20.BÖLÜM

995 95 35
                                    

Hayatımı birkaç sebeple bir çukura benzetiyordum. Aslında bu çukur, on beş yaşıma kadar aşılması kolaydı ama sorumluluk arttıkça çukur derinleşmişti. Bazen o çukuru çıkabileceğimi sanacak kadar kaybediyordum kendimi. Savaşıyor savaşıyor ve sonra göğe bakıp oradan çıkabilmeme ne kadar kaldığını hesaplamaya çalışıyordum.

Sanki tekrar düşmüştüm. Sehun'la tartıştığımız her seferinde böyle hissediyordum zaten. Kendimi bir anda dipte buluyordum. Boktan bir durumdu.

Şirkete uykulu bir tavırla girdim. Birkaç kişiye selam vermiş olsam da benden pek haz etmeyen kısma hiç bulaşmadan üst kata çıktım. Şirkette bugün, diğer günlere nazaran daha fazla bir hareketlilik söz konusuydu ama bunun ne olduğunu anlamamıştım.

Kendi aralarında fısıldaşan bir gruba bakarken biri aşırı sert bir şekilde koluma çarptı. Elimde tuttuğum dosyalar yeri boylarken, "Höst ulan ayı!" diye çıkıştım Jackson'a doğru.

"Kusura bakma ya," Jackson elini koluma uzattı. "Ayarsız güç kullandım, acıyor mu?"

Gözlerimi devirip, "Ayarsız güç ne?" diye homurdandım. "Ringde miyiz biz?"

Dudağının kenarı hızla kıvrıldı. "İstersen oluruz bebeğim."

Ona dümdüz baktım. Bir de karizmatik bakmaya çalışması yok mu... Delirtecek beni. "Olsak bile bu hakkımı senden yana kullanacağımı sanmıyorum Jackson."

"Demek söz verdiğin başka birisi var." dedi hızla. Bıkkınlıkla onu geçiştirmek için başımı salladım. "Vay."

"Of Jackson!"

"Sehun mu yoksa?" diye fısıldadı hiç umursamadan. Kaşlarımı çattım ve yerdeki kağıtları onunla beraber toplamaya devam ettim. "Bak cevap vermiyor bir de..." Güldü. "Aranızda bir şey var değil mi?"

"Evet." dedim duygusuzca. "Dövüşüyoruz onunla. Oldu mu? Rahatladın mı?"

"Harbi mi?"

Ona yan bir bakış atıp ayağa kalktım ve kendi masama geçtim. Peşimden beni takip etmişti. "Görmezden gelinmeyecek kadar uzun ve yakışıklıyım."

"Yakışıklı?" diye dalga geçtim gülerek. "Hangi kör söyledi sana bunu?"

Ellerini çenesinin altında birleştirip bana tatlı tatlı baktı. "Senin ağzından da duymak güzel olurdu."

Beni, ona alayla bakmam için zorluyordu. Kafamı aşağı yukarı sallayarak bıkkın bir bakış daha attım. "Benim ağzımdan seninle ilgili düzgün bir kelime çıkmaz, Jackson. Yaz bunu o kafana."

"Neden?"

"Ne neden?"

"Kaplumbağa deden!"

Yüzümü buruşturdum. Kahkaha atıyordu bu espirisine. Bir süre sonra kahkahası dindi ve bana baktı. "At şu kafayı sen de kurtul ben de." diye isyan etti kollarını iki yana açarak. "Hadi bana kafa at, Luhan! Bana kafa at!"

Yanımızdan geçen Jongin, "Lan harbiden bir kes sesini." diye uyardı onu.

Jackson, "Sen bir karışma." diye homurdandı. "Jackson abisi onun keyfini yerine getirecek şimdi. Değil mi Luhan?"

"Git kumda oyna." dedim ona ters ters bakarken. "Abiymiş! Elini de öpeyim istersen?"

"2000'li tayfa hep böyle işte." diye laf attı aklınca. "Hepsi yerden bitme ama agresif."

DÜŞLER SENFONİSİ /HUNHAN/Where stories live. Discover now