4.BÖLÜM

1.3K 126 142
                                    

kubraairen Okumanı istedim ve okuduğunda da utanıyorum, ne değişik bir kız oldum ben ya öxkxmdkxmx bu arada, beni böyle bir kurgu yazmaya haberi olmadan teşvik eden şu kızın ta kendisidir çünkü kendisi diğer kurgularımı çok fazla olay olduğu için okumuyor xkmxksmxx her neyse, başlayın. Sizi seviyorum ve seni de seviyorum biliyorsun kadın!

Parçalanmış bir aynayı bir araya getirmeye çalışırken, ellerimde milyonlarca kesik açtığımı, ellerime bulaşan kan ile anlıyordum sanki. Avuç içlerimden kemiklerime kadar kayan bu parçalar, o kanın akışını hızlandırıyordu. Avuçlarımı kesmesi pahasına bir araya getirmeye çalıştığım o parçaları tamamen tamamladığımda kendimi bir bütün olarak görmüştüm. Bunu görebilmek için birleştirmiştim o parçaları zaten.

Ben kendimi bir bütün olarak görmek için ellerimi kesmek pahasına o aynayı birleştirmiştim. Peki, kim ruhumu da bedenimde görmek için ellerini kesmek pahasını beni birleştirirdi?

İşte bunu bilmiyordum.

Cam seranın kapısını açıp dışarıya çıktım. "Fideler için teşekkürler." dedim tatlı bir gülümsemeyle.

Tıpkı bir cam fanusun içine benzeyen bu seraya açıldığından bu yana uğruyordum. Dün geceki gerginlikten sonra babamın işe gitmesini beklemiş ve gittiği gibi soluğu burada almıştım. Sitenin dışına çok sık çıktığım söylenemezdi zaten. Uzun uzun rezidansların altına yapılan mağzaların arasında gezmeyi tercih ediyordum daha çok.

"Ne demek Luhan, tekrar beklerim." dedi gülümseyerek. "Haftaya yeni fideler gelecek. Uğrarsın olur mu?"

"Uğrarım." dedim. Başını kaldırıp havaya baktıktan sonra düşünceli bir tavır takındındı. "Yağmur yağacak gibi. Bisikletinle geldin değil mi oğlum?"

"Evet, burada." Kapının yanında duran bisikletimi gösterdim. "Zaten C bloğunda oturuyorum. Çabucak giderim, endişelenme."

"Peki evladım, görüşürüz."

Elimi sallayıp elimdeki fideleri bisikletimin önüne bıraktım ve bisiklete bindiğim gibi yola koyuldum. Hızlı gitmem gerekiyordu çünkü bu fidelerin mundar olmasını istemiyordum. Yağmur yağarsa muhtemelen çürürlerdi.

Ve düşündüğüm oldu.

Yağmur irili ufaklı yeryüzüne düşmeye başlarken gözlerim fidelerime kaydı. Hızlı olursam çok fazla ıslanmadan yetişirdim. Bu yüzden asılabildiğim kadar asıldım pedallara.

Ancak bir an için tüm dikkatim dağıldı. İnsanlar yağmurdan kaçmak için mağzaların içibe sığınırken bir şeye çok sert bir şekilde çarptım. Bedenim öne doğru kaydı ve karnımı bisikletin direksiyonuna çarptım. Acı yüzünden, yüzümü buruşturacaktım ancak arabanın sahibi aşağıya indi.

Siyah Audi yağmurun suyuyla yıkanırken arabadan inen kişinin dün akşam gelen öğretmenlerden birinin olduğunu fark etmiştim. "Çok, çok özür dilerim!" dedim telaşla. "Kesinlikle benin hatamdı, özür dilerim gerçekten."

Bana mı çatılmıştı o kaşlar? Hatta kaşlarını kendi isteğiyle çatmamış gibi duruyordu. Arabasına vurduğum için miydi acaba? Karnımda da garip bir acı vardı ama bu adam da arabasına bağlı olan manyaklardan olabilirdi.

"Luhan?" Hayır, bu sesin sahibi karşımdaki adam değil, az ileriden bize yaklaşan Sehun'du. Karşımdaki adamın gözleri de benimle beraber o tarafa dönerken,  ben tekrar, "Özür dilerim." diye mırıldandım.

Bisikletten inerken Sehun yanımıza gelmişti. Bir şey söylemeden karşımdaki adama bakmaya başladı. Adının Minho olduğunu dün gece öğrendiğim adam bana bakıp elini omzuma koydu. Yağmur hâlâ yağmaya devam ediyordu. "Sen iyi misin?" diye sordu. "Bir şeyin yok?"

DÜŞLER SENFONİSİ /HUNHAN/Where stories live. Discover now