24.BÖLÜM

873 90 70
                                    

Üzülerek söylüyorum ki bu bölüm de Luhan'ın babasıyla ve Kris'le olan tüm bağları kopuyor. Luhan ve babasını öyle bir karşılaştıracağım ki sonraki bölümlerde, hepimiz gurur kasacağız. Son olarak eklemek istediğim bir şey var. Bölüme başlamadan önce yanınıza bir bardak su almanız önemle rica olunur. Çünkü epey bir gerileceğiz.

🌹

Vakit geçiyordu.

Odam da üstümü giyinmiş, Sehun'dan annesinin yanına gitmek için mesaj beklerken dudaklarımı kemirip duruyordum. Ne vardı sanki bu kadar zor olmasa? Neyse ki annnemden de biraz tavsiye almıştım. Zaten şu an bir tek onun haberi vardı.

Ah, bugün işe gitmeseydi de yanımda durup sırtımı sıvazlasaydı ne olurdu ki sanki?

Parmaklarım tüm gerginliğiyle dizimde bir ritim tuttururken elimdeki telefon çalmaya başladı. Bir an için irkilerek bakışlarımı telefona çevirdiğimde ise gördüğüm isim kalbimin ağzımda atmasına neden olacak güçteydi.

Aptal aptal sırıtmayı kesip telefonu kulağıma yasladım. "Selam güzelliğim." dedi hemen neşeyle.

İç çektim. "Selam, Sehun."

"Hazır mısın?" diye sorduğunda ayna da bir kez daha kendime bakıp başımı salladım. Sonra onun bunu görmeyeceğini hatırlayıp kendi kendime gözlerimi devirdim.

"Evet?" dedim soru işaretleriyle dolu bir sesle. "Ama... Şey, sanırım daha şık giyinmeliydim. Sence kot pantolon, beyaz bir tişört ve haki yeşili ceket ne kadar uygun?"

"Hmm," diye mırıldandığını duydum. "Ceket haki yeşiliyse eğer sıkıntı."

"Dalga geçiyorsun değil mi?" diye sordum gözlerimi kısarak. Çünkü sesindeki alayı duymuştum. "Sehun, çok kötüsün! Senden bir şey için yardım istiyorum şu an ama sen dalga geçiyorsun!"

Güldü. "Şaka yapıyorum tabii ki." dedikten sonra derin bir nefes aldı. "Ne giydiğin önemli değil, zaten çok hoşsun ama eğer için rahat edecekse giydiklerin gayet uygun. Benim de pek bir farkım yok zaten."

"Öyle mi diyorsun?"

"Aynen." dedi üstüne basa basa. "Benim şu an çok kısa bir işim var. Yarım saate kapındayım."

Bacaklarımı salladım. "Tamam."

"Luhan," dedi telefonu kapatacağım sırada. "Babanın bunu sorun etmeyeceğine emin misin? İstersen ben gelir söylerim, sen ben gelene kadar inme aşağıya."

Ah, düşünceli sevgilim ya. Gülümsedim çabucak. "Babam ve annem evde değiller. Sanırım bir tek Kris var şu an. Merak etme, annemin haberi var."

"Tamam o zaman... Yarım saate görüşürüz. Bir sorun olursa ara beni."

"Tamam." dedim ve telefonu kapattım. Saçlarımı aynanın önünde bir kez daha düzeltirken fazla özenli göründüğü düşüncesiyle hafifçe dağıttım. Görüntümden pek memnun kalmasam da, aşağıya inmezsem eğer muhtemelen beş kez daha kıyafet değiştireceğim için hızlıca odadan çıkıp merdivenleri koştura koştura indim.

"Luhan?" diye seslendi Bayan Choi. "Hadi gel de bir şeyler ye."

Hazırladığı masaya kararsız bir bakış gönderdim. Aslında dershaneden geldiğimden beri bir şey yemediğim için açtım. Bu yüzden bir tost karnımı doyurmaz sadece açlığımı bastırırdı. Bunda bir sakınca görmediğimden oraya ilerleyip oturdum sandalyeye. Kris kısaca bana baktı.

DÜŞLER SENFONİSİ /HUNHAN/Where stories live. Discover now