27.BÖLÜM FİNAL.

1.3K 98 81
                                    

Gerçek hayatla tanıştığımda çok küçüktüm. Bir masalın içindeymiş gibi hissederdim her zaman ancak benim masalımda pembe bulutlar yerini bir anda gri bulutlara, sağnak yağmurlara, hırçın dalgalara bırakıyordu kendini. İyi biliyordum bu masalı.

Fakat hayatım bir süredir öylesine güzeldi ki, asıl masalın bu olduğuna inandırıyordum kendimi. Her şey mükemmel ilerliyordu. Zaten Sehun'la olduğum her an mükemmeldi benim için. Onca senemi ailemin yanında geçirmiş olsam da, beni büyütenin Sehun olduğunu hissediyordum. İkimizin de birbirimize bir şeyler kattığına emindim artık.

O beni, ben ise onu olgulanştırmıştı.

"Bu kadar gergin olma." diye fısıldadım gözlerimi hemen karşımda oturan babamdan ayırmadan. Ama Sehun ona söylediğimi anladı.

"Elimde değil." diye fısıldadı dişlerinin arasından. Gözlerimi kısa bir an ona çevirip gülümsediğimde bunun onu rahatlattığını bildiğimden yavaşça eline de dokundum. İşaret parmağımı kaskatı yumruğunun içine alıp baş parmağıyla üstünden geçti birkaç defa.

"Bana güven." dedim hiçbir pürüz olmayan sesimle. "Ne kadar uğraştığımı gördün." Sırıttım hemen ardından. "Üstelik bu dava için senden beş kuruş para almadım, daha ne istiyorsun?"

Sehun cevap vermek için dudaklarını araladı ama içeriye giren Hâkim'le beraber hepimiz ayağa kalkmıştık. Aslında şu an herkes buradaydı. Annem ve Kris. Chanyeol, Baekhyun, Kyungsoo, Jongin, Suho. İrene bile buradaydı. Suho ile el ele tutuşmuş öylece izliyordu.

Gelen ikazla beraber yerlerimize otururken üstümdeki kıyafetlerde şöyle bir göz gezdirdim. Lacivert bir pantolon vardı altımda. Üstümde beyaz gömlek, gömleğin üstünde siyah kazak vardı. Elbette kravat kaçınılmazdı. Üstümdeki cübbeyi düzelttikten hemen sonra Hakimin sözlerini, savcının eklemelerini ve bir de babamın savunmasını dinledim.

Öylesine usta bir şekilde konuşuyordu ki, onu dinleyen herkes haklı olduğunu düşenbilirdi ama ben yanlış kişiyi savunduğunu, üstelik bunu eksikliklerle yaptığını biliyordum. En azından artık bunu anlayabiliyordum.

Babamın savunması herkes tarafından dinlendi. Dudaklarımı ıslatıp sıranın bana geldiğini fark ettiğimde ayağa kalktım ve derin bir nefes aldım.

"Bay Lu," dedi savcı. "Bir de sizden dinleyelim. Savunmanıza başlayabilirsiniz."

Parmaklarımı masanın yüzeyime yaslayıp dosyayı kendi önüme çekerken boğazımı temizledim. "Müvekkilim Oh Sehun, eski müvekkilim Oh Min Joon'un, 2015 yılının 18 Haziran'ı, saat yedi sularında işten geldiğini, evde akşam yemeğinin hazırlanmasını beklerken zilin çalması üzerine evden çıktığını ve kalbi hedef alınarak tek kurşunla öldürüldüğünü ancak hastaneye götürülen cesedin kaçırıldığını ifadesinde beyan etmiştir. Bay Min, 22 Nisan 2015 tarihinde dosyada yazan numara tarafından defalarca aranarak hakarete maruz kalmıştır."

Derin bir nefes aldım.

"Numaranın sahibi Bay Kim gün geçtikçe tacizlerini arttırarak, Bay Min'in ailesine yönelik küfürler etmeye başlamıştır. Bu mesjalara çoğu zaman müvekkilin eşi ve yakın çevresinden tanık olanlarda olmuştur. Bu telefonlardan kurtulamayan Bay Min, hat sahibine," Bakışlarımı karşımda babamın yanında oturan adama çevirdim. "Sanık Bay Kim'e kendisini mutlaka bulacağını ve devamında şikayetçi olacağını söylemiştir."

Bay Kim gözlerime bakarak kaşlarını çattığında derin bir nefes aldım. Gözlerimi tekrar hakim'e çevirdim. "Bay Kim, telefonla aramalarını kesmemiş, tacizlerine küfürleriyle devam etmiştir. Aralarındaki maddi sorun birkaç ay sonra da cinayete dönmüştür." Boğazımı temizledim. "Bunun üzerine Bay Oh ve Bay Xiao aynı davaya ilişkin delil arayışına girmişlerledir ancak ne olduysa bulunan deliller dava günü ortadan kalkmıştır."

DÜŞLER SENFONİSİ /HUNHAN/Where stories live. Discover now