14.BÖLÜM

1K 93 66
                                    

Bir keresinde, yalnız hissetmemin imkansız olduğunu düşünmüştüm. Yani demek istediğim, nasıl yalnız olabilirdim ki? Etrafım insanlarla çevriliydi. Herkesin isteyeceği türden, bir aileye ve arkadaş çevresine sahiptim.

Ailem en iyisinin olması için üstüme düşüyorlardı ve arkadaşlarım girdikleri her ortamda beni de görmek istiyorlardı. Mükemmel bir hayata sahiptim.

Yani en azından, bu diğerlerinin gördüğü şeydi.

Çünkü böylesi daha kolaydı.

Ben korkaktım. Yargılanmaktan, bir şeyleri açıklamaktan ve kendim olmaktan her zaman korkmuştum. Aslında nasıl birisi olduğumu arkadaşlarım öğrenirlerse, beni dışlamazlar mıydı? Lise'nin ilk senesine kadar kendi cinsimden hoşlandığımı saklamıştım.

Bir yere kadar.

Artık bunu götüremeyeceğimi fark ettiğimde ise arkadaşlarıma söylemiştim. Kyungsoo hariç, herkes teker teker çıkmıştı hayatımdan. Çünkü bu aykırıydı, doğanın kanunu bu değildi. Bir erkek ancak bir kadından hoşlanabilirdi. Onlar anlamazlardı.

Gitmelerine izin verdim.

İznim dışında gelişen bu olaya karşı çıkmadan, sessiz sedasız gidişlerini izledim desem daha doğru olabilirdi aslında. Bu bir şekilde derslerimi, sosyal yaşantımı ve evdeki durumuma yansıdı. Ailem bir şeylerden şüphelenmeye başladı, sınav notları düştükçe babam bu duruma katlanamadı. Okuluma gitti ve bunun nedenini sordu.

O gün eve geldiğinde bana hiçbir şey söylemedi ancak yüzüme bile bakmamıştı. Bu daha zor değil miydi? Artık daha çok kısıtlanıyor, hasta muamelesi görüyordum. Üç sene boyunca, sosyal yaşantım tam anlamıyla hapis hayatına döndü. Dışarıya çıkamıyor, çıktığımda ise nerede, kiminle ve ne yaptığımı dakika başı babama haber vermek zorunda kalıyordum.

O zamanlar normal bir insan değilmiş gibi hissetmekten, yalnız olduğumu düşünmekten, yaşamaktan yorulmuştum. Ve ailemin ne düşündüğünü biliyordum. 'Sadece ilgi istiyor... Ona depresif olma hakkını kim verdi?'

Ama şimdi biliyordum ki, acı geçicidir ve verdiğimiz kararlar bizi final'e ulaştırır. Benim için çok geç olmadığı gibi sizin için de değil. Çünkü yaşanan her şeye rağmen, bu üzücü bir hikaye değil.

Siz bunu görmeseniz bile, birileri sizi izliyor, duyuyor ve umursuyor. Bu yüzden benim yaptığım hatayı yapmayın. Asla pes etmeyin. Çünkü mutlaka, bir yerden bir umut çıkıveriyordu.

Şu beyninin içinde yankılanan kırmızı ışıklı umuttan bahsediyorum.

Sizinle, kahve içip krep yapmak gibi realist planları olan umutlardan...

"Sehun, sol el kırmızı!"

Baekhyun resmen kahkaha ata ata twister çarkının sonucunu söylediğinde Sehun derin bir nefes aldı. "Nasıl basabilirim söyler misin?" diye homurdandı. Başını kaldırıp bana baktı. "Luhan, kaysana azıcık."

Gözlerimi devirdim. "Kayarsam eğer yanarım."

Sırıttı. "O yüzden söylüyorum zaten." dedikten sonra sol elini kırmızıya atmaya çalıştı ama bunun için bacaklarımın arasından geçmesi gerekiyordu. "Dur şimdi," diye mırıldandı kendi kendine. "Luhan, kıpraşma."

"Olduğum yerde sabit duruyorum!" diye çıkıştım. Ofladı ama bir şey söylemeden bacaklarımın arasına yerleştirdi bedenini. Bacaklarım ince belinin iki yanında sabit dururken, sağ elim poposunun hemen yanında, mavi yuvarlağın içindeydi. Çok yanlış bir pozisyondu bu.

DÜŞLER SENFONİSİ /HUNHAN/Where stories live. Discover now