18.BÖLÜM

1K 90 62
                                    

Yazdıklarımı birilerine ya da bir yerle ulaştırma çabam olmamıştı hiçbir zaman. Hâlâ daha yoktu. Ama yazmayı sevdiğimi, çiçeklerime bakmayı sevdiğim kadar çok seviyordum.

Yine de öyle uzun uzadıya şeyler yazmak yerine, kısalarıyla geçiniyordum. Ben, başladığı hikayenin devamını getiremeyen basit bir yazardım sanırım kendi hayatımda. Yol bulmaya çalışır, bulamaz ve ağlardım. En azından bu, bir süre önceye kadar böyleydi.

Şimdi yol bulmaya çalışır, bulamaz ve Sehun'a sorardım. Eh, insanlar değişiyordu. Sanırım benim kendimde değiştirdiğim en büyük şeydi bu.

Yine, yazdıklarımın devamını getiremediğim bir günün sonundaydım ancak bu sefer yanımda Sehun vardı. Yine de ona, ne yapmam gerektiğini sormadım. Bunları ben yazıyordum sonuçta. Ve sanırım... Özgüvenim bir miktar eksikti. Bu zamana kadar yazdıklarımı kimseye okutmamıştım.

Sehun kucağındaki patlamış mısır kasesiyle boş boş salonun içini incelerken, elimde tuttuğum kalemi dudaklarıma vurdum birkaç defa. Bu Sehun'un dikkatini çekmiş olmalıydı ki, eline aldığı patlamış mısırlardan birisini bana attı.

Saçlarıma takılan patlamış mısırla gözlerim onu bulduğunda sevimli bir ifadeyle gülümsemesi beni de güldürdü. "Yapma." diye homurdandım keyifli bir sesle. "Saçlarım yağ olacak."

"Ben yıkarım." dedi Sehun. Gülümsemeye devam ederken peş peşe mısır atmaya başladı bu sefer.

"Gitmeni istemem fazla mı kaba olur?" diye sorduğumda, bir yandan da attığı mısırlardan kendimi korumaya çalışıyordum. Kucağımdaki defter ve kalem çoktan yere düşmüştü.

"Hayır, hatta suratıma da tükürebilirsin."

Gözlerimi devirdim ancak umursamadan ayağa kalktı. Koluyla bedeni arasına kıstırdığı kaseden aldığı mısırları bana atmaya devam ediyordu. "Bazen senin koskoca bir şirketi yönettiğine inanamıyorum." dediğimde elinde tuttuğu kâseyi başımdan aşağıya döktü ve hemen karşıma oturdu.

"İnanır mısın, ben de."

Gülerek saçlarımı dağıtmaya başladı bu sefer ve onu durdurmaya çalışmadım. Zaten istediğini yapardı ve şu an saçlarımı dağıtmak istiyordu. Karşı koysam da bir şey değişmeyeceği için zorlamadım. "Çok güzelsin!" dedi bir anda. Kollarını boynuma sarıp beni kendine çektiğinde derin bir nefes aldım.

Eh, bazı insanlar güzel doğardı ve ben de o kesimdeydim. Sanırım erkek güzeli kavramının tam olarak beden bulmuş haliydim. Elbette bundan şikayetçi değildim çünkü bence, yani bana göre, Kyungsoo bunu kesinlikle yalanlamış olsa bile bir çekiciliğim vardı.

Güzel olmak sorun değildi.

"Sehun, şu an çirkinim." diye homurdandım. Eun'la olan konuşmamız yüzünden dün gece uyuyamamıştım ve Sehun saçlarımı dağıttığı için de bir hayli dağınık görünüyordum. Şu an güzel olamazdım.

"Şu an daha da güzelsin." diye ısrar etti.

"Abartıyorsun."

Derin bir nefes aldı. "Çünkü bir film de aynen şöyle diyordu; Güzel olan şeyler, abartılmayı hak eder. Bu yüzden seni abarta abarta, apar topar ve dağınık seviyorum."

Dudaklarını burnumun ucuna bastırıp yüzümü inceledi ve bunu tekrar yaptı. Öpücüklerine aralıksız devam etmeye başladığında ise elimi yüzüne koyup onu engelledim. Yine de gülüyordum. "Yine çok romantiksin."

DÜŞLER SENFONİSİ /HUNHAN/Where stories live. Discover now