2.BÖLÜM

1.4K 140 149
                                    

Gökyüzünü örten fırtına bulutları, yaz akşamında olmamıza rağmen kendini hissettiriyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Gökyüzünü örten fırtına bulutları, yaz akşamında olmamıza rağmen kendini hissettiriyordu. Saat olduğundan çok daha geç görünüyordu. Gözlerim önümdeki İngilizce metnin harflerinde dolaşıp duruyordu ama zihnim onlara işkence etmekten öteye gitmiyordu.

Dershaneden bir arkadaşımla beraber terasta oturmuş yarına olan ödevlerimizi yetiştirmeye çalışıyorduk. Bir hafta önce verilmişti bu ödev ama biz illa son güne bırkacaktık. Yaşam stilimiz kimseyi alâkadar etmezdi.

Şey... Babamdan başka.

Ehe.

"Tamam bu kadar yeter!" Minseok elindeki kalemi kitabımın üstüne öyle bir nefretle attı ki, irkilmeden edemedim. "Daha fazla dayanamıyorum! Pes ediyorum ben. Gururumla düşük not alırım daha iyi."

Başımı kaldırmadan bir yandan İngilizce metnin çevirisini yaparken, bir yandan da umursamazca mırıldandım. "Henüz on dakika oldu."

"Evet, biliyorum ama sanki birisi kelimelere büyü yapmış gibi! Ne zaman okumaya kalksam uykum geliyor." diye devam edince zaten olmayan konsantrasyonum tamamen kaybolmuş oldu. Başımı kaldırıp ona kısa bir bakış attım.

"Neden önce paragrafın ingilizcesini okuyup sonra da çevirisini bir kenara yazmıyorsun? Bu sayede ne kadar anladığını da ölçmüş olursun."

Yüzündeki 'bana ne' ifadesini silmeden elini sinek kovalar gibi salladı. "Leonardo Dicaprio'nun sanat tarihi kimin umurunda?"

"Da Vinci." dedim başımı önümdeki kitaptan tamamen kaldırarak. Gözlerini manzaraya sabitleyip dalgın dalgın orayı izlerken elimş bacağına çarptım. "Benimle kal kovboy. Dikkat dağınıklığın var."

"Ve harika göğüs kaslarım. Görmek ister misin?"

Bu sözlerine yüzümü buruşturunca Minseok güldü. "Hayır, teşekkürler ama ben böyle iyiyim." dedim başımı tekrar deftere çevirerek. "Yarın kadar tamamlamam gereken beş İngilizce metnim var. Cehennemdeyim resmen."

Minseok son dediğimi umursamadan kitabına baktı tekrar ve mırıldandı. "Sen bilirsin, bir oda dolusu kadın yalnızca bunları görmek için her akşam spor salonunun önünde bekliyor ama sen ayağına gelen bu fırsatı geri çeviriyorsun."

Metni okumaya devam ederken umursamazca derin bir nefes aldım. "Ah, aptal ben! Nasıl yaparım böyle bir şey."

"Umarım verdiğiniz karardan pişman olmazsınız, Bay Han."

Aşırı ciddi tavrı beni güldürdü. "Umarım." dedim gülerek.

Bir süre hiçbir şey söylemeden ödevlerimizi yapmaya devam ettik. Dakikaları saatlere dönüştürürken son ödevime geçmiştim ama Minseok benden önce bitirmişti. İkimiz de zamanın nasıl geçtiğini fark edememiştik. "Keşke Jongdae burada olsaydı." dedi Minseok. "Beni tekrar arabasıyla evime bırakırdı."

DÜŞLER SENFONİSİ /HUNHAN/Where stories live. Discover now