*Bölüm 2*

10.9K 478 29
                                    

Multimedya : Arya


Yatağıma uzanmış bu gün yaşanan olayı düşünmekten kendimi alamıyordum. O, ben, Güneş, Talha abi, Ecem, arka dörtlü, Handan Hanım, rezillik... Hala yaşadıklarımı hazmetmeye çalışıyordum. Bu bir rüya olamazdı değil mi?


=1 HAFTA ÖNCE=

 

Yine o iğrenç pazartesi sendromlarından birini geçiriyorduk. Ecem dersleriyle daha ilgiliydi. Güneş ve ben çabuk sıkılırdık ama kötü notlar almak istemediğimiz için mecburen oturup çalışırdık. Sabah sınıfa girdiğimde gözüm her zaman olduğu gibi arka dörtlüye kaymıştı. Fakat orada değillerdi. İçimdeki merak duygusunu bastıramıyordum. Ne oluyordu bana böyle. Kaç yıldır tanımadığım, konuşmadığım bu çocuklar hangi ara bu kadar merak etmeme değecek şekilde önemli oldu. Şu ilginç halleri dikkatimi çektiği için sürekli düşüncelerimde onları buluyordum. Ders başlamak üzereydi fakat arka dörtlü hala yoktu. Hocanın derse girdiğini Güneş'in bana fısıltı şeklinde söyledikleri kelimelerden sonra fark ettim.

-Ne o Arya Karadeniz de arka dörtlün mü battı?

Güneş'in bu sözleri beni her ne kadar sinir etse de sakin kalmaya çalışarak;

-Ne saçmalıyorsun Güneş, ayrıca birileri duyacak susar mısın?

-Sakin ol prensesim şaka yapıyorum.


Ah deli kız. Güneş'in bu saf, salak ve açık sözlü halleri bazen sinir bozucu olsa da biz Ecemle artık alışmıştık. Onu her haliyle seviyoruz. Bazen düşünmüyor değilim, nasıl böyle tozpembe hayallere kapılıp salakça şeyler düşünebiliyor. Güneş benimle aynı sırada oturuyor. Ecem ise çalışkan kızımız Beste ile ön sırada oturuyordu. Sınıflarımız 15 kişilik gruplardan oluşuyor. Bu sınıfı seviyorum. Komikler ve dersi kaynatmak için her yola başvuruyorlardı. Bize de izlemek ve gülmek düşüyordu.


 Güneş'in kolumu dürtmesiyle düşüncelerimden sıyrılıp ona ne oldu der gibi baktım. Bana o sırada yerlerine geçmekte olan arka dörtlüyü gösterdi. 1 dakika ama bunlar üç kişi. Doruk yok! Merak duygum her geçen dakika daha fazla artarken Güneş'e doğru eğilip "Doruk nerede acaba?" dedim. Güneş herkesin çok iyi bir şekilde duyabileceği gür bir kahkaha attı. Güneş'in kahkahası üzerine tahmin ettiğim gibi tüm sınıf (( buna arka dörtlüde dahil, pardon üçlü))  dönüp bize baktı.  Ecem yerinden kalkıp yanımıza geldiğinde Güneş;

-Aklıma harika bir fikir geldi. Madem merak ediyorsun ben gidip hemen soruyorum ve öğrenmiş oluyoruz

Bu kız ne diyordu böyle? Bu güne kadar onlarla konuşmaya çalışan herkese sert bakışlar atıp gönderen grup şimdi Güneş'in bu sorusuna cevap mı verecekti...

 Ecemle Güneş'in bu cümlesinden sonra sen ciddi misin bakışı atmaya başladık. Ecem konuyu hemen anlamıştı. Zeki arkadaşım benim Güneş bizim bakışlarımızı her zaman ki gibi anlamayarak tam yerinden kalkıyordu ki Ecemle koluna yapıştık. Evet, resmen yapıştık. Korku ve panik içinde " Lütfen Güneş bu saçma fikrini kendine sakla" diye fısıldadım. Güneş buda mı olmadı bakışları atarken Ecem'de ona bu da olmadı bakışı attı. Onlar böyle bakışarak anlaşırken ben yine Doruk'u düşünmeye başladım. Neden gelmemişti ki...


