadece bunu diyebilmişti. Arya inanmak istemiyordu. Ama her şey ona bunu inandırmak için gibiydi. Sonra babası devam etti.

-Sana anlatacaktık. Doğum gününden sonra seninle konuşacaktık. Bunu sana söyleyecektik. Gerçekten o söylemeden biz söyleyecektik.

-Sus Savaş! O benim kızım. Sus!

-Doğru mu baba? Doğru mu?

Yaşadığı şok karşısında başının döndüğünü hissetti. Ne yapacağını bilemez halde bir ileri bir geri gitmeye başladı. Hiçbirini görmek istemiyordu. Hiç biriyle konuşmak istemiyordu. Sadece bir kişi hariç. Şimdi onunla konuşma zamanıydı. 

ARKA DÖRTLÜWhere stories live. Discover now