Tüm gün boyunca Doruk sınıfa gelmemişti. Merakımın ne seviyede olduğunun ben bile farkında değildim. Doruk'u neden bu kadar merak ettiğime de anlam veremezken aklıma kötü düşünceler geliyordu. Şimdi bunlar okulun sessiz, popüler çocuklar ya...

Genelde bu tür çocuklar mafya tipli kişiler oluyor. Şimdi Doruk ve çetesi de öyleyse yoksa... Yoksa doruk pis işlere bulaşmış olabilir miydi? O yüzden mi gelmemişti? Başına bu pis işlerden dolayı kötü bir şey mi gelmişti? Ya kaçırıldıysa? Aman tanrım ne saçmalıyorsun Arya! Yok, daha neler... Kendi aralarında konuşup, eğlenen çocukları 2 dakikada mafya çetesi yaptın. Ayrıca Doruk'a bir şey olsa arkadaşlarının sınıfta ne işi var? Sanırım Güneş'in yanında otura otura bende salak, saçma düşünmeye başladım. Of Güneş offff. Neler düşündüm bak...


Okul çıkışı kütüphaneye gidip bir saat kadar kitap okuyup yurda doğru gitmeye başladım. Gözüm istemsizce erkeklerin kaldığı yurda kaydı. Oraya bakmamla durmam bir oldu. Doruk arabadan inmiş yurda doğru yürümeye başladı. İçimde oluşan heyecana aldırmayarak daha doğrusu aldırmamaya çalışarak kendi yurduma doğru yürümeye çalıştım.

 Bana ne oluyordu böyle? Hayır, hoşlanmıyorum da! Hoşlansaydım daha farklı hissederdim. Sahi nasıl hissederdim? Kimi kandırıyorum... Ben bile ne hissettiğimi bilmiyorum. Eğer şuan bu yaşadıklarım, hissettiklerim hoşlanmaysa evet hoşlanıyorum. Eğer değilse hoşlanmıyorum. Ben şimdi nasıl bileceğim bu çocuktan hoşlanıp hoşlanmadığımı? Güneş'e kalsa kesin hoşlanıyorum. Hatta aşık oldum.  Ecem'de birkaç defa hoşlanıyorsun diyecek gibi olmuştu ama benim sert bakışlarım sayesinde susmuştu.

Odama çıktığımda Ecem ve Güneş'in yanına gidip onları kocaman öptüm. Doruk'u gördüğümden falan bahsettim. Artık nasıl anlattıysam Ecem ve Güneş kıkır kıkır gülmeye başladı. Onlara yastık fırlatıp dolabıma doğru gidip pijamalarımı çıkardım.


Ecem ve Güneş ile aynı odada kalıyorduk. Bunun için çok uğraştık. En sonunda ailelerimizi araya soktuk ve böylece bize 3 kişilik bir oda ayarlandı. Aslında herkes tek kalıyordu. Odalarda tek kişilik olunca ailelerimizi sokmak zorunda kaldık. Sağ olsun Şebnem teyze ve Ufuk amca çok sevgili ailemden! Daha çok ilgilendi ve yurt müdiresiyle konuşup yüklü bir miktarda para verip odaları birleştirdiler ve bize 3'lü bir oda yaptırdılar. İkizlerimin ailesiyle benim ailem arasında para lafı olmaz. Çok yakınlar bizimkiler tıpkı bizim gibi. Şebnem teyze çocuklarla ilgili bir vakıfta müdür, Ufuk amca ise mimar. Babamla ortak işler yaparlar genelde.


Güneş duşa gireceğini söyleyip banyoya doğru giderken Ecem'de ders çalışacağım deyip çalışma odasına doğru gitti. Kaldık mı yine düşüncelerimle yapayalnız. Benim düşüncelerimde kim mi vardı?

 Doğru tahmin Doruk!

ARKA DÖRTLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin